Elleri cebinde yürüyordu adam. Kafasında çözemediği denklemler vardı. Başından geçenler ile aklından geçenler arasında sıkışmıştı. "Nasıl olur?" sorusu ile yiyordu kendini.
Bir sokak köşesinden döndü. Küçük bir kız çocuğunun önünde durdu. "Peçete ister misin abi?"dedi kız. Adam masumiyetin vücut bulmuş haline bakıp iki peçete aldı. Beş lira verip alnından öptü küçük kızın. Uzaklaştı. Şaşırmıştı çocuk. Ağladı, derin derin ağladı. En son kim öpmüştü ki onu? Annesi ne zaman kalkacaktı yatağından? Babası ne zaman dönecekti bilinmeyen uzak yerlerden? En son kim öpmüştü onu?..
Adam iyice soğuyan havada sürdürdü yürüyüşünü. Bir köşeyi daha döndü. Nereye gittiğinin farkında bile değildi. Kaldırımda oturan, vücudu orada ruhu çok uzaklarda olan bir işçinin önünden geçti. Kaldığı küçük barakaya dönmek için dolmuş bekliyordu işçi. Bütün gün çalışmıştı ve kemiklerinin sızısını hissediyordu. Hayriye'sindeydi aklı. Acaba ne yapıyordu şimdi? Bu saatlerde ağa babasına yemek hazırlardı Hayriye. Gün gelecek ona da sofralar kuracak, geceleri yüreğini ısıtacaktı. Elbet o gün gelecekti. Ama şimdi bu sızılara katlanıp çalışmalıydı köyün bıçkın delikanlısı.
Genç adam bir köşeyi daha döndü ve stadın önünde toplanan kalabalığın arasından yürüdü. Hayret ediyordu. Hiç mi derdi yoktu bu adamların? Binlerce kişi bir araya gelmiş hoplayıp zıplayıp şarkılar söylüyordu. Üstelik bu basit oyunu izlemek için para veriyorlardı. Bu insanların tutkusu tuhaf geliyordu ona. Hem de hiçbir karşılık beklemeden. Var mıydı insanın doğasında karşılık beklememek? Bir çay ocağında oturup onları izlemeye başladı. Dün gece yaşadıklarını biraz olsun unutmuştu. Her zaman böyle yapardı. Bunaldığında kendini atardı sokağa. Yan tarafında oturan baba oğula kulak misafiri oldu.
- Maç ne zaman başlayacak baba?
-Yarım saat var oğlum.
-Bu sefer kazanacağız değil mi baba?
- Tabi oğlum, en az beş atarız.
-Yaşasıııın!
Genç adam tebessümle izledi baba oğulun konuşmasını. Çocuk elindeki düdüğü yere düşürüp aramak istediğinde, aramak için elleriyle yerleri yokladığında anladı o minicik dünyasının karanlık olduğunu. Bir damla yaş yanaklarına süzüldü genç adamın. Haksızlıktı bu.