Sabah yataktan kalkıp penceremin önüne geldim. Yavaşça perdeyi açıp gün ışığının odamı aydınlatmasını izledim. Bu güzel havanın tadını bol bol nefes alarak değerlendirmek istedim. Kendimi pencereden biraz daha sarkıp, aşağıda ki çocukların top oynarken çıkardığı bağırışmaları dinlemeye başladım. Ne güzel eğleniyorlardı. İnsan ister istemez çocukluğuna geri dönmek istiyordu.
"Abi nereye attın topumuzu ya..."
Çocuğun söylediği kelime ile çocukların topunu atan caniye baktım. Sarp abiydi. Bayağı sinirliydi. Sinirini çocukların topundan çıkarıyordu.
"Lan yürüyün gidin. Benim asabımı bozmayın."
Al işte çocuğu ağlatmaya başladı. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır.
Diye bir söz vardı. Ama nerde...
Öküz heryerde öküz. Tekrardan Sarp abiye baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Aman Allahım rezil olmuştum. Kendimi hemen pencereden çekip kapattım yatağa oturup daha da çok utanmaya başladım. Aynaya baktığımda yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Allahım yüzüm domates olmuş bir şekilde bana göz kırpıyordu. N'olmuştu bana?
Benden nefret ediyordu. Belki de sevdiği bir kız vardı? Benim yüzümden kavuşamayacaklardı.
Hepsi benim yüzümden. Benden nefret ediyor, bakışlarıyla beni eziyordu. Dün gece çok düşünüp bir karar vermek istedim. Evet mi? Hayır mı? Artık cevap vermek istiyordum. Cidden annemin ve babamın baskısına dayanamıyordum. Evlenecektim başka çare yoktu. Babam evlendiğimi görünce mutlu olup iyileşecekti. Sarp abi belki de benden tiksinecek ve yüzüme dahi bakmayacaktı.
'Nerden biliyorsun İnci?'
İç sesim bana bunu nereden biliyorsun? Diyordu. Ama gözlerinde ki öfke herşeyi belli ediyordu. Artık kaderime razı gelmem herşeyi yoluna koyacakmış gibi görünüyordu gözüme..."İnci, hadi kalk kızım kahvaltı hazır. "
Annemin sesiyle düşüncelerimden ayrılıp dolabın önüne yürüdüm. Elime rastgele bir kot ve bluz alıp üzerime giydim. Saçlarımı at kuyruğu yapıp lavaboya koştum. Elimi yüzümü yıkayıp annemin yanına mutfağa gittim. Kahvaltı masası hazır, annem çayı demliyordu. Beni fark edince gülümseyip yanağında ki gamzeyi daha da belirgin yaptı. Hayatım boyunca hep o yanağında ki gamzeyi kıskanmıştım. Neden bende de gamze yoktu ki. Hem annem kadar da güzel değildim.
"Günaydın uykucu."
"Günaydın anne."
"Sen geç otur masaya ben babanla abini çağırıp geliyorum kızım. "
Annemin dediğini yapıp sandalyelerden birini çekip oturdum. Bizde bir adet vardı. Sofraya kimse oturmadan, çok aç da olsan elini yemeğe süremezdin. Eğer onlar gelmeden başlarsam bu çok büyük bir saygısızlık olurdu. O yüzden kollarımı önüme bağlayıp kendimi sandalyeye yasladım. Kahvaltıdan sonra herşeyi söyleyecektim. Eğer söylersem bunun geri dönüşü olmayacaktı. Ama buna mecburdum babam hastaydı. Mutlu olmaya ihtiyacı vardı.
Annem babam ve abim geldiğinde oturup kahvaltımızı yaptık. Babamla abim televizyon izlemeye oturma odasına gidince bende masayı toplayıp, bulaşıkları makineye dizdim. Mutfağı silince kendi odama gidip yatağımı topladım. Oturma odasına girdiğimde söylemenin zamanı gelmişti. Babam ve abim aynı koltuğa oturmuş televizyon izlerken, annem tekli koltuğa oturmuş babamın gömlek düğmesini dikiyordu. Artık söyleyip bu yükten kurtulup, rahata ermek en doğal hakkımdı."Anne. Baba. Abi."
Seslenince hepsinin bakışları bende sabitlendi. Çok rahatsız edici olsada boğazımı temizleyip sözlerime devam ettim.
"Belki de şu an söylediğim şeye pişman olabilir miyim? Bilmiyorum. Ama siz nasıl isterseniz öyle olsun."
Babam anlamamış bakışları atarken, annem anlarcasına gözlerimin içine baktı. Hafif bir tebessüm edip devam etmem için hafifçe başını salladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/61322037-288-k44622.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİMSİN
Dla nastolatkówBirbirlerini yeni tanıyan iki aşıktı onlar... Onların aşkı yasaktı, yasak olması gerekiyordu. Ama onları bibirine çeken güçlü bir akım vardı. "Biz birbirimize aitiz küçüğüm,bunu kimse değiştiremez. SEN BENİMSİN"