1. yön: Kork(ma)ma

603 48 63
                                    

Akihiko Usami'nin korktuğu şeyleri sıralamak gerekirse muhtemelen ortaya şöyle bir sıra çıkacaktı: insanlar, küçük düşürülme, ve tabiki Misaki'yi kaybetme. Ve ah, hayaletler. Hayaletleri sevmezdi.

Ancak Misaki'de durum tam tersi olmalıydı, çünkü Misaki'nin kitaplığını karıştırırken bir sürü korku mangası bulmuştu. Hatta DVD koleksiyonunda bile bir sürü korku filmi vardı. Ve eski mangalarının arasında (kaç yaşında almıştı bunu, on?) büyücülükle alakalı temel bilgilerin yazılı olduğu bir kağıt bulmuştu.

Oh, peki.

Mangaların sayfasını çevirmeye korkuyordu açıkçası. Ancak Misaki'nin neden korkunç şeyleri sevdiğini öğrenmesi gerekiyordu. Belki de o aslında bir büyücüydü. Veya vampir. Belki de beynini yemeyi bekleyen bir zombiydi.

Kafasında dolaşan bu düşünceleri atıp manganın sayfalarını çevirmeye başladı. İnsanlar bunları neden okuyorlardı ki? Gece tuvalete gidememek için mi? 

Cidden, niye?

Mangayı kapatıp arkasına ürkerek baktı. Yine o şeyi hissediyordu. Onun göremediği bir şey onu izliyordu.

Yavaşça kapıya doğru yürüdü. Elinde bir hayaletle karşılaşırsa vurmak için mangayı tutuyordu. Beyninin arkasından bir ses Hayalete vuramazsın ki mal! diye bağırsa da mangayı bırakmadı. Çünkü korku vücudunu ele geçirmişti. Kapıyı açıp koridora çıktı. Beyni hiçbir şeyin olmadığına inanmıştı ki...

''Usagi-san?''

Arkasından ses onu çağırdığında istemsiz olarak birazcık çığlık attı. Arkasındaki şeyin ne olduğunu görmek için yavaşça döndüğünde karşısında gülmemeye çalışan Misaki'yi gördü.

''Erken gelmişsin.'' dedi soru sorar bir sesle. Havalı davranmalıydı. Az önce çığlık atan o değildi, bunu kabul etmiyordu. Ancak Misaki bunu çoktan kabul etmişe benziyordu.

''Usagi-san, az önce neden çığlık attığını sorabilir miyim?'' diye sorduğunda başını diğer tarafa çevirdi. Yavaşça ''Hayalet var sandım.'' diye mırıldandı.

İşte bu kadar.

Misaki kahkaha atmaya başladığında kızarmasını engelleyemedi. Utanıyordu. Biraz garip gelebilirdi, ancak büyük lord Akihiko Usami de utanabilirdi.

''Seni sadece bir saatliğe yalnız bırakıyorum, ve sen hayaletler evi ele geçirdi diye mi korkuyorsun?'' dedi, gözünden akan yaşı işaret parmağıyla silerken. Biraz bekleyip hmladı. ''Cidden Usagi-san, ne zaman büyüyeceksin?''

Misaki elindeki mangayı fark ettiğinde ''Ah, Uzumaki'yi mi okudun?'' diye sordu. Başını sallayınca dışarı nefesini verdi. ''Sana korkmanda hak veriyorum. Oldukça korkunç bir altındır. Ancak...''

Kendisiyle aynı boya gelmek için parmak ucuna yükseldi (her ne kadar işe yaramasa da). ''Niye kitaplığımı karıştırıyordun?''

Akihiko eliyle ensesini kaşıyıp ''Hangi tür mangaları sevdiğini öğrenmek istedim.'' dedi. Misaki ona Cidden mi bakışını gönderirken ''Tarihi, korku ve macera.'' dedi. ''Bak, sormak daha kolaymış.''

Akihiko başını sallayıp ''Yine de, nasıl korku mangalarını okuyabiliyorsun? Ve ayrıca büyücülükle ilgilendiğini de bilmiyordum.'' dedi. Misaki elini çenesinin altına koyup ''Şey, galiba doğuştan bir bağışıklığım var. Yani, küçükken ağabeyim beni maskelerle korkutmaya çalışırdı...'' dedi.

''Beni de ağabeyim çok korkuturdu.''

''... ben de intikam olsun diye geceleri yanına maskeyle gelip onu korkuturdum.''

Misaki cümlesini tamamladığında Akihiko biraz duraksadı. ''Oh.''

Açıkçası, Misaki'yi hiç böyle bir çocukken hayal etmemişti. Hayallerinde o hep korktuğunda ağabeyinin bacaklarının arkasına saklanan, şirin, çabuk korkakn bir çocuk olmuştu. Şimdi görüyordu ki, korktuğunda saklanan kişi Misaki değil Takahiro'ydu.

''Yine de Usagi-san, hayalet mi? Ciddi misin?'' diye sordu Misaki, yüzünde ufak bir gülümseme belirirken. 

''Hayaletleri sevmememin nedeni onlardan kurtulamaman. Yani, onları yumruklayamazsın, değil mi?''

Misaki başını iki yana sallayıp ''Bu yüzden hayaletler gerçek değil, Usagi-san. Ayrıca, gerçek olsalar bile tuzdan bir pentagram onlardan korunmana yeter.'' dedi.

Akihiko başını sola yatırıp ona soru sorar bir bakış attı. ''Pentagram şeytan çağırmıyor muydu?''

Misaki başını iki yana sallayıp ''Tam tersine, seni onlardan koruyor. Yani, eğer ki şeytan çağırsaydı muhtemelen yanımda yüzyılın en yakışıklı uşağıyla, büyük bir malikanede olurdum.'' dedi. Sonra dediklerini fark edip ''Yani şeytanın senden yakışıklı olduğundan falan bahsetmiyorum, ki muhtelen sen dünyanın başına gelen en yakışıklı şeysin. Ah, bir de Ijuuin-sensei var.'' diye hızla konuşmaya başladı.

''Daha fazla boka batıyorum. Ama anladın işte ne demek istediğimi.''

Akihiko başını sallayıp ''Yani küçükken şeytan çağırmayı denedin?'' diye sordu.

Misaki başını sallayınca istemsiz olarak Misaki'nin içinde gizli bir psikopat olup olmadığını merak etti. ''Cidden, pek korkunç şeyler seven birisine benzemiyorsun.'' dedi kendini tutamayarak. ''Sen de eşcinsel romanları yazan birisine benzemiyorsun.''

''Ama onları seviyorsun.''

''Belki. Ah, bu arada...''

Misaki kollarını açıp ''Sarılmak ister misin? Tenin oldukça beyaz da...'' dedi. Yanakları kızarmıştı, göz teması yapmaktan kaçınıyordu. Akihiko alnını Misaki'nin omuz boşluğuna koyup kollayını boynuna doladı. Misaki'nin kısalığından dolayı (163 bir erkek olmak nasıl bir duygu merak ediyordu) eğilmişti. Misaki kollarını Akihiko'nun sırtına dolayıp pat pat yapmaya başladı.

''Romantik bir şey yaptığını sanmıştım ve şimdi sırtıma pat pat mı yapmaya başladın? Cidden mi Misaki?''

''K-kapa çeneni, aptal tavşan! Hayaletlerden korkan ben değilim!''

''Şey, en azından birimiz gibişeylerden korkmuyorum.''

''Cidden kapa çeneni yoksa seni öldürürüm!''


junju is sin.

but sin is beautiful.

that's some good sh*t //junjou romanticaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin