Kuzen

541 31 2
                                    

Medyadaki Eylül. İyi okumalar :)

Sınıfa girdiğimizde karşımızda iki sevgili öpüşüyordu.

"Oha ya. Ayıp denen şey var." dedi Eylül kıkırdayarak. Çok utanmışlardı.

"Utanmayın ya. Herkesin başına gelebilecek bir şey bu ama bu ne özgüven sınıfın ortasında." dedim gülerek. İkisi de utanarak sınıftan çıktılar.

Ders coğrafyaydı ve hiç dinleyecek halde değildim. Yattım uyudum. Eylül de aynısını uygulamıştı. Ders bitiminde zilin çalmasıyla uyandım. Öğle arasına girmişlerdi. Ne yani 4 derstir uyuyormuyduk biz.

"Günaydın hanımefendiler. Yine her zaman ki gibisiniz." dedi arkadan bir ses. Arkamı dönüp baktığımda ufak bir sevinç çığlığı attım.

"Caner!" dedim ve sıradan kalkıp kocaman sarıldım. Birtanecik kuzenim gelmiş. Çok özlemiştim onu. Ailesiyle şehir dışında oldukları için okuldan izin almışlardı.

"Kuzen ya. Çok özlemişim." dedim sarılarak.

"Bende çok özlemişim kuzen." dedi gülerek. Karşısında durdum ve suratımı inceledi.

"Sen güzelleşmişsin lan. Ne yaptın kendine böyle." dedi kıkırdayarak.

"Dalga geçme be." dedim ve küçük yumruk attım koluna.

"Ciddiyim bak. Benim kuzenim hep güzel zaten." dedi.

"Yağ yakıyorsun anca. Hadi anlat bakalım naptın tatil boyunca." dedim ve suratı düştü birden. Bir şeyler olmuştu ama ne?

"Beni unuttunuz gençlik." dedi Eylül atarlı halini takınarak.

"Ooo. Eylül. Sen unutulur musun ya? Sana ne oldu böyle. Görüşmeyeli saçların uzamış. Sivilcelerin gitmiş. Boyun atmış." dedi Caner kahkaha atarak. Bende gülüyordum.

"Anca dalga geç sen zaten. Güzel olduğumu kabullenemiyor da dalga geçiyor anca. Gıcık." dedi suratını büzerek.

"Şaka be şaka. Güzelsin güzelsin." dedi Caner. Eylül havalı halini takınmıştı. Bu da onun bir özelliğiydi.

....

Sonunda okuldan çıkmıştık ve Caner ile dışarıda takılacaktık.

"Eylül sen de gelsene. Hem biraz kafa dağıtmış olursun." dedin burnunu sıkarak.

"Olur ya. Kafa dağıtmaya ihtiyacım var zaten." dedi düşünceli haliyle. Caner birşeyler anlamış olmalı ki gözlerini kısmış Eylül'e bakıyordu.

"Hadi gidelim ozaman bayanlar. Hadi otoparka." dedi gülerek.

"Otopark derken senin araban mı var?" dedim şaşırarak.

"Buraya gelmeden önce aldım kuzen. Okulun otoparkında. Hadi gidelim artık." dedi ve biz de onu takip ettik. Otoparka inmek için asansör bekliyorduk. Asansör geldi ve otoparka indik. Caner'in arabasının üstü açıktı. Tam Eylül ile istediğimiz gibiydi. Arabaya bakıp 'hadi be' dedik bir anda.

"Ne oldu kızlar?" dedi Caner.

"Bu tam bizim istediğimiz gibi ya." dedik Eylül ile aynı anda.

Arabaya binecekken otoparltan hızla çıkan Ayaz'ı gördük. Takmayarak arabaya bindik. Ben öne oturdum ve Eylül de arka koltuğa ortadaki bölüme oturdu. Biraz öne doğru uzanıp müzik açtım. Hareketli birşeyler çalıyordu ve kuzenle her zaman ki yaptığımız gibi son ses verip hız yaptık. Bizim saçlar dalgalanıyordu ve şarkıya da eşlik ediyorduk.

'Ben bir karaağaç gölgesi buldum cebimde ümitlerim...'

1 saatlik gezmenin ardından lunaparka gelmiştik.

"Kuzen eski günleri özledin heralde." dedim gülerek.

"Evet kuzen ya. Biraz çılgınlık yapmak bizim de hakkımız. Burdan sonra da karaokeye gidicez." dedi arabadan inerek.

"Anladık ki bugün bizim günümüz dedi Eylül.

