Aslında onu görenler deli sana bilirdi. Çünkü saat gecenin iki buçuğuydu ve o mezarlıktaydı.
Daha 2 kere gelmesine rağmen ezberlemişdi mezarın yerini. Sarhoşdu. Gereğinden fazla sarhoşdu. Ama ona ihtiyacı vardı. O mezarda yatan ölü adama çok fazla ihtiyacı vardı.
Mezarın tam önünde durdu. Konuşmadı önce. Bulamadı kelimeleri. Zaten bulanıktı beyni.
Çok zor geldi konuşmak. Beynine üşüşen gerçekler de hiç yardımcı olmuyordu ama.
"Merhaba, Zaynie" dedi sonunda. Hem ağlıyor, hemde gülüyordu. Zayn bu kadar içmesne asla izin vermezdi oysaki.
"Ben sadece oturuyordum ve-"
Sessizlik çöktü. Neşeli çıkardığı sesi dondu. Önce yutkunamadı. Sonra göz yaşları dondu.
Mezara bir az daha yaklaşdı ve fısıltıyla konuşmaya başladı:
"Ne zaman aklıma geldin, bilmiyorum. Demek istediğim, sabah uyandığımda aklımdaydın. Vampir günlükleri izlemeye çalıştığımda da. Barın kapısından girdiğimde de aklımdaydın. O çocuk bana dokunduğunda da..."
Yeniden dondu ve mezara baktı. Bir kaç dakika yaptı bunu.Kalbi acıyordu. Canı yanıyordu. Özlüyordu. Boğuluyordu...
Sonra ayağa kalktı. Ve ciğerleri parçalanana, boğazı yırtılana kadar bağırdı:
"Neden beni sevmedin?!"
"Neden?!"
"Neden?!"
Sesi kısılana kadar bağırdı. Ama olmadı. Hiç bir değişiklik olmadı.
Oysa sevmişdi onu Zayn. Ama göstermemişdi. Gitmesinden korkmuşdu. Hoş, sonda da kendisi gitmişdi..
Çöktü yere ardından.
"Ölüyorum sanki ama ölümü bile hissetmiyorum. Duygularım kaybolmuş sonsuz bir boşlukta gözlerimin kapanmasını bekliyorum..."
"Kurtar beni, Zayn"
"Lütfen"
Ama kalkıp gelmedi o sevdiği adam.
Sonra kız kalktı ayağa.
Ah, yalnış anlamayın. O içinde çoktan çöktü.
"Keşke tanışmasaydık, Zayn."
Kalbi paramparça oldu. Söylediği söze kendi bile inanmadı önce.
"Bana mutluluğu çok gördüğün için teşekkürler, sevgilim"
Sonra çıktı mezardan o yürüyen enkaz.
Ve gitti karanlığa doğru...