"Paşam, paşam, annene gel, tatlı yanak! Bana azıcık terini sürt! O bonbonu kırana kadar salla!"
Otelin tıka basa dolu balo salonunda sağ tarafımda bir adım ötemde duran ve ciyaklayan kadından korkarak sindim. Renkli spot ışıklar, gözleri, bir düzine sıra kadar önümde olan sahneye kilitlenmiş yüzlerin üzerinde dans ediyordu. Sahnede tepeden tırnağa yağlanmış erkek dansçılar döne döne üzerlerindeki varla yok arası giysi parçalarını yırtarak çıkarıyordu. Hayatımda ilk kez çekince ayrılan pantolon ve ceket giymiş üniformalı adamlar görüyordum. Orduda gerçekten tanga külot giyen bir bölük var mıydı? Hayret edilecek şeydi doğrusu.
"Hey tatlı şey, bu tarafa! Azıcık bana da sevgi göster!"
Aziz Pete aşkına.
Kadın, One Direction konserindeki bir on ikilik gibi uluyordu ama onlardan birinin annesi olacak yaştaydı. Hayır, fikrimi değiştirdim, tepede kabarık, kocaman bir topuz yapılmış beyaz saçlarını ve yüzünü kırış kırış yapan derin çizgileri göz önüne alınca daha çok birinin büyükannesi olacak yaştaydı.
Kendi annemi düşündüm. Ultra gururlu, seçkin sosyete uzmanı Cissy Blevins Kendricks, bir Chippandale* şovuna katılıp ahlaksız bir dans uğruna yarı çıplak erkek dansçıları ayartmak için dolarları havaya saçmaktansa ölmeyi tercih ederdi.
Gerçi ben böyle bir şey görmek için oluk oluk para akıtmaya razıydım.
Kahretsin, bunu görmek için adam bile öldürebilirdim.
Ama ben Andrea Blevins Kendricks, asil olduğu söylenen annenin rahminin meyvesi, çıldırmış bir kalabalığın ortasında durmuş, şeyi, yani manzarayı seyrediyordum ve sanırım bu da beni daha az güvenilir yapıyordu. Gerçi burada baskı altındaydım, bunu da açıklığa kavuşturayım.
Enrique Iglesias "Bırak senin kahramanın olayım, bebeğim." diye kadife sesiyle şarkısını mırıldanırken, çeşit çeşit kaslı beden sahneden aşağıya, çılgına dönmüş dişiler güruhunun içine aktı, yalnızca bahşiş için kalça atmak ve sırıtmak amacıyla duraksıyorlardı.
"Annene gel tatlı yanak!" Yanımdaki körkütük sarhoş kadın, kulakları çınlatacak kadar yüksek bir tonda feryat etti.
Ona sakin olması gerektiğini söylemek istiyordum.
Ama çok geçti.
Tatlı Yanak bize doğru yönelmişti.
Bu görüntü yaşlı büyükanneyi aşırı heyecanlandırmış olacaktı ki nefesi kesildi, "Oh, aman Tanrım, oh, aman Tanrım." dedi tekrar tekrar, sanki İsa'nın yeniden dirilişine tanık oluyor gibiydi.
Parmaklarımla kulaklarımı tıkamayı düşünürken bir dirsek tarafından dürtüldüğümü hissettim. Sol tarafımdaki sarışın "Hazırlan bakalım kutsal bakire çünkü bunu ben ısmarlıyorum!" diye bağırıyordu.
Eğer dişlerimi hâlihazırda gıcırdatmıyor olsaydım —sonum kesinlikle porselen kaplamalarla olacaktı— o anda gıcırdatmaya başlardım.
Müziğe rağmen duyulacak kadar yüksek sesle "Teşekkürler ama ben almayayım Allie!" diye bağırdım ancak Allie hiç umursamıyordu bile. "Beni dinliyor musun?" diye yeniden denedim ama ekstra küçük kot pantolonlu cadı (sürtük de diyebiliriz) yalnızca elini daha da yukarıya kaldırdı ve zavallı büyükkannenin verdiğinden daha fazla banknotu havada salladı.
Büyük lokma ye büyük laf konuşma.
Beni utandırmaya mecbur ve kararlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parti Gecesi Cinayeti - Susan McBride
Teen FictionSosyete Dedektifi Serisi'nin bu macerasında, sosyetenin isyankâr vârisi Andy Kendricks'in yolu Dallas'ın ateşli striptiz kulüplerinden birine düşer. Bu sefer başı dertte olan, bir bekârlığa veda partisi sonrası ortadan kaybolan sevgilisi Brian'dır...