you were waiting, i was vacant

560 36 19
                                    


Louis karşısındaki serseme, ardından kucağındaki sevimli Bull Terrier'e baktı ve bakışlarını bir kez daha adama çekerken sıkıntıyla üfledi.

İri ela gözlerinin etrafı sulanmış, alt çenesi ağlamaktan değil panikle (Louis'nin deyimiyle kıçı tutuşmuştu) titriyordu. Ortalıkta gururla gezdiği, aslında sperm atom modelinden farksız tasarımını giymişti ki Louis için bu fazlasıyla komikti, gülmemek için dudaklarının ucunu ısırıyordu.

"Dur bakayım doğru anladım mı," dedi Louis bebek pembesi kazağının uçlarını baldırlarına doğru çekiştirirken. "Bana, köpeğinin-"

"Adı Pig."

"-Pig'in," diye düzeltti ve kim köpeğine bu ismi koyardı ki? Gözlerini devirerek devam etti. "Geceleri uyumadığını söylüyorsun, ayrıca seni ısırdığını ve jiletçi gibi ortalıkta gezindiğini."

Nick başıyla onayladı, kaşlarını kaldırdı ve "Aynen öyle," diyerek ukalaca dudaklarını büzdü. Louis, Tanrı'nın çarptığı o basık suratına bir tane de kendisi çakmak istiyordu fakat bunun için fazlasıyla hayvan severdi, Pig'e de kendisine de haksızlık olacaktı.

"Sen manyak mısın be adam, o daha 2,5 yaşında!"

Nick kirpiklerini kırpıştırdı ve öf, Louis'den uzun kirpiklere sahip olmak zorunda mıydı ya? "Bu da ne demek şimdi?"

"Bunlar çok normal, Grimshaw. Piggy daha yavru ve sokağa terk edildiği için ailesini hiç tanımadı, bu yüzden içinde bir boşluk var, özlüyor ve huzursuz." Nick'in düşünceli ifadesini uzun uzun incelemek istemediğinden bakışlarını elleri ve Nick'in gömleği arasında gidip getirdi (dna parçaları). "Ayrıca bu sefer iyi bir iş çıkardın diyebilirim, hatta beni şaşırttın. Köpek almak için hipster kankalarına gidersin diye düşünmüştüm; kim bilir hayvanları da vejeteryan yapmışsınızdır."

"Hepimiz vejetaryen değiliz," Nick gözlerini devirdi ve boynundaki şalı daha da geriye iterken üfledi. "Senin beni eleştirmekten başka işin yok mu, Tomlinson?"

"Kliniğe gelen sensin!"

"Tek tanıdığım veteriner sensin de ondan!"

Louis zihninin arkasındaki birisinin bu konuşmaya kıs kıs güldüğünü biliyordu fakat umursamadı çünkü sıkı pantolonunun içinden fırlayacak olan tüyleri diken diken olmuşken başka şeyi düşünmek zordu. Bunun suçu da Nick'teydi; her laf dalaşına girdiklerinde Louis'nin bundan hoşlanması normal değildi. Aptal Grimmy ve aptal çenesi.

"Sonuç?" dedi Nick her konuşmalarında yaptığı gibi. Gözlerindeki ıslaklık çoktan içine çekilerek yok olmuş, suratında hiçbir üzüntü izi kalmamıştı. Sonuç falan yoktu, Louis yüzüne bir tane patlatacaktı.

"Sonuç?" Louis onu taklit ederken dudaklarını bükerek sesini çatallı bir tona sokmaya çalıştı. "Ay kıçım, hadi git buradan Nick."

Ela gözleri mavilerine yansırken Louis ona daha fazla bu şekilde bakmamayı umdu fakat kahretsin, adam bu kadar uzun olmak zorunda mıydı? "Neden seninle normal bir konuşma yapılmıyor?" dedi başını dalga geçtiğini belli eden bir şekilde eğerken -alay belki de etmiyordu ama Louis elbette öyle anlamayacaktı.

"Bıktım senden," Louis bebek mavisi önlüğünün ceplerine ellerini yerleştirirken gülümsedi. "Daha köpek bakmayı bile bilmiyorsun."

Ortam o kadar hızlı yumuşamıştı ki ikisi de ne olduğunu anlayamadan pişmiş kelle gibi sırıtmaya başlamıştı. Louis daha da kıkırdarken Nick, yanakları kırışacak derecede güldü.

"O zaman bakmama yardım edersin olur biter, üstün zeka," diyerek pati yapıştırmalarıyla süslü masaya yaslandı ve Louis'nin başıyla aynı hizaya geldi. Aralarındaki tek şey ince bir tezgah ve Louis'nin inadı olmasına rağmen Nick bir adım geri atmamıştı.

guess that's love (i can't pretend)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin