-11-

7 0 0
                                    

Gözüme vuran güneş ışığıyla gözlerimi açtım. Kafamı yana çevirdiğimde Defne'nin yatakta olmadığını gördüm. Yorganı ayağımla itip saçımı kaşıyarak doğruldum. Waliyha'nın yatağına baktığımda onunda orada olmadığını gördüm. Acaba çok mu geç kalktım diye düşündüm. Telefonumu yastığın altından çıkarıp saate baktım. Saat 8.06' ydı. Geçte değil ki bunlar nereye gitti. Ayağa kalkıp saçımı hızlı bir topuz yapıp koridora çıktım. Banyoya girdim ve işimi halledip aşağı indim. Salona baktığımda kimsenin olmadığını gördüm. Mutfağa geçip biri var mı yok mu diye baktığımda oranında boş olduğunu gördüm. Herkes nereye gitti acaba. Kendi kendime düşünceler içerisinde yüzüyordum. Odaya ilerledim ve yatağa oturup telefonumu elime aldım. Defne'nin ismine basıp onu aradım. Bir kaç çalıştan sonra tatlı ve sevecen sesiyle yanıt verdi.
"Uykucu kedi, uyandın mı?" güldüm.
"Uyandımda nerdesiniz, evde kimse yok."
"Biz markete geldik, alışveriş yapıp geleceğiz. Bir saat sonra döneriz."
"Ee beni neden uyandırmadınız? Beraber giderdik."
"O kadar tatlı uyuyordun ki kıyamadık."
"Trisha ve Zayn de mi sizle geldi? onları da görmedim."
"Trisha bizle ama Zayn'in evde olması gerek."
"Tamam, ben bakarım yine. Çabuk gelin."
"Tamam kuzum. Biz geliriz bir saate... Öptüm byy..."
"By by, bende öptüm." telefonu kapatıp yatağın üstüne koydum. Ayağa kalktım ve çantamdan yanıma aldığım kıyafetlerimden giymek için bir şeyler seçtim. Beyaz tişörtüm kirlendiği için Defne'in çantasından beyaz bir tişört alıp giydim. Altıma da yırtık kotumu giyip saçlarımı yapmak için aynanın karşısına geçtim. At kuyruğumu bozup saçımı açtım. Düzleştirici bulmak için çekmeceleri karıştırdım. Bulduğumda aynı yerime geçtim ve fişi prize takıp saçlarımı düzleştirdim. Saçımın hepsi yeterince düz olduğunda fişi prizden çekip düzleştiriciyi yerine koydum. En sevdiğim parfümü sıkıp hazır olduğumdan emin olunca kapıyı açıp koridora çıktım. Karşımdaki oda Doniya'nın odasıydı ve onun yanındaki oda da Safaa'nındı. Ve köşe de duran siyah kapılı oda da Zayn'indi. Odada mı acaba diye merak ettim. Aşağıda yoksa odadadır heralde diye düşündüm. Uyanmayı pek sevmediği belliydi. Bu iki gün boyunca evde en geç kalkan kişi oydu. Aşağı inip mutfağa girdim ve kahvaltı hazırlamak için birşeyler çıkardım. Krep hazırlamak için malzemeleri çıkarıp tezgaha dizdim ve tarife uygun şekilde hazırladım.

Kahvaltılıkları masaya yerleştirip pişmiş olan son krebide tabağa yerleştirdim. Herşey hazır olunca hala uyanmamış olan Zayn'i uyandırmak ile uyandırmamak arasında gidip geliyordum. Dayanamayıp yukarı çıktım ve Zayn'in kapısının önünde dikildim. Kapıya iki kere vurdum ve ses gelmesini bekledim. Bir ses gelmeyince bir daha vurdum. Yine Ses gelmeyince konuştum.
"Zayn kahvaltı hazırladım. Yemek istersen gelebilirsin. Trisha, Waliyha, Doniya, Safaa ve Defne alışveriş için çıkmışlar, evde değiller." ses gelmeyince devam ettim.
"Sen kendine kahvaltı hazırlayamayacağın için ikimizede hazırlayayım dedim. Yiyeceksen gelebilirsin... Zayn..."
"Zaynn... Orda mısın? Kapıyı açardım ama açamam."
"Hadi ama krepler soğuyacak." konuşsamda cevap almıyordum. Bende boşverdim.
"Keyfin bilir ister gel ister gelme." kapının önünden dönecekken kapı açıldı.
"Lanet olası bir susmadın, sayende uyuyamadım." ona dönüp baktım. Saçları birbirine girmiş, altında siyah eşofmanı ve üstsüz bir şekilde karşımda duruyordu. Şuan bu haliyle baya güzel dursada bakmamaya çalıştım. Yüzüme bakarken bir yandan esniyordu.
