KARŞILAŞMA

91 6 2
                                    

Arabanın durmasıyla kafamı yasladığım camdan kaldırdım. Kırmızı ışık yanmıştı. Etrafta bir sürü çocuk vardı. Hiç korkmadan ordan oraya koşuyolardı. Kimi arabaların camlarını siliyor, kimi peçete satmaya çalışıyor. Ama hiçbiri korkmuyordu. Bu şehir hiç mi değişmez.

İstanbul... Ah İstanbul sen nasıl bir şeysin. Sen varlıkla yokluğun arasındaki ince çizgi, sen esaretle özgürlüğün temsili, sen kimine yuva kimine cehennemsin be İstanbul...

Öyle bi dalmışımki araba hareket edince bir an korktum. Başımı tekrar cama yaslayıp yolu izledim. 15 dakikaya varmıştık. Arabadan inip koşarak bahçeden içeri girdim. Dedemi o kadar çok özlemiştim ki... Zili kıracak şekilde çalarken içerden Safiye Sultanın sesi geldi. '' Geldim geldim. Patlama be'' dedi ve sesi kesildi. Kapıyı açınca tanıyamadı galiba öyle bir bakışı vardı ki anlatılmaz yaşanır. Yüzü şekilden şekile girdi. '' Merhaba kızım kime bakmıştın'' dedi ve yüzüme hani birini tanırsınız ama bir türlü çıkartamazsınız ya işte öyle baktı. Gözlüğümü çıkaratıp '' Benim Sultanım Gülce '' der demez çığlığı basıp beni anakondayı kıskandıracak şekilde sardı. '' Ah kuzum nasıl özledim seni bir bilsen'' ''Sultanım bende özledim seni ama boynum acıdı.'' dediğim gibi benden ayrıldı. O sıra dedem de gelmişti. '' Torunum hoş geldin güzel kızım.'' ''Hoşbuldum dedecim.'' dedim ve dedeme sarıldım...

Nisa

Araba durunca Gülce indi ve koşarak içeri girdi. Zeynep '' Tipine baksan olgun bir genç kız ama icraat 5 yaşında küçük bir kız çocuğu!!'' diye söylendi. Birbirlerine tıpatıp benziyorlar ama ikisi de o kadar farlılarki. Ama onlarla vakit geçirirken zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Birbirlerine sataşırlar, kendilerini ifşa ederler ama tehlikenin olduğu yerde ayrılmaz ikililer.

Arabadan indik. Şoför valizleri eve götürecekken Zeynep '' Gerisini biz hallederiz abi .Seni zaten zahmete soktuk. Sen işine dönebilirsin. Teşekkürler.'' dedi ve valizlerin ikisini aldı. Ben de iksini aldım ve doğru yürüdük. Zaten 4 tane valiz vardı. 3 tanesi Gülce'nin diğeri de Zeynep'indi.

*******

Gülce

Dün dedemlerle yemek yedikten sonra direk uyudum. Yorgunluk ve uyku beni esir almıştı. Sabah kalktığım da ama sabah demeye bin şahit ister çünkü saat 11:24'tü. Ev halkı uyanmış , Nisa sabahın köründe gelmiş, Safiye Sultan yine döktürmüştü.Elimi yüzümü yıkayıp sofraya oturdum. Ev halkı çoktan kahvaltı yapmış salonda oturuyorlardı. Zeynep ben mutfağa geçerken yine bana laf atmıştı ''Uyuyan dağ uyanmış ama biraz gç uyanmış ha ne dersin'' dedi. Tabi ben dururmuyum '' Birazdan keşke o dağ hiç uyanmasaydı diceksin sevgili ikizim.'' diyerek ona doğru koşmaya başladım. benim geldiğimi görünce koltukların üzerinden atladı ve evin içersinde koşmaya başladık. Ama bir türlü yakalayamadım onu. Merdivenlerden çıkraken banalaf atmayı da unutmadı '' Uyuyan dağ yoruldu herhalde.'' diyip koşarak merdivnleri çıktı Allah bi dil bi de bacak vermiş anam ağladı peşinden koşarken. nefes nefese mutfağa doğru yol aldım. Kahvaltımı edip salona geçtim. Dedem ve Nisa bir davet hakkında konuşuyorlardı. ''Biliyorsun ki bu davet kızlar için. Bütün iş adamları, ortaklarımız, hepsi Yeni Vârisleri tanımak istiyor.'' dedi ve bana göz kırptı. Demek akşam kendimizi göstermemiz gerekiyor...

*******

Gülce

Hazırlanmak için odalarımıza çıktık. Aradığım elbisemi bulamayınca Zeynep'e koştum en son bavulları hazırlarken bir tane elbisemi unutmuştum bu yüzden Zeynep'in bavuluna koymuştum. Zaten kıyafetlerimizi orda bıraktık. Çok yük oluyor diye.1 hafta sonra göndereceklerdi ama neyse ben böyle düşüncelere dalmışken Zeynep'in odasına gelmişim haberim yok. Kapıyı tıklatma nezaketinde bulunmadan odaya daldım. İçeri girdiğimde Zeynep aynanın karşısında yakalarını düzeltiyordu. '' Birincisi siyah elbisem nerde ikincisi sen niye daha hazırlanmadın.'' dedim.Zeynep önce kaşları çatık bir şekil de üzerine baktı daha sonra göz devirip içersinde bir tane bile elbise bulunmayan dolabına ilerledi. Kapağını açınca bir sürü pantolon, gömlek ve ceket gördüm. Elbisemi elime tutuşturup kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açıp eliyle işaret verdi. ''Eh bi zahmet çık artık. Ne dersin bence süper bir fikir.'' dedi. Ama ben olduğum yerde ona bön bön bakıyom. Birden beni kolumdan tutup kapı dışarı etti. '' Hayvan, öküz, sığır!!!!!!'' diyip hönkürdüm. Daha fazla dayanamadım ve odama gidip hazırlandım. İşim bitince aşağıya indim. Dedem ve Nisa beni bekliyolardı. Nisa mavi dar bir elbise,krem platform ayakkabılar krem rengi çanta ve takılarıyla harika gözüküyordu. Dedem siyah bir takım giymişti. Ama ben Zeynep'i göremedim herhalde dışardadır. Çok beklemeden arabalara doğru yöneldik. Zeynep üzerinde siyah dar kumaş pantolan, beyaz bir gömlek, siyah deri ceketle arabasına yaslanmıştı.Dedemi şoförü bekliyordu, Zeynep zaten kendi arabasına binmişti. Ben araba kullanmayı sevmediğimden Nisa'nın arabasıyla yola çıktık. Yolda Zeynep'i çok rahatsız ettik. Biraz sinirlendi ama biz eğlendik. Böyle böyle yolu bitirdik. Davet yerine geldiğimizde Zeynep yanımıza gelip ''İçeride davranışlarınıza dikkat edin. Hele sen Gülce insanlarla çok çabuk samimi olma içerde kuyunu kazmak isteyen bir sürü kız olcak. Ha bu arada sakın içki içeyim deme. Tamam mı?'' dedi bizden ses gelmeyince sert bir şekilde'' Tamam mı? dedim!! Duymadınız mı?'' dediğinde ''tamam be duyduk çocuk değiliz biz .''diyerek içeriye girdik.

İçeri girmemizle odak noktası olmuştuk. Dedem bizden önce geldği için içeri tek girdik. Zeynep önde biz arkada dedemin yanına gittik. İçeri girdiğimizde müzik durmuştu bu sayede insanların hakkımızda ne konuştuklarını az çok duyabiliyordum. Dedemin yanına vardığımızda '' Saygıdeğer konuklar. Öncelikle hoşgeldiniz. İşte o çok merak ettiğiniz torunlarım .Benden sonra şirketimin başında olacaklar. İşte yeni vârisler.''dedi ve bir alkış tufanı koptu. Dedem orkestraya işaret verdi ve slow bir müzük çalmaya başladı. Sırayla herkes tanışmaya geldi. Sonra bir grup kızla sohbet etmeye başladık. Adları Gökçe, Berfin, Aysima ve Eda olan 4 kişi geldi. Benim gözüm Eda'yı hiç tutmadı. Ne bileyim böyle bir değişik enerjisi var. Gözleri falan etrafta geziniyor.Bir anda konu bir çocuktan açıldı. Adı Güney'miş. Ama kızların öyle bir anlatışı var ki. Yok efendim çok yakışıklı, yok çok çalışkan, efendi ve dürüstmüş. O kadar anlattılar ki ben bile merak ettim. Güney az önce tanıştığım dedemin sağ kolu Hakan Bey'in oğluymuş. O da trafiğe takılmış gelir birazdan herhalde. Kızların üzerini başını düzeltmesiyle arkamı döndüm merdivenlerden başı öne eğik siyah bir takım giymiş ama benim bir yerden çıkaracağım kişi iniyordu. Hayır başını kaldırsa da görsem. Başını kaldırdığında ne göreyim. Bizim dünki kütük bu. Yok artık. Bu mu efendi ya. Sabahtan beri anlattıkarı harika varlık...Bir an durdu ve gözlerime saf nefretle baktı. Benim ondan eskik kalır yanım yoktu tabi.





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 14, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YENİ VARİSLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin