"Hey Aylin
beni duyuyor musun? " Duyuyorum ancak buna cevap verecek kadar takatim olduğunu sanmıyorum. Az önce 23. parçayı almak için uzandığımda parçanın cam çerçevesi üzerime sert bir şekilde düşmüştü.Parçayı çerçeveletip asmak hangi akla hizmetti böyle ? Ben nasıl bir Yola girdim be.Çerçevenin parçaları sol bacağıma saplanmıştı. Fazla kan kaybediyordum. Böyle bir sorunum da vardı. Buna ne derler bilmiyorum ancak bu hiçte umurumda değil. Ama şuan önemli olan evin sahipleri gelmeden buradan çıkmak ."Lanet olsun. Lanet olsun. "
Ben o şanslı kişilerden -Evinde parça olan , bunu bilen kişilerden-olmayı hiç istemezdim doğrusu.Fazla değerli olan bir şeyi evde barındırmak insanın hayatını tehlikeye atsa gerek.İşimizin gereği olarak.
Kulaklarım çınlamaya başladı , göğsümün sol tarafında yani kalbimin olduğu bölgelerde bir acı hissettim.Acı tüm bedenimde tıpkı bir yılan gibi kıvrılarak dolaşıyordu. Bacağım ağrının şiddetlenmesine göre hissizleşmeye başladı.
Hattın bir ucundaki Naz hâlâ bana ulaşmaya çalışıyordu. Onları meraklandırmıştım ama bacağımın acısı yüzünden dişlerimi sıkıyordum. Bu da konuşmamı yeterince engelliyordu. Gözlerimi sımsıkı kapattım bu anın gerçek olmamasını bir kez daha diledim. Yavaşça gözlerimi açıp kalkmaya yeltendim .Ellerimden destek almak için iki bir yana açıp üzerine bindim. Ardından kapıdan geldiğini tahmin ettiğim sesler daha doğrusu takırtılar kulağıma ulaştı. O an ne kadar hızlı hareket etsem de geç kaldığımı anladığımda duraksadım. İş işten geçmişti artık sımsıkı gözlerimi yumdum olacaklara hazırlanıyor gibi.Aynı zamanda dişlerimi sıktım.
Yaklaşık 1 dakikadır gözlerim sımsıkı kapalı öylece durdum . Duyduğum o sesin üzerine başka bir ses gelmeyince artık sıkıldım ve gözlerimi açtım. İlk önce sol gözümü açtım karanlıkta zaten bir şey görünmüyordu. Diğer gözümü de açıp etrafı kolaçan ettim. Görünürde bir şey yoktu ama görünür de bir şey yoktu Kedidir diye düşünüp ayağa kalktım. Kedinin nereden çıktığını bilemesem de.
Cebimden küçük fenerimi çıkardım. Elimi düğme barındıran bölgenin etrafında gezindirdim. Ancak tek yapabildiğim tek şeyin düğmenin etrafında daireler çizdiğimi sonunda düğmeyi bulmamla farkına vardım.Işığı açmamla karşımda gördüğüm şeyle dona kaldım.
Karşımda birisi vardı. Karşımda birisi VARDI . Kocaman bir çığlık attım .Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Kulağımdaki çınlamalar yüksek bir boyuta ulaştığında ellerim en az bir deprem şiddetinde titriyordu.
Yüzüne çok bakmamıştım ama ışık ve gölgelerle birlikte çok korkunç gözüküyordu.Gözlerinin altındaki hafif uykudan oluşan şişlikler şimdi ise onu bir zombie gibi gösteriyordu. Ellerini ağzıma kapattı . O an aklımdan binlerce senaryo geçti.
Kim bilir de bu kimdi ? İn miydi?Cin miydi? Katil bile olabilirdi.Ancak katilse boş bir eve girmesi çok aptalca olmaz mıydı? Ya da benim eve girdiğimi görmüşte olabilirdi ve birkaç dakika sonra beni öldürmeye çalışacak olabilirdi.
Ne kadarda hızlı düşünmüştüm böyle. Vücudumun her bir yanında baskı vardı ve kalbim göğüs kafesimi zorluyordu. Uzun zamandır böyle heyecanlanmayan ben hepsini bir anda yaşamıştım.
Ağzımı kapatmasına rağmen bağırıyordum. Bağırmam boğuk seslerde olsa üst kattan bile duyulacak şekildeydi. Beni bırakmadı her saniye daha tedirgin daha sağlıksız bir hâle bürünüyordum.
"Sessiz olman gerekiyor." Sanırım buna verdiğim tek cevap yine bağırmak oldu. Bağırıyorum , durmak bilmeden , boğazım acıya acıya. Beynim olanları algılamıyor gibi davranıyordu. Ya da çoktan buharlaşıp evin her bir yanına dağılmıştı bile. Yaptıklarım düşündüklerimin sonucu ortaya çıkan bir tür savunma mekanizmasıydı. Ellerim ve kollarımı oynatmak için sarfedeceğim çabayı sadece bağırmak için harcıyordum.Gerçi sussam ve çırpınsam pek bir etki olmazdı. Çünkü bağırmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amaca Giden Her Yol
FantasyEfsanelere inanır mısınız ? Mesela yıllar öncesinden bir aile çok değerli ve bir o kadar da büyülü bir tabloyu parçalayarak her bir parçayı günümüze gelene kadar her yıl bir eve dağıtmış , ve şuan 109 tane parça farklı farklı evlerde bizi bekliyor...