O gözler... Muhteşemler..
Her insan hayatında bir defa aşık olmuştur. Ben ilk görüşte aşka inanmazdım daha önce ama şimdi...
Aşık olmak güzel de yanlış kişiye aşık olursak eğer..
Kalabalık bizimle ilgilenmiyordu. Onlar dövüşün kazananıyla meşguldüler. Ne yapacağımı bilmiyordum. Oturmasına yardım ettim. Bana her dokunuşunda vücudumu bir ateş sarıyordu.
Zorla ayağa kaldırdım. Yürümesi için benim desteğime ihtiyacı vardı.
"İyi misin?" diye sordum. Sonra sorumun çok saçma olduğunu fark ettim. Tabikide iyi değildi.
"Başım dönüyor." dedi ve neredeyse düşüyordu. Kolumu onun beline doladım ve kalabalıktan uzaklaştırmaya çalıştım. Benim için fazla ağırdı. Ama dayanmaya çalıştım.
Kutuyu koyduğum yere götürdüm onu. Kaldırıma oturdu. Kaşı çok fazla kanıyordu.
Panik içindeydim. Onu ne yapacaktım? Çok fazla kanaması vardı ve çok yaralanmıştı.Onu dedemin yanına götürmeliydim. Acilen.
"Çok fazla kanaman var. Seni dedemin yanına götürsem sorun olur mu? O seni iyileştirebilir. "
Zorla derin bir nefes aldı.
" Ben kendim halledebilirim. Yinede sağol. Sen evine git. "dedi.
" Hayır seni yalnız bırakamam. "" Lütfen evine gider misin? Senden bana iyilik yapmanı istemiyorum."
"Sen istesende istemesende benim sana yardım etmem lazım. Çünkü ben bir İyiyim ayrıca her kim olursa olsun sana yardım ederdi. " Sanırım biraz hızlı konuşmuştum.
" Etmezdi küçük kız, etmezdi. "
Küçük kız mı? Sinirlenmeye başlamıştım.
Kalkmasına yardım etmek için elimi uzattım. Bir elime bir bana baktı. Ve yavaşça elini uzattı. Yeniden kolunu omzuma attı. Ben o sırada kutuyu ne yapacağımı düşünüyordum.
Sanki aklımı okumuş gibi" Sen kutuyu al ben kendim yürüyebilirim" dedi.
Demekki dedemin evine gitmeyi kabul etmişti. Emin olmayan gözlerle ona baktım. Kafasını evet anlamında salladı.
Yaklaşık yarım saat sonra arada dinlene dinlene eve varabilmiştik.
Dedem ilk kapıyı açtığında korkmuştu. Ne de olsa yanımda bir Kötü vardı.
Dennis bayılmak üzereydi. Kaşından kanlar akmaya devam ediyordu ve gözündeki morluk giderek daha da belirginleşiyordu.
Dedem onu hemen salona taşıdı ve kaşı için ilk müdahaleyi yaptı.
Gözünün etrafına bir krem sürdü ve Dennise uyumasını söyledi.Ve beni mutfağa sürükledi. Sesi biraz korkmuş birazda telaşlıydı.
"Karşındakinin bir Kötü olduğunun farkında mısın? Onu nasıl bu eve getirirsin? "" Onu o halde bırakamazdım dede. Çok kanıyordu kaşı. "
" Neredeydi ki sen nasıl buldun onu? "
" Dövüşüyordu. "
" Ve sen de oradaydın? Ya başına bir şey gelseydi? Ne derdim ben annene ve babana? "
" Özür dilerim dede.. "
"Benim güzel torunum. Anneannen de böyleydi aynı senin gibi. İyi değil çok İyi.."
Dedem alnıma düşen bir tutam saçı geriye itti. Alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Onu seviyordum. Yıllar onu yaşlandırmamış aksine daha da gençleştirmişti. Yaşlı olmasına rağmen yakışıklıydı. Benim üzerimde büyük emeği vardı onun.
Akşam yemeğini de bizimle yemişti Dennis. Sessiz kalmayı tercih ediyordu. Yüzümün kızardığından emindim ve umarım dedem fark etmemişti.
Ben dedeme mutfağı toparlamasında yardım ederken Dennis duvara tutunarak yanımıza geldi.
"Benim artık gitmem lazım teşekkür ederim yaptıklarınız için. "
" İyi olduğundan emin misin? "
" Evet."
Dedem ona kapıya kadar eşlik etti. Ayakkabısını giyerken onunla yeniden göz göze geldik.
Gitmeden önce kapının önünde aklımı karıştıracak ve beni büyük bir beyin karmaşasına sürükleyecek son cümlesini söyledi.
"Hoşçakal Destina.."
***********
Sonraki bir kaç gün aklımı kurcalayan tek şey bu son cümle oldu. Ben ona adımı söylememiştim. Acaba dedemle konuşurken bizi mi dinlemişti?
Ama o uyuyordu. Zaten ayakta da zor duruyordu.
Beynim bir karmaşa içindeydi.
Dedem beni Saflık testi için hazırlıyordu. Hafta içi her gün bir saat çalışıyorduk. Artık kanatlarımı kullanmayı öğrenmeliydim.
Aynanın önünde kendime bakmaya başladım.
Omuzlarımdan dökülen hafif dalgalı kahverengi saçlara sahiptim. Koyu yeşil gözlerim vardı ve açık ten rengimle uyuyorlardı. Her zaman beyaz giymeyi tercih ederdim. Boyum çok uzun değildi. Bazen insanlar yaşımdan çok daha küçük göründüğümü söylerlerdi. Belki de o yüzden Dennis bana küçük kız demişti..Evin arka bahçesinde dedem beni bekliyordu. Çalışırken çok bir şey kullanmıyorduk. Benim zihnimin temiz olması yeterdi.
"Hadi bakalım küçük hanım. Hazır mısın? "
Aklımı temizlemeye çalıştım ama Dennis gitmiyordu. O son cümlesi beynimde yankılanıyor dikkatimi dağıtıyordu.
Büyük çabalardan sonra kendimi başka bişey düşünmeye zorladım. Şu an da tek düşündüğüm şey bendim. Kendimi kanatlarımla hayal ettim.
" Hazırım." dedim. Şimdi ne yapacağımı biliyordum. Kanatlarımı hissetmeye çalıştım. Bembeyaz iki kanat..
Ve gözlerimi açtığımda gerçekten kanatlarım vardı. Bunu ikinci defa başarıyordum.
"Giderek daha iyi oluyorsun."dedi dedem heyecanla. "Seninle gurur duyuyorum."
Henüz kanatlarımda siyah bir tüy yoktu. Şu ana kadar hiç kötülük yapmamıştım. Artık anne ve babama olan özlemim bitecekti. Ben de Saraya gidecektim.
Dedem için kanatlarımı açmam yetmişti. Zaten ben de yorulmuştum. Düşünceleri beyinden uzaklaştırmak çok yoruyordu insanı. Özellikle aşıksan ama duygularından emin değilsen.
Kış kendini göstermişti. Yağmur yağmaya başlamıştı ve artık pazarı kurmuyorduk. Bu da Dennis i görmeyeceğim anlamına geliyordu.
Her gece uyumadan önce kaslı vücudu aklıma geliyor ve kendi kendime utanıyordum.
Hiç aklımdan çıkmıyordu.
Ve sanırım hiç çıkmayacaktı.Umarım beğenmişsinizdir. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENGE
FantasyBen bembeyaz bir iyilik meleğiyim. Aşık olduğum kişi ise saf bir Kötü. Eğer birlikte olursak Denge bozulur ve Dengenin bozulmasıyla dünya yok olabilir. Her iyinin içinde bir kötü, her kötünün içinde bir iyi vardır demiş atalar. Kalbimi durdurama...