Şans yüzüme güldü mü demiştim?! Tam tersi. Yine belayı çekmeye başlamıştım. Adamlardan biri "Bizimle geliyorsunuz. Zorluk çıkarmayın"dedi sakince.
"Yanlış anlaşılma oldu galiba. Sizinle hiç bir yere gelmiyorum! Dağ başımı burası?! "
İki adam beni kolumdan tutarak zorla arabaya bindirdiler. Etrafta onca insan olmasına rağmen hiç biri yardım etmedi. Kim kendini tanımadığı biri için tehlikiye atarki?
Arabaya bindikten sonra durmadan konuştum.
"Bakın! Size yanlış anlaşılma oldu diyorum! Ben bir şey yapmadım! Hemen arabayı durdurun! Buna hakkınız yok!"
Ve bunun gibi bir çok tehtidler yaptım ama faydası olmadı. Arabnın camından baktığımda ormanlık bir yerde olduğumuzu fark ettim. İçimi bürüyen korkuyla arkama yaslandım. Gözlerimi sıkıca yumdum. Yanağımdan akan bir damla yaş üzerime düştüğünde gözlerimi kapayıp açarak kendimi ağlamamak için zorladım. Hiç bir şey yapmadığımı sadece ben mi biliyordum?! Araba durduğunda iki adam beni sürüklüyerek iki katlı evin bodrumuna götürdüler.
İçeri girdiğimde bodrum mu yoksa işkence odası mı diye düşündüm. Allahım sen bana yardım et! Lütfen sapığın eline düşmemiş olayım. Ben ne yaptımda başıma böyle şey geldi.
Adamlar beni bir sandalyeye oturttular. Ellerimi ve ayaklarımı sıkıca bağladılar. Odada hiç pencere yoktu. Işıkları da kapatınca baya karanlık oldu. Gözümden süzülen yaşlar çenemden üzerime dökülüyordu. Engelleyemiyordum kendimi. Ne yapa bilirdimki?! Acaba organ mafyasımı?!
Böyle düşüncelerle bir hayli ağladıktan sonra bayılmışım. Ya da uyuya kalmışım. O kadar ağlamıştımki kirpiklerim bir birine yapışmıştı. Gözümü zar zor açtım. Başım çok ağrıyordu. Su istiyordum, yemek istiyordum. Kurtulmak istiyordum! Ellerimi çözmek için uğraşıyordum ama o kadar sıkı bağlamıştılarki. Uğraştım ama kazandığım şey sadece bileklerimdeki acının daha fazla artması oldu. Bağırmaya başladım.
"Kimse varmı? Lütfen yardım edin! Lütfenn"
Son sözü söylerken ağlamaya başladım. Bu kadar güçsüz müydüm?! Yine aynı şeyleri bağımaya başladım. Bu defa daha yüksek sesle. İçeri bir adam girdi ve "Boşuna kendini yorma! Burda seni kimse duymayacak! " dedi. Bağırarak "Beni düşünmek sana kalmadı!" dedim. Adam hızlı adımlarla yanıma yaklaştı ve yüzüme tokat attı. "Bana bağırmamayı öğrenmelisin yoksa ölümün benim elimden olacak!" dedi. Korkmuştum! Ama kendim için değil. Ailem için. Benden haber alamayınca kim bilir ne hale düşeceklerdi. Yine aynı şekilde ağlayarak bayıldım.
Başımdan aşağı dökülen bir kova suyla kendime geldim. Havanın sıcak olmasına rağmen üşüyordum. Önümde duran adam geçen defa bana tokan atan kişiydi. Sandalyesini tam önüme koydu ve oturdu.
"Söyle bakalım kime çalışıyorsun?"
"Nasıl yani?"
Yüzüme bir tokat attı ve "Sana patronun kim diye soruyorum!"dedi bağırarak.
Ağlamaya başladım. "Ben... Hiç kimseye çalışmıyorum"
"Maalesef yanlış cevap!" dedi ve ayağa kalktı. Yandaki masanın üzerinden küçük bir bıçak aldı. Arkama geçti ve bıçağı boğazımda gezdirmeye başladı. "Sorularıma doğru cevapları vermezsen canından olacaksın güzelim"dedi.
"Şimdi bir daha soruyorum. Patronun kim?"
"Benim patronum yok"
"Demek patron sensin"
"Lütfen bırakın beni. Ben hiç bir şey yapmadım"
Adam sinirle önüme geçti ve sandalyeni tek eliyle duvara fırlattı. "İnan bana sinirli halimi görmek isteyeceğin en son şey olur. Beni patron gelmeden seni öldürmek zorunda bırakma!"
O an göz yaşlarıma hıçkırıklarım da eşlik etmeye başladı.
"Yalvarırım bırakın beni..." dedim cılız sesimle. Artık gücüm kalmamıştı. Ne hayallerle gelmiştim ben buraya. Ölmek istiyordum. Lütfen bitsin artık.
Gözümden ardı arası kesilmek bilmeyen yaşlar sessizce yanağıma doğru akarken karışımdaki adam gülerek "Daha yeni başlıyoruz"dedi ve elindeki bıçakla koluma küçük bir çizik attı. Hiss ettiğim korkuyla yeniden bayıldım.Aradan 2 gün geçmişti.Bu günlerde benimle hiç kimse konuşmamıştı. Odaya sadece yaşlı bir bayan giriyordu. O da bana yemek yediriyordu. Ellerimi açtıklarında ilk iş kendimi öldürecektim. Kendimi uslu göstermeye çalışıyordumki ellerimi açsınlar. Beni bırakmaları ve ya birilerinin beni kurtarması imkansızdı. Yarın akşam evde olmalıyım ama mümkünsüz gibi gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esir
Roman d'amour"Yalvarırım bırakın beni..." dedim cılız sesimle. Artık gücüm kalmamıştı. Ne hayallerle gelmiştim ben buraya. Ölmek istiyorum. Lütfen bitsin artık. Gözümden ardı arası kesilmek bilmeyen yaşlar sessizce yanağıma doğru akarken karışımdaki adam gülere...