Yine ben yine pencere yine kahve . Ben kış aylarında yapmayı çok sevdiğim bir şeydir bu :kahve elimde (evdeki son kahveyle)pencerenin kenarında dışarıda yağan yağmuru seyrediyorum.Halbuki Denizli' de böyle değildim.İstanbul'un havasından mıdır nedir, zenginler yağmur yağınca pencerenin yanından ayrılmazmış ben de onlara benzedim . "Melek bana baksana sen" sesiyle yerimde irkildim ve Eda'nın yine krizi tuttuğunu anladım. "Yine ne oldu yaa " deyince üstüme yürümeye başladı ." " Ben sana bir daha benim elbiselerime dokunma demedim mi?" "Tamam sakin ol bak konuşarak hallederiz hem sadece düzeltim ." deyince gözlerini kocaman kacaman açtı, ben bu bakışın-Kaç Tuğçe , yoksa bu kız seni çiğ çiğ yiyecek - olduğunu anladım.merdivenlerden hızlıca inip montumu ve şemsiyesi aldığım gibi koşmaya başladım . Bizim oradaki küçük bir kafenin köşesinde durdum ve nefes nefese kaldığını orada anladım.Biraz soluklanmak için kafeye girecektim ki evde kahvenin bittiği aklıma gelip markete doğru yürümeye başladım ,aklımda sürekli Eda ile ilgili sorular var ve ne olacağını merak ediyorum . Sonraki marketten hangi marka kahve alacağım konusunda tereddüt ediyordum. Rafların arasında bir yakışıklı gördüm fıstık ezmesi alıyordu hem de 4 kavanoz bir ara gözlerinin içine baktım öyle uzun bakıyordu ki elimdeki kahveyi düşürecek gibi oldum sonraki kasaya doğru gittiğini görünce ben de hemen hızlı adımlarla arkasına geçtim ona öyle dalmışım ki Leyla'nın bana seslenişini bile duymamışım "Haydi TUĞÇE müşteriler seni bekliyor "deyince diğer insanları başka kasaya yönlendirip "Kim bu" "Burada oturuyormuş isim de Kağan " "Kağan, sağ ol Leyla ben kaçar " ona yetişmek için uzun süre koştum ve evine kadar takip ettim . Meğerse karşı karşıya oturmuş bizimle bir de komşumuz neyse arkasından yine dalıp dalıp gittim. Karşıya geçip evin anahtarını titrek bir şekilde açtım . Kesin bu yok mu bu elinde tava kapının arkasında beni bekliyordur . "Eda bak valla bir daha yapmam" Allah" sesiyle içeri girdim ,bana birşey olmadı ana Eda' ya ne olmuştur?İçeriye girdiğim anda eve sessizlik hakim olmuş vaziyette öylece durdum ve Eda'ya seslenişlerim devam etti. Anma bu durum beni öyle çok rahatsız etti ki bir an gözlerim karardı .Evdeki eşyaları seçemez oldu .İçimde korkunç ve ürpertili bir durum var.Artık kendimi toparlamam lazım , diyerek korkusuz tavırlarımla üst kata çıkmaya başladım. Kendim yatıştırmalarım hala devam ediyor hiç böyle olmazdı, hep sakin ve (cool) tavırlarım bu sefer bir işe yaramayacaktı, eminim.Merdivenin başında seslenişlerim ,bağrışlarım evin duvarında soğrulup kendi sesimi az buçuk ta olsa duyuyordum. Eda'nın odasına ulaştım ama ne içeriye girecek cesareti kendimde buluyordum ne de , korkusuzca davranabiliyordum. Ama her ne olursa olsun yüzleşmek beni olgunlaştıracaktı. Hemen kapıya yöneldim ,kapıdan seslendim ama evi öylesine sessizlik kaplamıştı ki artık kendimi duyamaz olmuştum.Kapıyı yavaşça araladım ve o an hayatım sırlarla dolu umutsuz bir okyanustaki küçük bir kayıkta yapa yanlız Eda'sız hissetim.
*******************************************************************************
Kapının önünde biblo gibi durmuş duygusuz, hisleri işte o an alınmış bir daha nefes alacak mı bellisiz üzüntüden harap olmuş yıkılmış Melek. Acilin geldiğini görenler beni oraya yönlendirdiler. Artık kimi duysam ona inanıyorum. Yavaş adımlarla ambulansa girdim tansyondu, oydu buydu benim göz yaşama o kadar üzülmüş olacak ki "Tamam geçti,üzülme bu kadar ,hadi toparlan" benim elimde değil ki o artık yok ve ben onun kızmalarına, sımsıcak sarılmasını , yumuşacık konuşmasını biliyor musunuz şimdiden özledim.Çığlıklarımı duyamaz oldum, acımı etraftakilerden çıkarmayı o kadar isterdim ki ama yapamam .Yalnızlık, ben bunu ailem öldüğünden beri zaten yaşıyorum Eda,Edam benim her şeyim oldu. Ailem ,arkadaşım , can dostum her şeyim ben nasıl yaşayayım o evde bundan sonra. Kalamam ,yapamam yalnızım. Gözlerimi açtığımda onu o halde gördüm. Götürüyorlar "Hayır götürmeyin o bunu asla hak etmedi ne olur size yalvarırım yapmayın" işte gitti peşinden koştum ama yetişemedim.Polis memurları alıp ifade için birlikte karakola gittik.İfadem bittikten sonra bir yanlışlık var mı diye kontrol ederken " ...odaya girdiğimde onu yerde kanlar içinde gördüm çok korktum ama o Esra' yı öyle ..." o Esra değil Eda niye anlamıyorsunuz ben kaç yıllık canımı hatırlayamayacak kadar aptal değilim . " Tamam hanımefendi bir sakinleşin bizim hatamız " "Tamam ne olur beni canıma Eda'ma götürün , ya çok canım acıyor ne olur"bir anda sevinçli umut dolu yalvarışlar sürerken "Üzgünüz ama yarın hakim karşısına çıkacaksınız o zamana kadar buradasınız " dedi ve ben tamamen hayal kırıklarıyla karakolda kalacağım odaya götürdüler . Orada ki polislerden biri masaya oturdu ve kendime zarar vereceğimi düşünerek orada kaldı , bilmiyorlardı ki ben Eda'ya bunu yapanı bulmadan ona cezasını vermeden öldürmeyecektim kendimi.Sabahın gün ışıkları odadaki küçücük pencereden üzerime vuruyordu , hafifçe doğrulmaya çalıştım ama her yerim tutulmuştu. Hemen ayaklandım üstümü düzelttim saçımı topladım ve hazırdım .Mahkeme salonuna girmemle çıkmam bir oldu her şeyi avukatım anlattı çünkü onun adını andığımda göz yaşlarım sele dönüyordu. Neyse o lanet yerden kurtulmuştum . Dışarıya çıktım ve uzun bir nefes aldım ama onun yokluğunda nefes aldığım nefes boğazımda düğümlendi. Telefona sarılıp Gülsüm teyzeyi aradım "Alo Gülsüm Teyze bak şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama sana sakin ol demeyeceğim çünkü ben hiç sakin değildim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan Rüzgarı
Mystery / Thriller"Bazıları fazlasıyla da sevmiş oysa ben eksikleriyle de sevdim"