6

31 4 1
                                    

Haneul gözlerini açtığında acı içinde inlese bile kendini zorlada olsa kaldırmaya çalıştı. Kendine gelmeye çalışıyor ama bir türlü kafasını kaldırıp etrafına bakmakta ,nerde olduğunu anlamakta bile zorluk çekiyordu. En son ne olmuştu? Ben neden buradaydım? gibi sorularla kendini imtihana atarken hastanede olduğunu anladı. Birden bire korkamaya başladı.  Ne yapacağına dair hiç bir fikri yoktu. Haneul kendi sorularıyla ve korkusuyla cebellenirken içeriye hemşire girmişti. Serumunu tazeledikten sonra hemşire soru sormaya başlamıştı. "Adın ne?"  diyerek başlamıştı. Soruya tam cevap verecekken birden sustu.

Düşündü
düşündü
ve tekrar düşündü.

"Bilmiyorum" dedi. Haneul'ın sorularının içine daha da çok sorular eklenmişti. Bir kaç testlerden sonra hafıza kaybı yaşadığını söylediler. Daha sonra taburcu olmak için işlemleride bitirdikten sonra cep telefonunu eline alarak rehberine baktı.Ama tuhaf olan bir şey vardı. Anne ve babasının rehberinde olmayışı ve rehberinde sadece namjoon isimli kişinin telefon numarası vardı. Başka çaresi olmadığı  için aramaya karar verdi.

Bekledi
Bekledi
Ve yine bekledi ...

Telefonu açmamıştı. Şimdi ne yapacaktı. Nereye gideceğini bile bilmiyordu. Üzerinde para da yoktu karnıda acıkmıştı. Boş boş durmak yerine yürümeyi tercih etti. Gözüne bir park ilişdiğinde gidip oradaki çocukları izlemeyi tercih etti. Bir süre çocukların kahkahalarını dinledikten sonra telefonu çaldı. Arayan namjoon'du. Hemen açtı. Utanç ve korkuyla birlikte "Alo !?!?!!" diyebildi.

"Haneul? Bir sorun mu var ? Sesin çok kötü !!!?!?!?"

"Evet var !"

"Noldu !!?!??!?!"

Bu sorudan sonra haneul bu sabahtan itibaren başından geçenleri anlattı ve namjoon'nun yanına geleceğinden dolayı mutluydu. Hala parktaydı ve burada bekleyecekti.

"Eminim rehberimde tek onun ismi olmasının bir nedeni vardır ?" diyerek mırıldandı.

Hava kararmak üzereydi. Ortalıkta kimse yoktu. Çocuklarda gitmişti. Birden ayak sesleri geldi. Seslerin geldiği yöne doğru kafasını çevirdi. Lolipoplu, uzun ve salaş giyinen bir erkek. Ayrıca esmer bir ten rengi ve güzel bir vücudunun olduğunu düşündü. İnşallah bu namjoon dur diyerek içinden geçirdi. Dediği çıkmıştıda. 

Namjoon haneul oturduğu bankın yanına oturdu. Yüzü solmuş haneul ı görünce "yazık olmuş" diye mırıldandı. Haneul ise yanında oturan namjoon un ne zaman konuşmaya başlayacağını bekliyordu. Sanki bir şey düşünüyor gibiydi.
Sonunda haneul istediği olmuş ve beş dakika sonra namjoon konuşmaya başlamıştı. Sert ve umursamaz şekilde.

"Haneul"

"Imm"

"Hadi kalk gidiyoruz."

"Nereye."

"Eve"

"Evime mi?"

"Hayır benim evime."

Haneul bunu duyduktan sonra nasıl tepki verecekti bilmiyordu.
Sadece bir aptal gibi önden giden çocuğa bakıyordu. Konuşmak istiyordu ama konuşması namjoon gibi umursamaz bir çocukla mümkün olmayacağı belliydi.

Kaldırımda yürüyen namjoon un yanına gelerek "neden senin evin" diye sordu.
Buna karşılık namjoon ise sert bir şekilde yüzüne baktı ve "ailen yok evin yok arkadaşın yok  akrabaların yok tek ben ve bir kişi daha var üçümüzüz umarım duyman gerekeni duymuşsundur. Ayrıca bana soru dolu gözlerle bakma!!!"  dedi.

Haneul is dead.....  Şsödölsls

the blueHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin