Yeniliklerden pek hoşlanan bir tip değilim. Açıkçası, yeni bir okul benim için alıştığım ortamdan vazgeçmek demekti. Bunu ister miydim? Tabii ki de hayır. İnsanın alıştığı bir ortamdan ayrılması, pek iç açıcı olmayabiliyor. Tamam, okula bayıldığım söylenmez. Açıkçası okuldan nefret ediyorum lakin yeni bir okul yerine alıştığım okulda kalmayı yeğlerim diyebilirim.
Yeni insanlar, yeni öğretmenler, yeni bir ortam... Tanrım! Buna hiç gerek yoktu gerçekten.Annemin, ev sahibi ile yaşadığı sorundan dolayı, Busan'dan, Seoul'e taşınmıştık. Açıkçası hâlâ o evde yaşıyor olsaydık, o pislik ev sahibi denilen herifin burnunu kırabilirdim. Anneme sırf ev kirasını geciktirdiği için bağırması damarıma basılan son nokta olmuştu. Ve ben, hala annemin isteği üzerine o olayda da susmuştum. Annem böyleydi, o benim hayatımın tek meleğiydi şüphesizce. Her zaman kendisinde hata arar, insanları kırmamaya çalışırdı. Belki de annemin en çok bu huyundan nefret ediyordum. Babamdan bahsedecek olursam, o Çin'de. Yaşıyor mu, bundan haberim dahi yok. Tek hatırladığım yaşım daha çok küçükken, annemi gözlerimin önünde incitmesi olmuştu. Annem beni alıp, oradan ayrıldığı zaman ben daha küçücük bir çocuktum. Ufakken yaşadığım şeyleri, belki şu an hatırlıyor olmam tuhaf olabilir. Fakat emin olun, ben hiç çocuk olmadım diyebilirim. Bunu... yaşayamadım? Evet, çocukluğumu yaşayamadım. Ben arabalarını toplayıp, diğer arkadaşları ile birlikte sokakta oyuncak arabaları ile yarış yaptıran çocuklardan olmadım hiç. Benim babam, hiçbir zaman bana sevgisini göstermedi. Bunu asla hissedemedim. Bu öyle zor ki, ben daha küçük bir çocukken güçlü kalmayı öğrendim. Sadece lanet içki alışkanlığı yüzünden ailesini yıpratmayı bildi babam olacak o kişi. Annemi, başka bir sürtük ile aldatmayı bildi. Şimdi neden ufakken yaşadığım şeyleri hatırlayabildiğimi tahmin edebiliyorum. Ben hiç mutlu bir çocuk olmamıştım gerçekten de, ben acılar içinde büyüyen bir çocuk olmuştum.
Yaşıtlarıma göre pek normal bir tip olduğum söylenmez. On sekiz yaşında birisi olarak, pek arkadaşım yok. Hatta hiç yok desem, bu yalan olmaz. Yaşıtlarım gördüğüm kadarıyla, hayatlarını en dorukta yaşayıp, eğlenip, rahat davranıyorlar. Ben pek böyle değilim. Açıkçası, insanlar ile muhattap olmayı pek sevmiyorum gerekmedikçe ve bundan dolayı 'asosyal' denilmesini anlamıyorum. Konuşmayı pek beceremediğim için çekingen, evden dışarı pek çıkmadığım için asosyal ve sessiz bir insan olduğum için tuhaf lakaplarını duymak, eskisi kadar etki etmese de, buna karşı bir şey yapamayacağını biliyorum. Sadece böyle olmayı seviyorum ve bu şekilde kırılmamış oluyorum.
××××××
Göğüsümün derinliklerine kadar derin bir nefes alma ihtiyacımı karşıladığım da, gözlerim yeni okulum ile buluşmuştu. Sarı perçemlerim çiselti şeklinde yağan yağmurun etkisi yüzünden alnıma düşmüş, parmaklarım havanın etkisi yüzünden adeta buz kesilmişti. Adımlarımı daha da hızlandırdığım zaman, saniyeler sonrasında okulun içerisine girmem ile soğuk havanın etkisinden kurtulduğum için rahatlamış hissetmiştim. Fakat, sanırım tek rahat hissettiğim konu bu olsa gerek ki, insanların bakışlarını üzerimde hissetmek biraz rahatsız edici olmuştu. Tamam, buna aldırış etmemem gerekirdi. Ne de olsa, yeni gördükleri birisine bu şekilde bakmaları o kadar da tuhaf değildi. Adımlarımı yeni sınıfıma doğru konumlandırdığım da, alnıma dökülen perçem tutamını yavaşça geriye doğru taramıştım. Heyecanlı mıydım? Tabii ki de hayır. Sadece yeni bir okul Luhan, sakin olmalısın. Yeni sınıfıma girdiğim an birkaç bakışı üzerimde hissetmek tekrardan o rahatsız edici hissi buluşturmuştu bedenimle. Birkaç fısıltıyı duymak zor değildi. O an sadece duraklayıp, oturabileceğim bir sıra arıyordum meraklı bakışlar içerisinde. Tüm sıralar doluydu, köşedeki en arkadaki bir sıra hariç. Sanırım... oraya oturmalıydım? Düşüncelerim, adımlarıma seslenmiş olacaktı ki, boş sıraya doğru ilerlemeye başladığım da, nemden dolayı kuruyan dudaklarımı ıslatmıştım. Sıranın diğer yanında oturan kişiye baktığım an kahvenin en koyu tonuna bürünmüş saçlarına eşlik eden kahverengi gözleri beni bulduğunda, tek yapabildiğim boğazıma dolan sözlerin uçup gitmesine izin vermek olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bring me back to life || hunhan.
Random"Kimsin sen?" Luhan'ın titreyen dudaklarının arasından sadece iki kelime çıkabildi. Luhan, kötü düşüncelere dalacaktı ki, kulaklarını dolduran soğuk ve keskin ses düşüncelerinin uçup gitmesine neden oldu aniden. "Oh Sehun."