Eskilerden Kesit

107 9 0
                                    

- 19 YIL ÖNCE -

Evren'den:

Küçücük bedenimi kendime sımsıkı sarmış ısınmaya çalışıyordum. Yatağımın çarşafı yıprandığından dolayı yatağımı ısıtamıyordum bir türlü. Bir de camın kenarında kalan tek yatak benimkiydi. Bu yetmiyormuş gibi dün gece çıkan fırtınada camın menteşeleri kırılmıştı ve hafif hafif odayı soğutuyordu. Dışarıdaki fırtına kesilecek gibi görünmüyordu.

Yağan yağmurun sesi her zaman huzur verirdi öncelerde. Onun aksine gök gürültüsünün sesini duydukça irkilmemek elde değildi ne yazıkki.
Yorganımı kafama kadar çekmiştim.  Titreyen dişlerimi birbirine kenetleyip ayaklarımı karnıma çeksem bile ısınmamın imkanı yoktu. 
Yatağıma yaklaşan ayak sesleri gök gürültüsüne karışınca yerimden sıçramıştım. Yorganımı zorlukla kaldırarak yanıma kimin geldiğine zar zor bakmıştım. Elinde yastığı ve yorganıyla durup ürkek ürkek bakan kişi Ece'den başkası değildi. Ona beklentiyle baktığım sırada oluşan gökgürültüsü,  karşıdaki tüm alanı aydınlatmıştı. Korkuyla yorganı kafama kapattığımda üzerimdeki ağırlıkla kalakalmıştım.
Yorganı üzerimden çektiğimde yanımda titreyerek yatan kişi elbette yine Eceydi.
Ağzına giren birkaç tutam sarı saçlarını tutup aldığında çekinerek bakmayı sürdürüyordu.
Kirpikleri o kadar uzundu ki yakından bakmak istiyordum. O güzel gözlerini birbirine bastırıp eliyle yorganı sıkmaya başladığında korktuğunu anlamıştım. Karanlıktan korkuyordu sanırım.
Ya da benim gibi gökgürültüsünden...
Yalnızlıktan da olabilir...
Ya da direk benden... Başka seçeneği olmadığı için de elbette yine korktuğu kişinin yanına gelmek zorunda kalmıştı. Bu güzel kızın bana karşı bişeyler hissetmesi ölmem gibi bişeydi sanırım.

Daha önce hiç hissetmediğim duyguları tadıyordum onunla. Onun üşüyen ellerini kendi ellerimle ısıtmak istiyordum. Üşümezdim ben o zaman...
Ona olan sevgim ikimizi de ısıtmaya yeterdi.
Yeterdi değil mi?
Elbette yeterdi.
İlk geldiğinden beri seviyordum onu. Yaklaşık 3 ay...

Gözlerini açmaya çalışmak için uğraştığını anlayabildiğimde düşüncelerimden zorla koparılmıştım. Karşımda duran sarışın güzellik,  korkuyordu. Oysa ben yanındaydım. Ben yanındayken hiç bişeyden korkmamalıydı. Ben onu korumak için kendimi ölüme bile hazırlardım. Hayatımı onun için feda edebilirdim.

Küçük olabilirdim elbette. Ama sevmek yaşla olmazdı. O yüzden sevdiğimi kendime itiraf ederken çekinmiyordum. Oysa öncelerde -Ece gelmeden önce- tuvaletimin geldiğini bile kabul etmeyen biriydim...

Ece yataktaydı. Kirpiklerini kırpıştırıp kurumuş dudaklarını ıslatmıştı.
"Şey, ben... ben... " diye gevelemeye başlamıştı. Ona cesaret vermem gerekiyordu konuşması için. Çünkü geldiğinden beri kimseyle arkadaş olmamıştı. Ve geleli 3 ayı geçiyordu.
Ben de sakin sakin onu izlemiştim. O kadar çekimser biriydi ki. Bazen gözlerini kısarak yaprağın düşüşüne bile gülümseyebiliyordu. Bir de küçücük gözlerini kıstığında o kadar tatlı bakıyordu ki. Yemyeşil gözlerinde kaybolabilirdim.

