İki

128 7 1
                                    

Olanlardan sonra aile büyükleri bir karar veriyor ve insanlar durumun farkına varana kadar kaçmayı planlıyoruz. Bu kaçış çok zor, bir kırtasiyeden satın aldığımız bota on iki kişi biniyoruz. Ben, annem, kardeşlerim, babam bir yerde oturuyoruz, hava soğuk ve karanlık.

Ne kadar ilerlersek ilerleyelim bir sonu yokmuş gibi görünüyor, hepimiz umutsuzuz. Başka bir ülkede yaşamak kolay olmamalı diye düşünüyorum içimden. O sırada fırtına başlıyor, deniz yükselirken botumuz bizim kontrolümüz dışında sağa sola hareket etmeye başlıyor. Durduramıyoruz, elimizden hiç bir şey gelmiyor, küçük kardeşlerim ağlamaya başladığında ona şarkılar söyleyerek sakinleştirmeye çalışıyorum ama gök gürültüsü benim sesimi bastıracak kadar yüksek.

Zaman geçtikçe botumuzun havasının indiğini fark ediyoruz, hava çok soğuk ve botumuzun içine su girmeye başladı.

Su ayak bileklerimizi geçti, büyükler her şeyin farkında. Kardeşlerim soğuktan korunmak için birbirlerine yaslanmış uyuyorlar, belkide onlar için çok geç. Gözlerimden bir kaç damla yaş düşüyor ancak onları siliyorum, ağlamak için henüz erken.

Gözleri yarı açık bana bakan on yaşındaki kardeşimi kollarımın arasına alıyorum, ters dönmüş botun kenarına tutunmuş bir mucize bekliyoruz.

Uzakta bir ışık gördüğümüz anda üzerimize parlak bir ışık tutuluyor, karanlığa alışmış gözlerim bu duruma adapte olmakta zorlanıyor. Daha sonra bir erkek sesi duyuluyor, anlamadığımız dilde bir kaç kez anons yapılıyor. Şaşkın gözlerle etrafımıza bakarken erkek sesi tekrar duyuluyor, bu sefer uluslar arası dilde bize olduğumuz yerde kalmamız söyleniyor. Yapabileceğimiz başka bir şey yok.

Önce bizi fark etmelerini sağlamamız gerekiyor ancak soğuktan hareket edemez haldeyim, kardeşim kıpırdamıyor, gözleri kapalı.

Kendimden geçmek üzereyken bir motor sesi duyuyorum, bizi fark ettiler ve anlamadığım dilde tekrar bir şeyler söylemeye başlıyorlar.

"Bulduk! Onları bulduk!"

MÜLTECİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin