otobüse binmiş evime gidiyordum. yanımda oturan kızın okuduğu kitaba bakıp onunla birlikte kitap okuyordum. hatta bir yerden onu okuma hızında yakaladım. kırkaltıncı sayfanın son cümlesini okuduğum anda sayfayı değiştirdi. ben kitap okurken bazı yerlerde dururum. koşarken bi durursun ya hani, onun gibi bir şey. dört sayfayı daha aynı anda bitirdiğimizde aynı yerlerde mi duraksıyoruz acaba diye düşünmeye başladım. bir kişiyle birlikte kitap okuyorsun ve duraksadığınız yerler aynı. biz ki okuduğumuz kitabın cümlelerinden aynılarını çizdiğimizde çıldıran insanlarız, bahsettiğim olay bunun da ötesinde. bu ihtimal beni baya etkiledi.
kitabı okumaya devam ederken bir cümlede duraksadım; öptüm ama içime çekmedim. birkaç saniye sonra okumaya devam edecekken kız elindeki kalemin kapağını açtı ve o cümlenin altını çizdi. ne yapacağını bilememe halini üzerine yağmur yağan kar bilir. kulaklığımı çıkarıp "çekmedin mi gerçekten?" dedim. "anlamadım?" dedi. böyle durumlarda verilen en kötü cevaptır 'anlamadım?' bu durumu da en iyi yerli yersiz çalan park sensörleri bilir. "kitapta çizdiğiniz cümle için demiştim." dedim. "hoşuma gittiği için çizdim bir sebebi yok." dedi. "o zaman kitabın seksenüçüncü sayfasında da bir cümle çizeceksiniz." deyip otobüsten inmek için düğmeye bastım. otobüste sağolsun hemen durdu. "yakşamlar." deyip cevap vermesini beklemeden indim. bir sigara yaktım. ve o an anladım hayatımın uzun zamandır neden başka birinin hikayesiymiş gibi gözükmeye başladığını.
sigarayı içmeyi unutup elimi yaktığının farkına vardığımda "ulan üç durak öncede indik iyi mi?" dedim, durakta kitap okuyan abiye bakarak