Bölüm 2
Ben ilk baştan beri bu işe başlamamın hata olduğunu biliyordum. Ama ailem tek bir kelimeme bile aldırış etmeden, beni İstanbul'a yollamışlardı. Şu anda tek sorun teyzemi nasıl bulacağımı, nasıl arayacağım konusuydu. Teyzemi bulduğum an dünyada tek mutlu insan ben olacakmışım gibi bir his vardı içimde ve o çok bilmiş sağlık görevlerine görünmeden, her şeyimi el çabukluğunda toparlayıp, telefonu elime alarak bu koskoca şehirde teyzemi aramaya koyuldum.
Muhtemelen teyzem benim bu halimi gördüğümde, korkup bana bir sürü soru kakalayacaktı ve ilk olarak sorduğu soruda da "Benim neden bu halde olduğumdu?"..
Ve işte ben o zaman gerçekten ne diyeceğimi bilemiyordum. Bugün ne mutlulukla ulaşmak istedim İstanbul'a ama maalesef ulaşamamıştım ..
Ve sonunda teyzemi bulabilmiştim. Teyzemle sık sık görüşmesek de ben onu kendi kızı gibi tanırdım. Daha önce de söylediğim gibi ilk sorduğu soru "Duru bu halin ne ??" olmuştu. Her ne kadar hissetmediğim bacağımın korkusuyla, ve teyzemin ısrarlı sorusunu yanıtsız bırakırsam halamın bir o kadar başımı şişireceği belliydi ve bende bu yüzden ayakta güçlükle durmama rağmen, teyzemin sorusunu daha içeri girmeden, "Ne varmış halimde teyze, sadece geldiğim otobüs küçük bir kaza yaptı o kadar." diye cevapladım.
Teyzem şaşkın gözlerle bana bakarken, arkama bile dönmeden içeriye girip, salona daldım.
Teyzem de arkamdan, sanki ben küçük bir çocukmuşum da, bir yere takılacakmışım endişesiyle bana bakıp, oturmamı bekledi. Ve ardından da o değişik gözleri bir anda mutluluktan kısılıverdi. Ama teyzemin gözlerindeki farklı bir mutluluktu. Ben bunu anlayabiliyordum ve ben şu ana kadar teyzemi hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Hiç bekletmeden içimdeki "meraklı Melehat'ı" dışarı çıkardım ve halamın bu denli mutlu olmasının sebebini, hiç bekletmeden sordum.
"Teyze 17 sene boyunca seni hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Bir şey mi oldu?" diye söylenip dururken ayakta adeta İstiklal Marşı okunurmuşçasına benim gözlerimin içine bakarak taklidimi çıkardı. Teyzem kesinlikle benim ona geldiğime bin pişman edecekti. Bir gün değil, ben halamla bir yıl yaşayamazdım. Ama daha hala öğrenemediğim bazı şeyler vardı ve ben küçüklüğümden beri aklıma koyduğum şeyi her zaman yapardım. Bu yüzden de teyzemin neden bu kadar mutlu olduğunu anlamadan -bu evde ne kadar çıldıracak kadar sıkılmış olsam bile- bu odadan dışarıya çıkmayacaktım.
Teyzem aşırı mutluluk gösterisinden dolayı ne sorduğumu unutmuş olacağa benziyordu ve bende sorumu tekrarlamak zorunda kalmıştım. "Teyze neden bu kadar mutlusun demiştim ama, acaba benimle ilgilenir misin?" diye mırıldanmaya başladım ama teyzem gözlerini bile kıpırdatmamış öylece pencerenin bir kısmına odaklanmış bir halde bakıyordu.
Ve en sonunda da bu mutluluğun, ne kadar da zor olsa da sebebini öğrenebilmiştim. Teyzemin mutluluğu çalıştığı iş yerinde farklı şehirlere gezi düzenlenmesiymiş.
Bu az çok da olsa beni de ilgilendiriyordu, çünkü ben İstanbul'a gelmiştim ve artık teyzemin evinde kalacaktım. Teyzeme beni düşünmeyip, aldığı bu karar yüzünden biraz da olsa darılmıştım.
"Teyze benim burada kalacağımı unutmadın inşallah" diyerek teyzeme varlığımı belli ettirmeye çalışıyordum, çünkü teyzem sevincinden neredeyse beni bile unutmuştu ve ben bu duruma içten içe üzülüyordum.
Eğer yalnız kalmaktan korkmasaydım, boşu boşuna teyzemin yanında kalmazdım. Teyzem de bu haberi aldığım andan itibaren yüzümün düştüğünü fark etmişti ama ciddi olduğumu düşünmemişti oysaki aşırı derecede ciddiydim. Her şeyi boşvermiştim, teyzem hiçbir şey yokmuş gibi beni teselli etmeye çalışıyordu ama teyzem hedeflerinden vazgeçmeyen biri olduğu için, bu kararından da vazgeçmeyeceğini az çok tahmin edebiliyordum. Ama benim ne yapıp ne edip teyzemi bu kararından vazgeçirmem gerekiyordu. "Teyzeciğim ben buraya ne yapmaya gelmiştim ya unuttum da" diye mırıldandım. Teyzem benim bu cümlemle afallar gibi olmuştu ve ağzı şaşırmış bir ifadeyle açılmıştı. Ben kendimi belli ettirmeseydim, teyzem kesinlikle beni unutacaktı. "Bitanem, ben seni tamamıyla unutmuşum ya .. Ama ben daha kötü bir şey daha yaptım. Geziye gidecek olan herkese bir sözleşme imzalatacaklardı ve ben de o sözleşmeyi imzaladım." diye üzgün bir ifadeyle konuştu. Kafamdaki her şey bu cümleyle dağılmıştı. Çünkü ben teyzemi kararından vazgecirmeyi düşünürken o gidip bir de sözleşme imzalamıştı. Tam her şey yolunda gidecekmiş gibi hissederken her şey nasıl bu kadar kötü olabilmişti. Keşke en başından kafamı toplayıp, en kararlı halimle düşünüp buraya kadar gelmeseydim diye düşünürken birden teyzemin evinin kapısının kapanma sesiyle titredim. Giden teyzem olmalıydı, çünkü ortalıklarda görünmüyordu. Nereye gitmiş olabilirdi? Aklıma gelen şeyi yapmamasını umuyordum. Sırf benim için gidip, para karşılığı sözleşmeyi geri çekmezdi herhalde. Teyzem bu aralar gözüme daha bir değişik geliyordu. Bu benim tanıdığımız teyzem değildi. Sanki teyzem gitmiş de yerine başka bir kişi gelmiş gibiydi. Çoktandır teyzemi sorguya da çekmiyordum. Sanki zamanı gelmiş gibiydi. Teyzemi yoklamam gerekiyordu.
Ben bu düşünceleri kuradurayım, telefonumun zil sesiyle irkildim. Arayan annemdi. Geldiğimden beri, annemle daha hiç görüşememiştik. Koşuşturmadır, bilmem nedir.. Özlemiştim doğrusu. Annemin o güzel ses tonunu duyunca dinlemeye koyuldum.
"Duru kızım, aramadın hiç anneni, özlemedin galiba? Annem bana darılmazdı ama sesinde beni özlediği az da olsa hissediliyordu. Tanırdım ben annemi. "Olur mu hiç anneciğim, teyzemle işlerimiz vardı biraz. Koşuşturduk azıcık, yoruldum ondandır biraz da küçük bir unutkanlık var bide o kadar. Yoksa neden özlemeyeyim?" Annem söylediklerime pek inanmamışa benziyordu." Hımm peki öyle olsun bakalım.." Annemin gönlünü almaya çalışmak ister gibi, başka bir konuya giriş yaptım." Anneciğim babam nasıl, ondan hiç bahsetmiyorsun? İyidir inşallah."
"Yok kızım yok yok merak etme. Sahi bu arada sen bizi aramadığın için, gittiğinden beri o zaman babanın hastanede serum yediğini de bilmezsin sen, dur ben sana anlatayım. Kızım baban sen gittikten sonra gribe yakalandı. Biraz da seni özledi, üzdü kendini. Ama kötü bir şey yok yine de sen merak etme. Bu arada senden, benden, babandan bahsedelim derken teyzeni unuttum teyzen nasıl, ne yapıyor iyidir inşallah?" Annem sondaki cümleyi kurmasaydı, az kalsın şuracıkta yığılıp kalacaktım, ama çok şükür ki kötü bir şeyi yokmuş diye kendi kendime sakinleştirdim. Ta ki annemin bana "Duru beni duyuyor musun?" deyişini duyana kadar..
"Evet anne, özür dilerim. Kendi kendime bir şeyler düşünüyordum da her neyse o kadar önemli değil. Bu arada teyzem iyi iyi, kötü bir şeyi yok. Öyle işte, sık sık ev işleri filan yapıyor, bende ona yardım ediyorum. Onu bunu bırak da babam nasıl bugün, eve çıktınız mı?" Annem durgun bir şekilde konuştu."Baban şu anda iyi kızım, sen hiç merak etme. Seni de çok özledi şu an yanımda selam söylüyor." Rahatlamış bir şekilde konuştum. "Oh oh çok iyi, dinlensin çok yormasın kendini. Aleyküm selam, sende selam söyle. Anne bizim teyzemle yarım kalmış olan bir işimiz var. Onu bitirmemiz gerek ben seni sonra ararım, bol bol konuşuruz olur mu?" Annem bir şeylerden şüphelenmiş olacak ki, gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Olur kızım olur olur. Hadi görüşürüz, çok çok öpüyorum. Teyzene de selam söyle."
"Tamam anneciğim, söylerim." diyerek telefonu kapattım. Şu an vicdan azabı duyuyordum. Çünkü ben anneme, kenara köşeye sıkıştığım zamanlarda -ara sıra- yalan atan birisiydim ve bu olay da o kadar söylenmeyecek kadar kötü bir şey değildi sonuçta. Alt tarafı teyzem beni unutarak, iş yerindeki geziye gitme kararı almıştı o arada heyecandan olacak ki beni unutmuştu. Çünkü teyzem gezmesini çok seven birisidir ve gezmek dendiğinde akla ilk gelen teyzemdir. O anda ne yapacağını unutur. Ben bunları düşünürken, teyzemi unutmuştum onu durdurmam gerekiyordu. Tüm bunları bir kenara bıraktım ve çitayı bile es geçecek bir hızda koşarak, teyzeme yetişmeye çalıştım. Ben iş yerine vardığımda teyzem danışmadaki görevli bir bayanla konuşuyordu.
Geç kaldığımı düşünüyordum ki hislerimde yanılmıyordum. Teyzem, danışmadaki kadından müďürü çağırmasını istemişti. Bende teyzemin yalnız kalmasından faydalanarak, teyzemin yanına gittim.
"Teyze, biraz konuşabilir miyiz?" teyzem sesimle irkildi. "Teyzeciğim senin ne işin var, burada?" Teyzem, resmen üç maymunu oynuyordu. Ben; "Teyze, gerçekten anlamadım ben senin nereye gittiğini, koca şehirde bir tek bu yer kaldı zaten, şansa da seninle buluştuk." Teyzemin, bu lafımdan sonra, yanagında hafif bir gamze oluşur gibi oldu ama nedense sonradan ciddileşmişti.
"Teyzecim, inan bana kötü bir niyetim yoktu buraya gelerek. Sadece sana sahip çıkmam gerektiğini bir nebze olsun unutmuşum. Lütfen işime karışma tamam mı birtanem?" "Ama teyze.." diyemeden benimle konuşmayı bırakıp müdürü beklemeye başladı. Artık geri dönüşü yoktu çünkü teyzemi kararlarından vazgeçirmek bir kör düğümü çözmek kadar zordur. O yüzden ben de pek uğraşmadım. Ama gerçekten için içimi yiyordu. Her neyse deyip oradaki koltuklara oturdum çünkü gerçekten teyzemi durdurmak için kilometrelerce olmasa da uzun bir yoldan gelmiştim. Müdür hızlı adımlarla sekreter masasının önüne doğru yürümeye başladı. Gelip teyzemin karşısında durduğunda teyzemin yüz ifadesi bir anlığına değişiverdi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Gece
Novela JuvenilGün bir gün sevdalanmış geceye, gecede yakamoz düşürmüş denize ve o günden bugüne gece ile gündüz ayrılmaz olmuş taki güneş tutulup gölge düşürene dek sevgililere .. Çınar ve Duru ilk tanıştıklarında 19 yaşındaydılar. Çınar ' ın Duru ' yu tanımada...