"Aynen katılıyorum." dedim ve arabadan indik. İlk olarak gondola binmiştik. Belli ki Caner'i sarmamış. Korku trenine bindik ve yolculuk başlamıştı. Çok karanlık bir yerdeydik. Eylül'ü yanımda göremiyordum bile. Birden kollarımızı tutmaya başladılar. Bunlar iskelet parmaklarıydı. Eylül ile bağırmaya başladık. İskeletlerden kurtulup örümcek istilasına yakalanmıştık. Çok korktuklarımızdı. Hertarafımızda yapay ama bir o kadar gerçek örümcekler dolanıyordu. Onlardan da kurtulmayi başardıktan sonra tren hızlanmaya başlamıştı. Eylül'e sarıldım ve bağırmaya başladık. Çok hızlı gidiyordu. Emniyet kemeri olmasa düşmüştük. Caner de tek başına binmişti. Kesin korkmuştur. Caner'in korktuğunu düşünüp gülerken birden kurukafanın ağzının içine girdik ve fare sesleri geliyordu.

"Iyyy Eylül fareleeeer." dedim bağırarak. Çığlıklar atmaya başladık ama nafileydi. Burdanda kurtulduktan sonra bir kaç tane daha korkunç bölümler atlatarak trenden inmiştik. Caner'e baktığımda korkudan suratı buz kesmişti. Bizim de ondan farkımız yoktu.

"Caner ne oldu korktun mu?" dedim kıkırdayarak.

"Hı ondan." dedi ve saçlarını düzeltti.

"Artık gitsek mi?" dedik Eylül ile.

"Ne oldu yoruldunuz mu? Daha bineceklerimiz var." dedi ve yürümeye başladı of çekip takip ettik. Adrenalin denilen alete bindik ve her havalandığında Caner'e bağırıyordum. Ağzımdan argo kelimeler çıksa da yeriydi. İndiğimizde Caner konuşmamıza izin vermeyip rangere doğru ilerledi. Biz küçüğünden sanmıştık ama yanılmışız. En büyüğüne binmiştik. Havada bekletilirken :

"Ulan Caner bittin sen." dedim bağırarak. Eylül çığlıklar atıp bir kaç küfür savuruyordu. Benim de ondan farkım yoktu. İndiğimizde artık yorulduğumuzu anlamıştık.

"Ne tez yoruldunuz be. Gece daha yeni başlıyor." dedi ve kolumuza girip arabaya doğru götürdü bizi. En azından arabada dinlenmiştik. Yarım saatlik yolculuktan sonra bara geldik. Caner'in bir kaç tane arkadaşına rastladık. Kumral olan bana kaçamak bakışlar atıyordu. Bunun Eylül de farkında varmış ki beni dürttü. Anladığıma dair kaş göz işareti yaparak masaya doğru ilerledik. Caner hala arkadaşlarıyla konuşuyordu.

"Oğlan içine düşecekti be." dedi kokteylini yudumlarken.

"Sorma ya." dedim saçlarımı yana atarak. Bu sırada Caner geldi.

"Ada ya. Benim şu arkadaşım Hakan sana takmış kafayı." dedi piç gülümsemesiyle. Ha bir de o eksikti ya.

"Caner." dedim ve sert bakış attım.

"Kızma abla ya." dedi dalga geçerek.

"Hadi kızlar gelin." dedi ve onu takip ettik. Sahneye çıktık ve mikrofonları elimize aldık. Arkamızda iki kişi vardı. Birisinde bas gitar vardı. Diğeri ise baterinin yanındaydı. Caner kulaklarıma birşeyler fısıldadı ve çalmaya başladılar. Herkes bizi izliyordu. Çalmaya başladıklarında Eylül ile sevdiğimiz bir şarkı olduğunu anlayınca gülmeye başladık. Kuzenim ya nasıl da biliyor. Söylediğimiz şarkı 'yüksek sadakat-belki üstümüzden' şarkısıydı tabiki. İlk ben söylemeye başlamıştım.

Gül renginde gün doğarken
Boğazdan gemiler usulca geçerken
Gel çıkalım bu şehirden
Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken

Dolaşalım kumsallarda
Çılgın kalabalık artık uzaklarda
Yorulursan yaslan bana
Sarılıp uyuyalım gün batımında

Belki üstümüzden bir kuş geçer
Kanadından bir tüy düşer
İner döne döne gökyüzünden
Hiç bir yüz güzel değil senin yüzünden
Haydi kalk gidelim bu şehirden
Gün doğarken ya da güneş batarken
Belki kuşlar geçer üstümüzden
Kanatlanır senin ellerinden...
Ellerinden...

Herkes ıslık çalıp alkışlıyordu. Bana bakan bir çift göz gördüm ve öylece baktım.

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Öptüm sizi....

KOLEJDEKİ PSİKOPATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin