Uyurken agladığım için ıslanan yastığımdan kalktım.Alarm sesiyle telefonuma baktım.Doģum günüm olduğunu yazan ekrana boş boş baktım ve tekrar ağlamaya başladım.Benim doğum günümde Başak'ı toprağa verecektik.Düşüncelerimi bölen yine telefonum oldu.
Ilgaz Arıyor..
--Deniz!Seni arabayla alacağız.Yarım saat sonra kapıda ol!
Gözlerimi ovuşturdum.Bir hafta önce yediğim yerdeki cigkofteye baktım.Pijamalarima aldırmadan dışarı çıktım.Yarım saat dışarıda bekledim.Cağatay beni almaya geldi.Arabaya bindiğimde Çağatay garip garip baktı ama aldırmadım.
Geldiğimizde tabut bir taşın üstünde duruyordu.Tabutun önünde Basak'ın resmi vardı.Ben Cagatay'ın ellerinden kurtulup tabuta doğru kosmaya başladım.Ama Ilgaz beni gorup kenara cekti.Bir zaman sonra tabutun yanına gitmemizle ben tabuta ve onun resmine sarıldım ancak tayfamıza ve tabuta tekrar baktığımda bizim tayfa piç smile yaparken tabutun kapağı açıldı ve içinden Başak çıktı.Ve ben"Si*tir"deyip yine yere yıkılırken "İyi ki doğdun!"...
'¤¤¤¤¤¤¤¿¤¤¤¿¤¿
Gözlerimi açtıktan sonra (hastanede)yine havalı bir şekilde serumları çıkardıktan sonra Basak'a yumruk attım.Ahh yumruklarim sizde olmasanız...Başak yere düşerken ben:
--Korkuttu lan beni oğlum korkuttun!
--Sakin ol şampiyon..
Arkasından çıkardığı hediyeyi bana uzattı.Ben hediyeyi görünce havada kalan yumruğumu arkama saklayarak sağ elimi hediyeyi uzattı.Ama ben beklenmedik bir hareketle hediyeyi yuzune firlattım.
--O kadar kolay değil güzelim.Ama intikamım çok acı olacak...
Tolga arkadan (korku içeren)fon müziği açtı.Ben "intikamım çok acı olacak "diye tekrar ediyordum.Ama sinirli olduğumdan daha fazla devam edemeden hastane odasından çıktım.
*********************
Eve geldigimde sevinç çığlıkları atmaya başladım.Yerde kalan bir haftalık çigkoftemi elime aldım.Yemek yemeyi belgeseldeki timsahlardan ogrendigim için çiğköfteyi yemem 1 dakikadan fazla sürmedi.En sevdiğim şarkılarımdan birini (multi)açtım.Bağırarak söylemeye başladım.Rahat olmayı sevdiğim için giymediğim topuklu ayakkabılarımı giydim.Ve simli bir elbise giydim.Ama bu elbiseyi en son orta okul mezuniyetinde giymiştim.Mezuniyetten döndüğümde götümde bile sim olduğu için o elbiseyi bir daha giymemeye tövbe etmiştim.Ama o kadar mutluydum ki her türlü mal ligi yapabilirdim.Ancak mutlulugum uzun sürmedi.Bağırarak şarkı söyleyip tepindiğim için alt komşumuz olan Nebahattin bunakosu(bunu ben buldum)lanet girsin ki kapıda belirdi.Kapıyı duymamış gibi yapıp müziğin sesini daha da açtım sonra piç smile...Bu mutlulugumda uzun süremeden annem telefon etti.Göt korkusuyla müziği kısdım.Ama muzigi degistirip tekrar sesini actim.Ben"Lanet olsun bu hayat,lanet olsun bu sevgi"derken anamın sesi geldi.
--Zeynep!?
--Hea!
--Geldin mi?
--Yok anne ruhum okulda kalıp sınavlara çalışmayı tercih etti bedenim ise burada.Ah anne beni evlatlık aldınız değil mi ah biliyordum.
--Seni doğuracağıma taş doguraydim.
--Ahh anne zaten meteor doğurmussun bu yetmez mi?
--Deniz!
--Ama anne bu çok saçma değil mi?
Spastik bir ailede tek zekinin ben olması biliyorum çok saçma.O yüzden evlatligim.
--Deniz seni ben doğurdum!
--Ah anne biliyorum ancak ben çok iyi hatırlıyorum hastanede bebekler karışmış olmalı ama merak etme kardesim Emir'de sıkıntı yok o zaten katkısız mal doğmuş ve çirkinlik hastalığına yakalanmıştı.Ailesi onu eldivenli seviyordu...
--Deniz kes sesini ve derhal mutfağa gel ve salata yap.
Anneme dil çıkarıp yatağa uzandım.Annem sabir cumleleri söylerken ben Başak'ı aradım.
--Biliyor musun Başak aslında hediyeyi çöpten alıp getirebilirsin ve bizim tayfayi da aynı şekilde..O kadar hediye ve yalan boşa gitmemeli hayat güzel...
--Emrin olur geliozz.
*************************
Jojuklarr sizi seviyorum okuyun okuyun ve okuyun yorum ve votelerinizi bekleyrum...♡♡