DİKKAT BU HİKAYELER ASKERLERİN GÜNLÜKLERİNDEN ALINTIDIR.
"Bir komutanımız var ki şeker gibi. Onu bir baba gibi görüyoruz. Elim otomatik silahımın tetiğinde. Gözlerim ufukları tarıyor. İkibuçuk saatten beri harekattayız. Bir ara komutanımız, fark edemediği bir çukura düşüp sendeledi. O anda hemen başının üzerinden sıyırıp geçen bir merminin sesi duyuldu. Yüreğimiz ağzımıza geldi. Peşinden çatışma çıktı. Bu çatışmada 4 kardeşimiz şehadet şerbetini içti!
Komutanımız, şehit olan askerlerin kimliklerini tespit ederken birinin göğüs cebinden çıkan nota dikkat kesildi ve bize dönüp; Kayserili Ahmet asker hanginiz, diye bize sordu?
Hiç ses çıkmadı. Meğer o da şehit olmuş.
Komutanımız diğer şehitlerinde ceplerine bakıyor ve Ahmet askerin cebinden çıkan nota baka kalıp ağlamaya başladı. Bütün bölük gözyaşlarımızı tutamıyoruz. Ağlıyoruz. Ama neden ağladığımızı da bilmiyoruz.
Komutanımızın o hali bizi çok etkiledi.
Komutanımız biraz sonra sakinleşip dedi ki;
Arkadaşlar!
Size moral vermesi ve maneviyatınızın desteklenmesi için şehit olan bu iki kardeşinizin sırrını ifşa ediyorum.
İlk bulduğum notta Yozgatlı Mustafa arkadaşınız aynen şunu yazmış.
Komutanım! Bir sırrımı size yazıyorum. Olur ya şehit olursam, Kayserili Ahmet'ten borç olarak aldığım 20 lirayı henüz elime geçmeyen maaşımdan siz alıp ödermisiniz? Ahirete borçlu olarak gitmek istemem!
Komutanımın hıçkırıkları hala kulaklarımda ve şöyle devam etti. Bu notu okuduktan sonra Ahmeti sordum. O da şehit olmuş.
Ahmet askerin cebine baktığımda ise şu notu okudum.
Komutanım! Yozgatlı Mustafa arkadaşımın borcunu helal ettiğimi, mahcup olur diye kendisine söyleyemedim. Eğer şehit olursam bana olan borcunu ödeyemedi diye üzülmesin!
Siz ona hakkımı helal ettiğimi söyler misiz?"