"O kadar seslendim uyansaydın."
"Başka yollarla uyandırmayı denesen belki de uyanırdım." yarım ağız sırıtıyordu.
"Ne yapsaydım, ne isterdin mesela? Kahvaltıyı yatağına getirecek halim yok ya!" suratına kızgın bir ifadeyle baktım. Sırıtmasını büyüterek konuştu.
"Kahvaltıya gerek yok. Sen gelebilirdin mesela, böyle yatağıma çıkıp, yanım..." ağzım beş karış açık suratına bakarken bağırdım.
"Ne saçmalıyorsun ya?! Kahvaltıya geliyorsan gel. Yoksa hepsini yerim haberin olsun."
"Bu halinle nerene yiyeceksin?" güldü.
"Ben böyle zayıf görünebilirim ama seni bile yerim." güldüm. Sonra yanlış bir şey dediğimi farkettim ve sustum. O da gülerek konuştu.
"İstersen yiyebilirsin. Benim için sorun yok" sinirle dönüp aşağı indim. Kendi kazdığım kuyuya kendim düşüyordum. Masaya bakıp eksikleri de koyup sandalyeye oturdum. Tabağıma krep, peynir, zeytin, domates ve salatalık aldım. Ben onları tabağıma koyarken Zayn merdivenlerden yavaş yavaş indi ve gelip karşıma oturdu.
"Sen yemek yapmayı biliyor muydun?"
"Yok, bunları olağanüstü güçlerimle yarattım." birkaç salamıda tabağıma koydum ve yemeye başladım.
"Olağanüstü güçleri olan kız bana çay koy." ağzımdaki lokmamı çiğnerken ona baktım.
"Emredersiniz uykucu. Başka arzunuz var mıydı?"
"Az yersen sevinirim."
"Zaten az yiyorum ne yediğimi gördün acaba."
"O kadar şeyi midene indirirken böyle demiyordun. Ya da yukarıda beni yemek gibi hayallerin varken." şaşkın bir şekilde baktım.
"Seni yemek gibi hayallerim mi var?!"
"Utanmana gerek yok bunu her kız hayal ediyor."
"Saçmalamayı kes. Seni neden yemeyi hayal edeyim ya!? Ben o kızlara benzemem, gelip senin yatağına çıkayım ya da seni yiyeyim." yemeğine döndü ve ağzına peyniri tıkarken konuştu.
"Bana çay koy."
"Emrin olur. Kalk kendin koy." bana baktı.
"Ne dedin?"
"Kalk kendin koy. Sağır mısın? Senin hizmetçin yok burada." sinirle baktı ve ayağa kalktı.
"Benimle doğru konuş."
"Asıl sen benimle doğru konuş be! Saçma sapan şeyler söylüyorsun." sinirle bakmaya devam ediyordu.
"Sana benimle doğru konuş dedim." her kelimesini biraz daha bastırarak söylüyordu.
"Ne yapacaksın? Konuşmuyorum. Bana..." ben konuşurken koluma yapıştı ve beni kendine çekip sert bir şekilde konuştu.
"Doğru konuşmazsan o dilini kesip başka yerlerden yediririm." diğer eliyle yanaklarımdan tutup sıktı ve devam etti.
"Ya da bu güzel dudaklarını sike sike bu güzellikten mahrum bırakırım bebeğim." ben elinde kıvranırken o sözlerini bana ok gibi saplıyordu. Beni bırakınca derin derin nefesler aldım ve yanaklarımı ovdum. Zayn yerine geçip yemeğini yemeye devam etti.
"Şimdi bana çay koy." şaşkınlık içerisindeydim ama belli etmiyordum. Gerçekten bazen şeytan gibi oluyordu. Ne zaman ne yapacağı belli olmuyor. Beni öldürecek sandım be! Bu ne kuvvet!? Yavaş adımlarla çayı alıp bardağına döktüm. Zayn yemeye devam ederken çayı yerine koyup merdivenlerin yolunu aldım. Bu salakla aynı masada oturacak değilim ya. Allah bilir başka bişeyde yapar. Merdivenlere ilerlerken sesini duydum.
"Gel şuraya ve kahvaltını yap! Sonra bana açım zırvalıklarını çalma." arkamı dönüp yüzüne baktım. Bu çocuk deli mi? Bana yaptığından sonra gidip karşısına mı oturacağım!?
"Zırvalamam merak etme!" bana sinirle baktı. Haklı olduğumu bilmesi lazım. Afedersiniz de bana böyle davranan birinin yanına gitmem bile. Az önce hem beni neredeyse öldürecekti bide üstüne kahvaltıya çağırıyor. Oldu canım çok beklersin! Yukarı çıktığımda telefonumu ve çantamı odadan alıp aşağı indim. Kapının yanında ayakkabılarımı giyerken Zayn geldi. Ben ayakkabılarımı giymeye çalışırken yanımda durup bana baktı ve konuştu.
"Ne o, şimdi de evden mi gidiyorsun?" baktım ve konuştum.
"Senin saçma kabadayılıklarınla uğraşamam."
"Bana laf yetiştirirken hiç öyle durmuyordun." şaşkınlıkla baktım.
"Ne yapmamı bekliyordun? Karşında kedi gibi pusmamı ve sana hizmet etmemi mi?! Beni başkalarıyla karıştırıyorsun Zayn!"
"En azından çeneni kapasan canını yakmazdım" dediğine sinirle kahkaha attım.
"Canımı yakmazdın ha!? Sağol ya bidaki sefere ağzımı kapatır dilimi de yutarım oldu mu?!"
"Bak o çok iyi olur işte"
"Peki bidaki zaman emrine amadayim Zayn Hazretleri!!" suratına bakıp sinirle kapıyı açıp dışarı çıktım. Dediğine ya! Gerizekalı! Ne sanıyor bu kendini anlamıyorum ki!? Sinirle hızlı bir şekilde yürüyordum. Bu kadar birinin evinde kalmak yeter değil mi? Sonuçta kalıcı değilim. Yürüyerek bir durağa geldim ve oturup beklemeye başladım. Çantamdan telefonumu çıkarıp saate baktım. Daha 10.02 ydi. Evin anahtarının çantamda olup olmadığını kontrol ettim. Çantada bulamayınca endişeli bir şekilde ceplerimi kontrol ettim ama yoktu. Belki Defne almıştır düşüncesiyle Defne'yi aradım. Birkaç çalıştan sonra açtı ve tatlı sesiyle konuştu.
"Aloo, kuzum ne oldu?"
"Ya Defne ben evin anahtarını bulamadım sen mi aldın?"
"Yoo, ben almadım. En son Waliyha'ya vermiştim bir yere koysun diye. Dur bekle sorayım nereye koydu." uzun bir sessizlikten sonra ses geldi.
"Zeynep, Waliyha onu salondaki dolaba koymuş. Sen neden sordun canım?"
"Ben eve gidecektimde çok geç kalmayalım diye."
"Tamam kuzum. Sen eve geç bende gelirim."
"Tamam canım by by"
"Byyy..."
Şaşkınlık ve sinirle yerimden kalktım. İnsan bir evden çıkmadan bakar salak kafam ya! Tabi insanda akıl bırakmayan biri olursa böyle olur. Geldiğim yere tıpış tıpış geri dönüyordum. 10 dakika sonra eve vardım. Kapıda bi jip daha vardı. Banane deyip kapıya geldim ve kapıyı çaldım. 10 saniye sonra kahkaha sesleri yaklaşarak kapıyı sarı saçlı bir çocuk açtı. Bana baktı ve gülümsedi. Sonra bağırdı.
"Zayn yine bir kızı daha mı kandırdın?" güldü ve bana baktı. Gülümsedim. Neyden bahsettiğini anlamasamda gülümsemeye devam ettim. Gözleri masmavi, sarı saçlarıyla çok tatlı duruyordu. Tatlı sesiyle konuştu.
"Kime bakmıştın güzel kız? Zayn'i arıyorsan seni tersleyebilir haberin olsun."
"Hayır sadece bişey almam gerekiyorda." bana anlamamış gibi bakıp güldü ve konuştu.
"Bişey alman mı gerekiyor? Zayn sen hani bu işleri bırakmıştın, hiç öyle görünmüyorda" yine güldü. Çok tatlı duruyordu. Masmavi gözleri parlıyordu ve sarı saçları onlara uyuyordu. Zayn gibi durmuyordu daha canlı ve heyecanlı duruyordu.
"Neyden bahsettiğini pek anlamadım ama içeri girebilir miyim?" gülümsediğimde o da gülümsedi.
"Ah tabi gir! Zayn bu kadar güzel kızları nasıl bulupta eve atıyorsun anlamıyorum gerçekten." dediğiyla kalakalmıştım. Zayn ne halt yiyorsa benide onlardan sanmıştı ama çok yanılmış.
"Galiba beni yanlı..."
"Ne diyorsun yine amk!?" Zayn sinirle gelip mavişe bağırdı.
"Güzel bayan dediğimi üstüne alınma ha, ya da dur alın... Yani eve atılma kısmını alın, güzel kısmını alınma... Aaağğg tam tersi işte güzel kısmını alın..." dediğine bir kahkaha attım.
"Tamam ben anladım maviş, telaş yapma... Afedersin maviş dememin bir sakıncası yok değil mi?" koca bir şekilde gülümsedi. O sırada Zayn bizi deliymişiz gibi seyrediyordu.
"Aa tabiki sorun değil! Seni sevdim güzel kız... Seni çok sevdim..." gülümsedim. Zayn bir anda bağırdı.
"Lannn siz benle dalga mı geçiyorsunuz?! Niall siktir git içeri beni delirtme!"
"Tamam dostum sakin ol!" maviş söylene söylene içeri giderken Zayn bana sinirli gözlerle bakıyordu.
"Ne işin var senin burada!"
"Anahtarı burada unutmuşum."
"Şu anahtarı alıp git o zaman." sinirli bir şekilde konuşuyordu.
"Tamam. Zaten baş..."
"Uzatma! Anahtarı al ve git!" dişlerini sıkarak konuşuyordu ve bu hali beni ürkütüyordu. Belli etmeden içeri girdim. Koltuklara yayılmış şekilde 4 tane Zayn'in yaşında ve onun tipine uygun çocuk gördüm. Bunlardan biride mavişti. Bana gülümseyince bende ona gülümseyerek karşılık verdim. Kıvırcık saçlı, her yeri dövme kaplı ve mükemmel yeşil gözlere sahip olan çocuk beni görünce doğruldu ve bana doğru geldi.
"Merhaba bebeğim, lütfen Zayn'in avı olmadığını söyle." gülümsedi. Sinirlenebilirdim ama sakindim.
"Hayır. Zayn'in avı olduğumu sanmıyorum." güldüm. Güzel yeşil Gözleri parladı ve konuştu.
"Ah, tanrım! Seninle bir randevum olması için sabırsızlanıyorum güzellik."
"Sanırım... Hayır... Anahtarımı almaya geldim." üzülmüş ifadesi yapıp yerine oturdu. Diğerleri kahkahayı patlatınca gülümsedim. Kıvırcığın yanında kahverengi, dağınık saçlarıyla oturan çocuk konuştu.
"Selam, sen Zayn'in yenilerdensin heralde" güldü ve devam etti.
"Zayn hani bize söz vermiştin. O kıçını artık bir yere koy dostum." yine güldü.
"Hayır. Sadece Waliyha'nın arkadaşıyım. Beni başkalarıyla karıştırmayacaksanız veya başka birşey demeyecekseniz artık anahtarımı alabilir miyim?" şuan sadece anahtarımı alıp gitmek istiyordum. Zayn'in yediği haltları bana bağlamalarından kurtulmanın tek yolu bu sanırım.
"Güzel kız adını söyleseydin bari!" maviş sitemle konuştu, gülümsedim ve cevap verdim.
"Zeynep" şaşkınlıkla baktılar. Saçı kısa kesimli olan çocuk konuştu.
"Sen nerelisin?"
"Türkiye'den geldim. Üniversite için." anlamış gibi kafalarını salladılar. Maviş tam konuşacaktı ki Zayn sinirle yanıma geldi.
"Buraya anahtarı almaya geldiğine emin misin?"
"Evet, başka ne için gelmiş olabilirim!" yavaş yavaş sinirleniyordum. Ne zannediyordu acaba?!
"Bilmiyorum artık evden bir türlü çıkamadığına göre!"
"Zayn neden bahsettiğini bilmiyorum, ne demek istediğinide! Sadece anahtarı alıp gideceğim."
"O zaman al ve git." sinirli bir şekilde anahtarı dolapta bulup aldım ve hızlı bir şekilde kapıya gelip ayakkabılarımı giydim. Tam çıkacakken maviş geldi ve konuştu.
"Güzel kız... Yani Zeynep seni çok sevdim. Zayn'i kafaya takma o hep böyledir. Bidaha görüşürüz değil mi?" gülümsedim ve şaşırdım. Birinin bana ilk defa bu kadar sıcak bakması hoşuma gitmişti. Mavişle çok iyi anlaşabileceğimizi düşündüm bir an için. Tabiki arkadaş olarak, bundan çok tatlı bir arkadaş olur.
"Tabiki, olur. Tabi.... Zayn'den uzak olduğumuz sürece görüşebiliriz. Çünkü bizi yiyecekmiş gibi bakıyor." güldüm o da güldü.
"Haklısın güzel kız. O zaman sonra görüşürüz." gülümsedim.
"Görüşürüz maviş..." evden çıktığımda mavişin bana bağırdığını duydum ve ona döndüm.
"Güzel kız bu arada ben de Niall, ya da senin deyişinle maviş." güzel kahkasını attığında ben de güldüm ve tamam anlamında kafamı salladım. Evin bahçesinden çıkmadan Zayn'in mavişe bağırışını duymuştum. Bu çocuğu anlamak çok uzun ve zor olacaktı. Eğer Zayn'e yakın olacaksam ona alışmak zorundaydım ve bunu nasıl yapacağımı hiç bilmiyordum. Gerçekten zor olacaktı hemde çok zor...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 21, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Never and Never Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin