Okulla ilgili olan sorunlarımız yüzünden patrondan yiyeceğimiz fırçayı düşünüp kendi kendime aptalca sırıtıyordum.Patron okuldaki uyuşturu satımını durdurdugu halde ben ve dikkafalı deli bozuk Ali bu isi yapmaya devam etmiştik.Patronun eski ahbabı olan okul müdürü bizi çağırdı.Tabi ki neden çağrıldıgımızı biliyorduk buna rağmen merak edip gitme geregi duydum.Müdür koltuğunda oturarak bacak bacak üstüne atıp,olmayan saçlarından rahatsız olmuşçasına masanın üzerindeki ufak aynadan kendine bakındı ve çocuksu bir sekilde dudak büzüp"Hayır Ulaş,bu isi bir daha burada yapmaya kalkmayın.İkinizde bu okulda tanıdık öğrencilersiniz.Nitekim burasıda tüm gözlerin üzerinde olduğu bir okul ve bunu yapmanızı istemiyoruz.."dedi.Başımı öfkeyle Ali'ye çevirip "Hadi Ali,gömelim şu keli"diyecektim ki "Yavuz'da bunu yapmanızı istemez,değil mi?"diye açıkça bizi tehdit etti.Ellerimin titremeye basladıgını hisseden Ali "Çıkalım Ulaş,yoksa elimizde kalacak bu it"diye kinayeli bir ifade ile söylendi.Müdürün korkuyla irileşen gözlerine bakarak "Seninle tekrar görüşeceğiz,"diye tehditkar bir ses tonuyla mırıldandım ve kapıyı sertce vurup çıktım.Loş ışıktan dolayı gözlerim kamaşıyordu.Ali eve gidip bir duş alacakmış,bu yüzden beni Yavuz'la yalnız başıma bırakmış oldu.Merdivenlerden hızla inerken bana carpan insanları umursamadan hızla ve sertçe ilerlemeye devam ediyordum.Doğrusu canlarının acıyor olmasıda biraz olsun umrumda degildi.Dar ve hafif karanlık koridorda ilerlerken burnuma gelen keskin sigara kokusuyla bugün bir tane bile icmediğimi anımsadım.Özlemisim içimi bertaraf eden zehri solumayı.Kapının önünde dikilen bodygartların beni görmesiyle başlarıyla selam vermeleri bir oldu.Bende başımı sallayarak yanıt verdim.Dar koridorun sonundan gelen sinir edici fısıltalara kulak asmayarak"Patron,iceride mi?"diye sordum.Selim başını egip"Evet,ama misafiri var"dedi.Dikkatimi çeken birşey olmuştu.Selim'in sesi adeta titreyerek çıkıyordu.Merakla ne olduğunu sormak icin dudaklarımı araladığım sırada"Bırak beni,yalvarırım!"diye acınaklı bir ses duydum içeriden.Anlaşılan Yavuz yine azmıs karıları atmıstı odasına.Sessizce deri montumun cebinden bir sigara çıkarıp dudaklarımın arasına yerlestirdim.Selim'in sigaramı yakmasıyla bir nefes alıp cigerlerime çektim dumanı.Basım ağrımaya başlamıştı.Uzun zamandan beridir ağzıma sürmemistim bu meleti.
Kapı aniden açıldı. Bakıslarımı birazdan meydana çıkacak güzelliğe çevirirken,sarsıldım.Bir anda durdu zaman.Bu kadarını beklemiyordum.Kapı aralandığı zaman,Yavuz'un isini bitirmesiyle geri postaladıgı afete bakmak icin gözlerimi diktiğim kapıdan henüz on yedi yaşlarında ufak tefek bir kız çıktı.Başı önüne eğilmis,istemsizce titriyordu.Koyu kahve sacları yüzünü saklıyordu.Kapının önünden ağır adımlarla ilerlemeye başladı.Elimdeki sigaram kül olup bitmişti bile.Kız ağır ilerleyisine devam ederken birden başını arkasına cevirdi.İşte o zaman ağladığını yanaklarına süzülen yaşlardan farketmistim.Derin ve gizemli bakıslarını yüzümden ayırdı.Ve ardına dönüp kaldıgı yerden devam etti ilerleyisine.Öfkelendiğimi yüz ifademdeki gergin tavırdan anlayan Selim "Sakin ol Ulaş,"diye uyardı.Başımı koridorun sonundaki insan karaltılarına çevirip"Torunu yaşındaki kızı altına alıyor,serefsiz"diye seslice söylendim."Kimmis o serefsiz Ulaş Pars?"diye sinirli bir ses tonuyla haykırdı Yavuz.Yavuz'un sesiyle silkelendim ve kendimden emin bir tavırla"O kendini iyi biliyor"dedim.Yavuz'un kaşları aniden çatıldı.O an beni öldürme isteğiyle yanıp kavrulduguna yemin edebilirdim.Adi bir gülümseme yerlestirdi çehresine.Sessizce "Ulaş benimle oynama evlat,beni karşına almak,ölmeden mezara girmektir"dedi.Selim ve yanindaki bu gergin sohbeti merakla izliyorlardı.Tıpkı onun gibi bende zoraki bir gülümseme yerleştirdim çehreme.Gözlerimi Yavuz'un koyu mavi gözlerine diktim ve ısrarcı bir ses tonuyla"Azrailin kime dalasacağı belli olmaz patron"deyip sakin bir hale bürünüp koridorun sonundaki çıkısa dogru ilerlemeye başladım.Tek bir fısıltı belirdi kulaklarımda."Akıllı ol evlat,akıllı ol..."
Kulak çınlamısını aldırış etmeden arabama dogru hızla ilerledim.Büyük ihtimal patron anama avradıma sövüyordu.Ben duymadıgım sürece sorun yoktu.Zaten karşıma geçipte bu denli kötü konuşma olasılığıda yoktu zira vereceğim tepkiyi kendiside çok iyi biliyordu."Seni ben yetiştirdim.Görüyorum ki kendi ellerimle ruhsuz bir herife çevirmişim seni."Yavuz nasıl bir yanlıs yaptıgını henüz yeni kavramıstı.Arabanın anahtarını alıp kapıyı açtığım esnada bir hıçkırık sesi duydum.Bir iniltiydi bu.Duraksayıp sesin nereden geldiğini algılamaya çalıştım.Açık ara farkla sıraya dizilen arabaların arasına sokulmuş sessizce yere çömelerek ağlayan kızı gördüm.Başını bacaklarının arasına alıp hıçkırarak aglamasını sürdürüyordu.Dikkat çekecek bir biçimde ise nefesini gögsünde hapsediyor ve adeta boğulmak icin bos bir çaba sarfediyordu.Elimi bilinmedik bir öfkeyle enseme atıp"Nefes alsana,"dedim.Kız korku dolu bakışlarını yüzüme dikti.Mavi gözleri yaş doluydu ve göz çevresi bayagı kızarmıştı."Ağlarken nefesini tutma,kendini öldürmek icin iyi bir çözüm değil."umursamaz bir tavırla parmagımı sokagın sonuna dogru isaret ederek"Bak ilerde sahil var,oraya gidip denize atabilirsin kendini.Hem intihar için haklı bir sebebin var gibi görünüyorsun,"dedim.Genc kız ürkek ve bir o kadar da saskın yüz ifadesiyle "Haklısın"diye mırıldanıp ic gecirdi.Ayaga kalktı ve seri bir hızla sahile doğru ilerlemeye basladı.
(Sanırım hikayem pek beğenilmedi.Üzüldüm ama halen umutluyum.Umarım bu bölümü begenirsiniz.Şimdiden tesekkürler;) )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULAŞ'IN KARANLIĞI
Teen FictionKaranlıktı,sertti ve soguktu.Peki bu karanlığı aydınlatacak biri çıkarsa karşısına o zaman ne yapacaktı?Vazmıgeçmeli yoksa ışığı benliğinde mi saklamalı?