"Ben, karanlıktan korkuyorum, bir de...  bir de şey..." dediğinde kocaman gülüşümü sunmuştum. "Bir de ne? Yoksa sen de mi gök gürültüsünden korkuyorsun? " diyerek kahkaha atmıştım. O da irkilerek kendini geri çekmişti. Sanırım kahkahamdan korkup kaçmıştı.

"Ben, evet... ko..korkuyorum. "

Kekeleyerek konuştuğunda ben de karar vermeye çalışıyordum. Beraber uyuyabileceğimizi söylesem daha çok korkar mıydı?
Bence daha çok korkamazdı. Çünkü zaten korktuğu için yüzü sapsarı olmuştu. Ben de hemen atılmıştım.
"Yastık ve yorganınla geldiğin için, şey...  yanımda kalabilirsin. Bak bir dakika. " dediğimde heyecanla gülümsemişti. Yarısı yırtık olan çarşafı altımızdan çekmeye çalışıyordum. Çarşafı aldığımda beklentiyle bana bakıyordu. Gülümsemeye devam ederek çarşafı birbirine katlamıştım. Tam ortamıza güzelce yerleştirmiştim. O da ne yaptığımı kestirmeye çalışıyordu.
"Bu bizim hizamız. Buradan ileriye kimse geçemez. Rahat olmanı istiyorum. Benden korkma tamam mı?"
Ece gülümseyerek elini uzatmıştı.
Bana...
Bana o güzel elini uzatmıştı...

Bir an afallasam da elini tutma fırsatını kaçırmamıştım elbette. Ben de karşılık olarak elini tutmuştum. Saf saf sırıtıyordum.
"Ben senden korkmuyorum ki. Sadece...  İsmini bilmiyorum. " dediğinde tanışmak için elini uzattığını anlamıştım. Hiç bozuntuya vermeden konuşmaya devam ettmiştim.
"Ben Evren Güven. Ve sen küçük burunlu kız..." elimi ufak burnunun üstünden aşağı doğru dokundurmuştum. Kıkırdadığında ben de tebessüm etmiştim. "Sen de Ece'sin. Yurdun gizemli kızı... "
Kaşlarını çatmıştı. Elini hızlıca çekerek göğsünde tutmuştu. Ayrıca omuz da silkmişti -üstelik bana-
Kendini savunmaya geçmişti hızlıca. "Ben gizemli falan değilim. Sadece küçücük bir kızım o kadar. " Kafasını benden farklı yöne dönmüştü. Bu halleriyle o kadar tatlıydı ki. Daha fazla dayanamayıp kıkırdamıştım. Elimi omzuna koymuştum.
Merakla bana bakmıştı. Ve dayanamayıp o da gülümsemişti. Ardından neşeli sesiyle konuşmuştu.
"Artık uyuyalım mı? " demişti. Ben de az önce getirdiği yastığını yan tarafıma koymuştum. Yorganını da ikiye katlayıp üzerine sermiştim. O da kalkarak yorganını benim yorganımın üzerine koyup yarısını kendi üzerine çekmişti. Ben tebessüm etmeye devam ederken uyarıcı bakışlar atmıştı bu seferde.
"Hizayı geçmek yok. Anlaştık dimi?" dediğinde kafamı sallamakla yetinmiştim.
O tam karşımdaydı. Yüzüm ona dönüktü. Onun da saçları bana...
Onun güzel saçlarına dokunduğumda nefes alışverişlerini dinlemiştim. Tam dalmışken bir anda benden tarafa dönmüştü. Saçını tutan elimi hızlıca çekip saklamaya çalıştığımda paniklemiştim. Ama o hiç birşey farketmemişti. Masum masum uyuyordu. Ben de onun melek yüzünü seyre dalmıştım.

Yarım KalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin