Babamın Anısına..
Işığı açmamalıyım , hatta tüm kalın perdeleri kapatıp , bir ışık huzmesinin bile içeri girmesine izin vermemeliyim . Şu anki ruh halim aydınlığı kaldırmıyor . Gecenin zifiri karanlığının ruhuma yansıdığı gibi , odamda kapkaranlık olmalı . Olabildiğince kendim olmalıyım . Olabildiğince anıları canlandırmalıyım zihnimde . Olabildiğince ağlamalıyım . Hatta bir an senin gittiğini , bir daha asla geri gelemeyeceğini unutup , gülebilmeliyim de .
Etrafta gündüzün kalabalığı , gürültüsü yok . Bir yerlere yetişmeye çalışan insanların telaşı yok . Kuşların o neşeli cıvıltılarıda yok . Sadece gecenin hüznü , sadece gecenin yoldaşlığı var . Kuşların o neşeli sesini seven ben gitti birkaç gündür . Neşeli olan hiçbir canlıya tahammül edemez oldum , kuşlara bile .
Beni teselli edecek kimse de yok bu saatte . Teselli edecek birisi olsa bile insan bazen içindekileri tamamen dökmek , tek başına kalıp ağlamak istiyor . Tek başına üzülmek için gecenin ortası en güzel zaman . Gecenin sessizliğinde ve hüznünde sadece ben varım , bir de içimde yaşayan anıların sesleri ve görüntüleri . Hayatın ve ölümün , insanlar için neler ifade ettiğini düşünüyor , garipsiyordum . Öleceğini bile bile yaşayan tek canlı insan . Ölüm haberlerini her gün duyuyoruz ama duymazdan geliyoruz . Ölüm çok uzağımızda olmamasına rağmen sanki bize uğramaz zannediyoruz . Öleceğimizi biliyoruz ama ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz . İyi ki de bilmiyoruz , çünkü bilmemek en güzeli . Her bildiğimiz mutlu etmiyor , bazıları acı veriyor . Şimdi ne zaman öleceğimizi söyleseler , öleceğimiz ana kadar kaygı içinde yaşar , hayattan zevk almaz hale geliriz belki de ..
En çok yakınlarınızdan birisi öldüğü zaman ölüm gerçeği okkalı bir tokat gibi yüzümüze iner . Hayatın sonsuza kadar sürmeyeceğini , bir gün muhakkak öleceğimizi ve sevdiklerimizin de öleceğini işte o zaman anlarız .
Sevdiğiniz o insanı bir daha göremeyecek olma fikrine alışmanız çok zor gelir . Ölen insanla ilgili görüntüler hep eskiye ait olacak , görüntülere hiçbir zaman yenisi eklenmeyecektir artık . Sadece anın fotoğrafını çekebilirsiniz . Hiçbir zaman bir saniye öncesinin , hatta bir salise öncesinin resmini çekemezsiniz . Fotoğrafı çekilememiş geçmişte kalan bir saniye ile önrünü tamamlanış olan hayatın göremeyeceği bir saniye , değişik çağrışımlar yapıyor zihnimde .
Bu çağrışımlarla hayli cebelleştikten sonra salonda senin sevdiğin , en rahat ettiği koltuk varya , ona yöneliyorum . Gözümü dikmiş bir şekilde süreklü koltuğa bakıyorum . Sen geldiğin zaman kimse bu koltuğa oturmazdı , bilirlerdi senin bu koltuğu sevdiğini . Yeşil renkli , seninle bütünleşen bu koltuğa oturarak rahat mı edeceğim , rahatsız mı olacağım , kestiremiyorum . İçimden bir his oturmamı , diğer bir his ise adeta koltuktan uzak durmamı istiyor . İçimde çatışan bu duygularla birkaç dakika mücadele ediyorum . En sonunda sesin geliyor kulaklarıma ;" Kanka koltuğa otur . Biliyorum , bu koltuk yokluğumu yüzüne vuruyor ve sana bir daha asla geri gelemeyeceğimi hatırlatıyor . Acı veriyor biliyorum . Bir yandan da benden izler taşıyan bu koltuk , beni ve dostluğumuzu hatırlatıyor . Kafan karışık biliyorum .
Koltuğu kaldırsam mı , kaldırmasam mı ? ' diye düşünüyorsun . Kanka , hadi artık , otur şu koltuğa ! Eğer şimdi oturmazsan hiçbir zaman oturamayacaksın . Sürekli kaçacaksın bu koltuktan . En sonunda da kaldırıp bir kenara atacaksın .
Benim kanım senin kanına karışmadı mı ? Kan kardeşi olmadık mı biz ? Senin içinde zaten hep var olacağım. Bu yüzden bu koltuktan korkma , sadece bir cisim o . Koltuğa bakınca benim yokluğum değil , ebedi sürecek dostluğumuz gelsin aklına . Her şeyin gelip geçici olduğu ama dostluğun sonsuz olduğunu hatırlatsın bu koltuk sana . Ben gittim diye dostluğumuz bitecek mi ? Dostluk ebedidir , ölmez . " diyorsun .
Delirdim mi acaba ? Sesin nereden geliyor diye etrafıma bakıyorum . Ölmedin , yaşıyorsun da yine o kötü şakalarından birini yapıyorsun sanıyorum . En ummadığım zamanlarda bir yerlerden karşıma çıktığın gibi yine çıkacaksın diye bekliyorum . Emre'nin sesini böylesine canlı duymam normal mi bilmiyorum . Bilmek de istemiyorum . Delirmiş olsam bile umurumda değil . Sadece bu anı yaşıyorum .
Beni benden iyi bilirdi Emre . Koltuğa oturmamı isteyen sesini duyduktan sonra rahatlayarak koltuğa oturuyorum . Belki böyle onu daha çok yanımda hissedecek , dostluğunun sıcaklığını duyumsayacaktım . Bir insanın hayatta kaç dostu olabilir ki ? Benim dostum çok diyorsanız ya çok şanslı , ya da şanssız olabilirsiniz . Şanssız olabilirsiniz dememin sebebi , belki de dostluklarınızın henüz yeteri kadar sınanmamış olmasıdır . Sınandığı zaman hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz , hem de çok . Bizim dostluğumuz da birçok sınava tabi tutuldu her dostlukta olduğunu gibi ,ama her defasında en zorlu sınavları sektirmeden geçti . Benim sadece bir dostum var ( Vardı demek istemiyorum , çünkü ölünce bitmiyor . ) ve bir daha da öylesi olmayacak .
Bu tomanı yazmalıyım , seni , beni , Beren'i anlatmalıyım kardeşim . Ne yazmalıyım bilmiyorum ama mutlaka yazmalıyım . Yazmak kanayan yüreğime iyi gelecek mi bilemiyorum . Belki de seninle geçirdiğimiz günleri unutmaktan korkuyorum . Hayır unutmam . Unutmam mümkün değil ! Ancak beyin kanaması geçirir de hafıza kaybı yaşarsam , kendimi bile hatırlamazsam unuturum . Belki bunayıp her şey yeniden canlanır , bu kitapla hayat bulur umuduyla yazıyorum .
Seni anlatırken kendimi de yazacağım , Beren'i , ailemi de ... Hayatıma dokunanları yazacağım .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Kadar
Teen FictionGERÇEK DOSTLAR ÖLÜMSÜZDÜR . SONSUZA KADAR SÜRER ... Bu romanda anlatılan karakterler ve yaşananlar hayal ürünüdür . Her ne kadar anlatılanlar hayal ürünü olsa da dostlukların hayal olmaması , her zaman yanınızda olan , sizi sizden iyi bilen dostları...