Yazım yanlışları ve hızlı geçişler olmuş olabilir. Yanlışlıkları ve düşüncelerinizi yorumlarsanız sevinirim.
■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■
Tezgahta bulunan bardakları belirli bir sıraya dizmeye çalışırken ahşap kapının açılmasıyla başımı kaldırıp kimin geldiğine baktım. Sonunda benim cinsimden birinin girdiğini görmek güzeldi. Bu lanet kafeye en son kaç hafta önce bir kız girdiğini hesaplamaya çalışırken hemen arkasından giriş yapan karşı cinsi görmemle aklımdaki tüm matematik işlemleri tuzla buz oldu.
Koyu saçları, koyu gözleri.. Normal bir tipi vardı fakat o tshort'ünün altındaki her an patlayacakmış gibi duran kasları onu fazla çekici yapmıştı. Ona bakarken eminim ki sadece salyalarımın akmadığı kalmıştır. Ama bu çekiciliğe karşı tüm kızların böyle bakması normal bir şeydi. O an kendime bir tokat atıp 'Ne yapıyorsun kızım sen?'demek isterdim fakat gözlerimi o çekici şeyden almak çok zordu. Başımı eğip bardaklara odaklanmaya çalışırken dehşet verici bir sesle konuşan çekici çocuğa baktım.
"Dışarıya bir limonata."
Bir insanın seside mi çekici olur? Allahım sana geliyorum. Bu kadar çekici ve tatlı olmak zorunda mısın be çocuk? Bu soru cümlesine tatlı kavramına katmıştım çünkü ona ayrıntılı bir şekilde bakınca sert suratının altında yatan tatlılığı farkedebilmiştim. Düşüncelerin içinde boğulmaya başlamışken gerçek dünyaya dönerek başımı salladım ve "Peki."dedim. Benim verdiğim cevaba karşı bahçeye doğru ilerleyince bir an gittiğine üzülmüştüm fakat biraz sonra ona limonata götürecegimi zor da olsa kavrayarak telaşa kapıldım.
Beş dakika sonra limonatayı hazırlamıştım ve elimdeki tepsiye koymuş heyecanımı yenmeye çalışıyordum. Niye bu kadar heyecanlandım ki hergün onlarca serseri tipli erkeklere siparişlerini veriyordum. Onun ayrıcalığı neydi ki? Sadece masasına gidiceksin limonatayı masasına bırakacaksın ve bitti. Ah hayır bitmedi. Sonra geri döneceksin o limonatasını bitirince bardagı alacaksın bir de arada 'Başka bir şey ister misiniz?'cümlesi kaynayacak. Hadi Miray yaparsın sen bee!Daha önce nelerin üstesinden geldin bunu mu yapamayaksın. Kendimi rahatlattıktan sonra harekete geçerek bahçeye doğru ilerledim.
Bir kaç masanın yanından geçerek bahçeye ulaşında gözlerimle kas deposunu aramaya başladım. En köşede bulunan küçük masada otururken onu görünce ister istemez içimde bir şeyler harekete geçti. Benim cinsimdeki tek kişi olan kız başka bir masada oturuyordu. Birkaç kişi onunla uğraşırken diğer bir iki kişininde bana baktığını sezebiliyordum. Hergün olan genetik şey. Alıştıma artık. Sanki onlar yok ta ben tek başıma burada yürüyorum.
Görüş alanımdan hiç uzaklaşmayan kas deposuna odaklanmış yürürken o da bana dönüp bakınca adımlarımı yavaşlattım. Eger öyle biraz hızlı yürümeye devam edersem her an yere düşebilecegimi akıl edebiliyordum. Genelde fazla düşüncesiz olurdum ama o kas deposu beni fazla düşünür yapmıştı. Her şeyi fazlasıyla düşünmeyi sıkıcı bulurdum ama şu an tam da onu yapıyordum. Nedenini bilmiyordum ama yine de düşünüyordum işte ne yapacaksın?
En sonunda kas deposunun masasına ulaşınca yavaş olmaya özen göstererek limonata bardağını masaya bıraktım. Bu arada da Kas deposunun gözleri üzerimdeydi. Bana niye bakıyor ki sanki? Rahatça hareket edemiyorum. Bundan nefret ediyorum. Yaklaşık olarak yarım saat içerisinde beni ne hale getirmişti.
Bardagı masaya bırakınca arkamı dönüp yürümeye başlamıştım ki arkamdan gelen sesle duraksadım.
"Bunda buz yok."
Hızla arkamı dönüp bardagı masadan aldım ve yürümeye kaldığım yerden devam ettim.
Tezgaha ulaşınca tezgahın üzerinde bulunan geniş griy kaptaki buzlardan bir kaçını bardağın içine bıraktım ve yürümek için yeltendim. Yine aynı şeyler oluyor.
