Başlarda çok mutlu birisiydim. Herkes kadar sosyaldim. Ablamın ölümü herşeyi değiştirdi. Ailem yıkıldı. O gittikten sonra herşey değişti. O hala bu evdeydi.
Aradan 10 yıl geçmişti ve benim hiçbirşeyden haberim yoktu. Artık 20'li yaşlarımdaydım ve sosyalliğim zirvedeydi. Annem ve babam kendilerini toplamışlardı. Artık ablam eski resimlerden ibaretti. Yani öyle düşünüyordu.
Üniversiteden arkadaşlarla bizim eve geldik ve zamanın popüler şeylerinden olan ruh çağırmayı yaptık. Hiçbirimiz inanmıyorduk ve bunu sadece bir oyundan ibaret görüyorduk. Son dakikalarda bile ciddiye almayıp gülüyorduk. İşin ciddiyetini çok geç anladık. Fincan sallanıyordu ve biz bunun bir şaka olduğunu sanıyorduk. Birbirimize kim sallıyor diye soruyorduk. Ruh büyük bir hışımla geldi. Bir an deprem olduğunu bile sandık. İlk Tiffany adını sordu. Adı Kylie imiş. O an moralim düştü, fakat içime bir umut da gelmiştim. Belki bu gerçekti ve ruh ablamın ruhuydu. Arkadaşlarım ablamı hatırladığımı anladılar ve beni teselli etmeye başladılar. Ben de güçlü davranmaya başladım. Ruh bir şey yazıyordu. Herkes o tarafa bakıyordu. ''Beni unuttun ha Anastasia?'' yazısını görünce hepimiz taş kesildik. Mumlar söndü ve fincan kırıldı. Herkes tek kelime söylemeden evlere dağıldı. Gece hiçbirimizin yatabildiğini sanmıyorum ama en çok düşünmüş olan ben olmalıyım. Artık emindim. Ruh benim ablamdı ama niye bana öyle demişti? Bunları düşünürken tatlı uyku beni içine çekmiş.
Ertesi gün kızlarla kafede buluştuk ama eskisi kadar konuşmuyorduk. İlk konuşmayı Tawny açtı. ''Sizce dün yaşananlar gerçek miydi?'' diye sordu. Kimseden çıt çıkmadı. Bu sefer bir şey söylemek zorunda olduğumu düşündüm. ''Ben gerçek olduğunu düşünüyorum. Ama ablam niye bana öyle söylesin?''dedim. Ally ve Tawny bana inanmadılar ve beni suçlamaya başladılar. ''Bizi bu işin içine sen soktun Tiffany! Şimdi Anna sayesinde de peşimizde ruh var! Bizden uzak durun ucubler." diyerek gittiler. Gitmeleri umrumuzda olmadı da. Tiffany ve ben ablamla tekrar konuşabileceğimize inanıyorduk. Fakat yalnız çağırmak bizi ürkütüyordu. Tiffany, Ryan ve Ash'i çağırmayı önerdi. Ben seve seve kabul ettim. Tiffany Ryan'a aşık olduğunu çok belli ediyordu. Onu anlıyordum çünkü Ryan ve Ash çok hoş çocuklardı. Ben de Ash'den hoşlanıyordum. Fakat başımda bu kadar dert varken Ash umrumda olmamalıydı.
Ailem şansıma yine iş seyahatindeydi. Bu seyahatler genelde hoşuma gitmezdi fakat bu gün işime çok yarıyordu. Tiffany çocukları alıp geldi. Ben ise bu sırada herşeyi hazırlamıştım. Ash geldiğinde onu pek takmıyormuş gibi yaptım ama Ash benim kadar ilgisiz değildi. İkisine ilk olarak yaşadıklarımızı anlattık. Ryan tırsmıştı fakat Ash "Arkadaşlarım için herşeyi yaparım." dedi. Ordaki ARKADAŞ kelimesi beni pek memnun etmese de böyle düşünmesi beni sevindirmişti.
Ablamı çağırmaya başlamıştık ve hepimiz çok korkuyorduk. Ev yine sallanmaya başlamıştı. Tiffany dayanamadı ve elini fincandan çekti. Hepimiz şaşırmıştık ve Tiffany ağlamaya başlamıştı. Ben de kendimi tutamayıp ağlamaya başlamıştım. Çocuklar şaşkın bir şekilde bize bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyor, bir yandan da bizi teselli ediyorlardı. Ben ağlamayı bırakıp ruhu tek başıma çağırmaya karar verdim. Bunu tek başıma yapmalıydım. Ablamla tek başıma konuşmalıydım. Sonuçta o benim ablamdı... 10 yıl öncesine kadar birlikte çok eğelenirdik. Hızla herkesi dışarı çıkarmaya başlamıştım. Ash ve Tiffany çıkmak istemediler. Ben ise gerekeni söyledim. "O benim ablam onunla yalnız konuşmalıyım." dedim. Bu söylediğime inanamıyordum. Hem çok korkuyordum, hem de ablamı yeniden göreceğim için çok heyecanlıydım.