2.Bölüm

10 2 1
                                    

Hastanede yalnız kalmıştık.Oda her hastane odası gibi mide kaldıran ve kaçıp gidilmek istenecek bir kokuyla doluydu.Odanın her yerini şırıngalar,sargı bezleri ve içinde kan bulunan tüpler dolduruyordu.Roy'un yüzüne baktığımda da buradan bir an önce kurtulmak istediği anlaşılıyordu.Ama yapılabilecek fazla birşey yoktu.Doktor bizim gözetim altında tutulmamız gerektiğini düşünüyordu.Tabi benim değil yalnızca Roy'un...
Ben Roy'a:"Büfeye gidip birşeyler alacağım." diyerek dışarı çıktım.Bunaltıcı, dar ve soğuk hastane koridorlarından geçtikten sonra çok güzel bir bahçesi olan küçük bir büfe gördüm.Yönümü oraya çevirip yürümeye başladım.Büfeye yaklaştığım sırada gözüme birşey takıldı.Bir afişti bu ve üzerinde de" ŞANLI AMERIKAN ORDUSUNA KATILMAYA NE DERSINIZ?"yazıyordu.Ben küçüklüğümden beri hep dünya barışını sağlamak isteyen biri olarak bu beni çok heyecanlandırmıştı.Afişi biraz daha okudum.En sonunda giriş koşullarına bakıyordum ki "Olamaz!" dedim içimden.Ama olmuştu bir kere.Giriş koşullarının erkek olacak maddesi dışında hiçbiri bana uymuyordu.Zaten uysa da şaşardım.Kendime dönüp bir kez baktım ve o an asker olmaya karar verdim.Tabi biraz zorlayacaktı beni ama ben başaracağımı biliyordum.O sokakta nasıl o çocuklarlarla başa çıktıysam,en azından denediysem,bunu da öyle başarabilirdim.Işte ilk defa orada kendi kendime söz verdim.Derin bir iç çektim ve büfenin açık olan kapısından içeri girdim.Içeri girdiğimde gerçekten biraz şaşırdım.Çünkü:Dışardan bakınca sıradan bir mekanmış gibi gözüken büfenin içi çok sıradışıydı.Çok eskiden kalma bir görüntüsü vardı.Sanırım 70ler müziği çalıyordu.Yerler ahşaptan yapılmıştı, masalar ve sandalyeler tahta kütüklere benziyordu ve görevliler tam 70lerden kalma giyinmişlerdi.Bunları bir kenara bırakıp tezgaha doğru yürüdüm ve görevliden iki kahve istedim.Birini özellikle şekersiz istedim.Çünkü:Artık form tutmam gerekiyordu.Nasıl olsa söz vermiştim artık kendime.Kahveleri alıp tekrar hastane odasının yolunu tutmuştum ki hırsızın biri arka cebimden deri kaplamalı cüzdanımı aldığı gibi koşmaya başladı.Bend e boş durur muyum hemen kahveleri camın hastanenin zemin katındaki ön camlarının birinin önüne bırakıp cüzdanımı çalan hırsızın peşinde koşmaya başladım.Hastanenin güneyine doğru birkaç blok koştuktan sonra hırsız ara sokaklardan birine girdi ve bende hemen ardından,hiç düşünmeden, o aralığa daldım ve karşıma çıkan manzara karşısında dehşete kapılıp gerisin geri ardıma bile bakmadan koşmaya başladım.Hastaneye yaklaşık 10 dakikada varmam gerekirken tahminimce yalnızca 1, 2 dakika sürmüştü.Hani göt korkusu dedikleri bu olsa gerek.Zaten niye koştuğumu bile bilmiyorum.Cüzdanımda ki son parayı da kahveye harcamıştım.Hastanenin önüne geldiğimde biraz soluklandım ve bu kış gününde soğumamış olan kahveleri tekrar elime alıp hastaneye girdim.Yine aynı insanın içini sıkan koridorlarından geçip Roy'un bulunduğu odaya girdim.Içeri girdiğimde Roy çoktan ayaklanmış gitmeye hazırlanıyordu.Ben zaten hazırdım ama su kahveleri içmeyi gerçekten çok istiyordum.Bu sebeple Roy'a oturmasını söyleyerek kahveyi uzattım.Roy'da kocaman sırıtarak kahveyi aldı.Sonra sandalyeye oturup az önce başıma gelenleri Roy'a,en ince ayrıntısına kadar ve biraz da abartılı bir şekilde, anlattım.Roy sözüm bittikten sonra büyük bir kahkaha attı ve:"Seni asla yalnız bırakmamalıyım çocuk.Sonsuza dek birlikteyiz." dedi.

The War 2023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin