Birinci Bölüm

900 62 12
                                    

Yıllanmış sayfalar, sürekli kendini tekrar etse de, bazı şeyler geri gelmiyordu.

Doruk, görmeyi diledi hep. Olmayacak bir hayalin peşinden koştuğunun farkında olarak, hep diledi.

Görmese bile aldı kalemi eline. Saçma gibi gözüken şekiller çizdi. Bu onun dünyasını yansıtırken, her şeyin sade olduğu apaçık ortadaydı.

Üç yıl içinde, evdeki her şey aynıydı. Doruk'un ezberlediği gibi.

Doruk masasını zar zor bulup, masanın sağ köşesinde duran laptopu aldı. Elleriyle tuşları ararken, sonunda bulup çalıştırdı bilgisayarı.

Bilgisayar yavaş yavaş açılırken, o çalışma masanın sol alt köşesinde ki bölmeden kalem ve kağıt çıkarıyordu.
Bilgisayar açılınca, tam ortada bulunan müzik dosyasına basıp, bir tanesini açtı.

Şarkı, yavaş bir tınıyla başlarken, elimdeki kalem ile kağıdı çizmeye başladı. Bu sırada odaya giren arkadaşını duymamıştı. Arkadaşı gülümserken, Doruk sanki bir şey olmuş gibi kalemi elinden bıraktı. Arkadaşı olacaklara bakarken, Doruk ise sadece duruyordu...

"Geldiğini neden söylemedin Emre?" Doruk gülümserken, Emre derin bir oh çekti. "Çok güzel çiziyordun, dayanamadım." Emre arkadaşına bakarken mırıldandığı kelimelerin karşılığında bir cevap beklerken, Doruk ayağa kalktı. "Aslında ne çizdiğimi bilmediğim için güzel olmuş mu onu bilemiyorum." İkisinin tatlı sohbetini bölen şey, gelen anneydi. "Hadi aşağıya gelin, tatlı yiyelim." Doruk bir çocuk edasıyla el çarparken, Emre onun haline güldü.

Tatlılar yenmiş, sohbet edilmişti. Emre, Doruk'un hazırlanmasını beklerken kolay olmayacağını bildiği için yardım ediyordu. Doruk, şirin bir çocuktu ona göre. Emre en çok bu yönünü seviyordu.

Hazırlanma faslı bitince dışarıya çıktılar. Doruk, Emre'nin yanından yürürken elinde beyaz baston vardı. "Kitapçıya gitmeye ne dersin?" diyerek sordu Doruk. Emre gülümserken, kitap sevdasından hiç vazgeçmediğini anladı arkadaşının. "Düşünsem mi?" diyerek güldü. "O zaman gidiyoruz."

Emre, Doruk'un anlattığı şeylere gülerken, bunları nasıl bulduğunu sormak için, onun sözlerinin bitmesini bekledi. Doruk sözlerini bitirmeden, cümlesinin sonuna şu kelimeleri ekledi. "Ablam anlattı hepsini." Emre'nin içini bir burukluk kaplarken tebessüm etti...

"Emre gidelim mi?" Doruk yorulmuş gibi bulduğu ilk şeye tutundu. Arkadaşının koluna. "Doruk iyi misin?" Doruk arada kesik kesik nefes alırken, "İyiyim. Yani şimdilik." Emre paniklese de bozuntuya vermeden, arkadaşının koluna girip arabaya bitmesine yardım etti. Emre ile çocukluktan beri arkadaşlardı. Emre'nin başı belaya girse, Doruk hemen yardıma koşardı. Emre bu yüzden Doruk'a yardım etmeyi kendine en kutsal mutluluk bellemişti.

❄♒

Gece, Doruk için hiçte kolay geçmemişti. Arada kendini belli eden astımı tutmuştu. Ne yapacağını bilmeden, odada arama çabasına girmiş, bir iki eşya kırmıştı. Bu durum, Doruk'u üzerken, onun gibi olan biriyle tanışmak istiyordu. Acaba o da aynı hisleri hissediyor muydu?

Rengarenk olan dünyası, birden kararınca korkuya kapılmış mıydı?

Doruk korkardı karanlıktan. Hep ışığı açık uyurdu... Ama şimdi; onun hayatı karanlıktı. Alışmıştı artık. "Üç yılımı, karanlıkta tek başıma geçirdim. Aydınlatmaya çalıştığım her dakika daha da çıkmaza girdi." diyerek mırıldandı.

Eliyle, zor olsa da ses kaydedicisini bulduğunda düğmesine basıp, karanlığından kırıntılar mırıldandı.

"Bu karanlık, belki de bazı insanların kurtuluşu olurken, benim için ölüm olmaya devam edecek."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 24, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Umudun NoktasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin