Ashe, çok eski çağlarda büyülü buzdan yapılmış yayından attığı her okla, usta bir okçu olduğunu kanıtlar. Her hedefi dikkatle seçip doğru anı bekler, sonra isabetli ve kuvveti bir saldırı yapar. Bu açık görüşten ve odaklanma yeteneğinden, ona Freljord'u birleştirip güçlü bir ulus haline getirme amacını gerçekleştirmekte de yararlanıyor.
Ashe küçükken tam bir hayalciydi. Atalarının devasa, terk edilmiş kalelerine hayranlıkla bakar; ateş başında Freljord'lu kahramanların masallara yaraşır hikâyelerini dinleyerek saatler geçirirdi. En çok da; bir zamanlar birleşmiş ve görkemli olan Freljord'un ünlü kraliçesi Avarosa'nın efsanesini severdi. Annesi onu boş hayaller kurduğu için azarlasa da, Ashe bir gün tundra'nın savaşçı ve geçimsiz kabilelerini birleştirmeye yemin etmişti. Halkı yeniden bir araya gelse, eski görkemli günlerine döneceklerini içinin derinliklerinde hissediyordu.
Ashe daha 15 yaşındaydı; annesi gözükara bir akını yönetirken öldü. Aniden kendini lider rolünde bulan genç kız; zor bir karar vererek, intikam almak yerine çocukluk hayallerinin peşine düşmeyi seçti. Kabilesinin kana kan isteğine şiddetle karşı çıkarak; artık kan davası gütme zamanının bittiğini, kalıcı barışı getirmeye aracılık etmek gerektiğini açıkladı. Savaşçılarından bazıları yönetmeye uygun olmadığını düşündükleri genç liderlerine hain bir suikast düzenlediler.
Suikastçılar, Ashe bir gün her zamanki gibi avdayken saldıracaktı. Ancak, koca bir atmacanın uyarı çığlığı işlerini bozdu. Ashe arkasına bakınca, kılıçlarını çekmiş savaşçıları gördü. Sayıca üstün olan suikastçılardan saatlerce kaçtı. Kovalamaca sırasında silahını kaybetti. Sonunda kendisini, haritası bile çıkarılmamış bölgelerin derinliklerinde buldu. Atmacanın çığlığını yine duyunca, bu yaratığa tuhaf bir güven duyarak peşine düştü ve bir açıklığa çıktı. Kuş burada bir taş yığınına konmuştu. Yığın, çok eski bir Freljord mezar höyüğüydü. Atmaca ona bir kere daha bakıp havalandı. Ashe höyüğe yaklaştıkça nefesinin donduğunu; doğaüstü bir soğukla iliklerine kadar donduğunu hissetti. Höyüğün tepesindeki taşa tek bir rün kazınmıştı: Avarosa.
Suikastçılar Ashe'in peşinden açıklığa çıktı. Ashe kendini korumak için rünlü taşı yığından aldığında, altında bir şey gördü: Buzdan oyulmuş süslü bir yay. Yayı kavradığında, parmaklarının üstü buz tuttu. Acıdan çığlık atsa da, yayı bulunduğu yerden çıkardı. Büyülü silahın içindeki soğuk Ashe'e aktı ve içinde yıllardır yaşamış olan çok büyük bir gücü uyandırdı.
Ashe dönüp suikastçılarla yüzleşti. Yayı çekerken, içgüdüsel olarak; soğuk ve kuru havanın buzdan oklara dönüşmesini diledi. Buzdan oklarla açtığı tek bir yaylım ateşiyle, saldırıyı sona erdirdi. Höyük taşını dikkatle yerleştirerek Avarosa'ya hediyesi için teşekkür edip evine döndü. Ashe'in kabilesi, okçunun elindeki efsanevi silahı hemen tanıdı ve eski çağların Freljord kraliçesinin bir hediyesi olduğunu anladı.
Elinde Avarosa'nın yayıyla barış hayalinin peşine düşen Ashe'in kabilesi, kısa sürede kalabalıklaşıp Freljord'un en büyük kabilesi oldu. Artık Avarosalılar olarak tanınan kabile, birleşmiş bir Freljord'un yeniden görkemli bir ulus olacağına inanıyor.
''Tek kabile, tek halk, tek Freljord.''
-- Ashe