Sabah uyandığımda başım neredeyse çatlıyordu. Yine aynı şeyi yapıp fazla kaçırmıştım. Bundan nefret ediyordum ama başlayınca da bırakamıyordum. Aklımı silik görüntüler yerleşmeye başladığında geceye dair tek hatırladığım siyah gözlerdi. Bir anda ayaklarıma bir ağrı yüklendi. Beynimde şekillenen yeni görüntüler sayesinde yüzüm kızarıyordu. Tanımadığım bir adamı kovalamıştım. Lanet girsin! Niye böyle saçma bir şeyi yapma gereği duydum ki? Kendimden nefret ediyorum. Ayaklarımı sürerek mutfağa gittim. Tam kahve yapmayı planlıyordum ki, kurbağalı kupamın içinde kahve kalmadığını gördüm. Bu bile başımın daha fazla ağırmasına yetmişti. Üstümdeki siyah atlet ve siyah kapri beni üşütüyordu. Üstüme gri hırkamı geçirip sokağa çıktım. Ayağımdaki pembe terliklerle fazlasıyla gülünç duruyordum. Bu terlikleri hangi akla hizmet almıştım onu bile hatırlamıyordum. Köşedeki bakkala doğru yürüdüm. Kapının önündeki gazete raflarından favori gazetemi alıp içeri girdim bir kaç kahve alıp dışarı çıktım. Tam eve giriyordum ki biri dikkatimi çekti. Siyah bir eşofman ve siyah dar bir tişört. Kolundaki kaslar karşıdan belli oluyordu. İnce, uzun ve kaslı bacakları vardı. Tıpkı kolları gibi. Fazla derin bakmış olmalıyım ki bana doğru döndü. Gözüme ilk çarpan şey siyah gözleri oldu. Emindim bu akşam gördüğüm ve kovaladığım çocuktu. Ben onu süzerken ben de onu süzüyordum. Kemikli bir yüzü, dolgun dudakları vardı. Gözleri büyük ve simsiyahtı. Bu da geçen akşam gördüğüm gözlerin aynısı olduğu kanıtıydı. Bana düz bir ifadeyle bakıyordu. Ben de ondan pek farklı sayılmazdım. Ama yanımdan geçen gerizekalı adam bana çarpmasaydı belki daha uzun süre onu süzebilirdim. Adamın çarpmasıyla sarsırdım ve elimde kahveleri düşürdüm. Akıllı bakkal amca niye bana poşet vememişti ki? Ona doğru baktığımda bir kez daha birleşti gözlerimiz. Ama gözüme takılan o dolgun dudaklarının arasından parlayan beyaz dişlerinin görüntüsüydü. Etkisinden çıkamamıştım hala. Kahveleri toplayıp eve yürürken bana çarpan adam halen söyleniyordu. Eve girip hırkamı kenara fırlatıp cama koştum. Kollarımı bağlayıp bakkalın içini izlemeye başladım. Gıcık bakkalcı amcayla gülerek konuşuyorlardı. Bir elinde siyah bir poşet,bir elinde sigarası dışarı çıktı. Gözleri gibi saçları da siyahtı ve çok güzel görünüyorlardı. Kafasını kaldırdı. O an ki panikle hemen tülü çektim. Beni görüp görmediğini bilmiyordum. Bir kez rezil olmuştum ve ikinci bir rezilliği kaldıramazdım. Telefonumu elime aldım. Çok sıkılmıştım. Ve fazla stres yapmıştım. Arkadaşlarımın malca fotolarını görmeye ihtiyacım vardı. Ta ki o arkadaşlık isteğini görene kadar...