NEDEN BU İLGİ?!

12 2 3
                                    

Ne yapıcam ben! Rüzgarda sanki inadına bana doğru sert bir şekilde esiyor. Dur artık ! Durrr! A durdu. Geldim. Sonunda geldim. Evimizin önünde ambulans vardı. Bir sedye çıktı. Bizim evden. Zaman yavaş yavaş ilerliyor sanki. Annenin" Gitme Adnan"diye bağırışı. Sedyede üstü örtülmüş birinin çıkması, komşuların annemi tutuşu, yanaklarımdan kayan gözyaşlarım. Hemen babamın yanına gittim.
"Baba!!! Baba bırakma beni!! Bırakma bizi" Son söylediğim söz çok kısık çıkmıştı. Çok. Anneme sarıldım. Rüzgar,Selin ve Mert'i nefes nefese kalmış olarak gördüm. Selin gözlerime baktı. Kafamı yana salladım. Gözlerinden yaş aktı onunda. Ve Mert'in de. Rüzgar ise aval aval etrafına bakınıyordu. Hastaneye gittik. Babamın üçüncü kalp krizi geçirişiydi. Sonunda bünyesi bunu kaldıramadı. Birkaç defa kalbine şok cihazıyla bastırdılar. Onlar her şok verdiklerinde benim içim parçalanıyordu. Ama o lanet çizgi değişmiyordu. O lanet ses değişmiyordu. Ve değişmedi. Babam öldü.
Ölmek. Beş harfe sığdırılmış yokluk. Beş harfe sığdırılmış onsuz bir ömür. Onsuz. O olmadan. Nasıl peki? Nasıl onsuz olacağız? Nasıl onsuz kahkaha atacağız? Nasıl yapacaktım ben onsuz? Nasıl "Baba!" diye boynuna atlayamayacaktım? Nasıl ağladığımda "Canım kızım " diye bana sarılmayan bir an yaşayacaktım? NASIL? NASIL? Asıl soru: Ben yada biz onsuz ne yapacağız?
***
2 hafta sonra
"Kiraz!!!" diye boynuma atlayan bir ses. Selin koşarak bana sarıldı. Onu özledim.
"Nasılsın? Toparlandın mı biraz?" dedi endişeli bir ses. Yüzünü avuçlarıma alıp
"İyiyim. Gerçekten"dedim. Mert geldi
" Naber bizim tayfa" dedi. Kafasına bi tane vurup
"Lan o benim lafım" dedim.
"İşte benim kızım" dedi Mert ve bana sarıldı. Bilerek yaptığından eminim. Çünkü o bazen beni gıcık etmek için bu lafı benim yerime söyler ve bende onun kafasına vururum. Eğer böyle yapmasaydım kötü olduğumu sanacaklardı. Ama ben iyiyim. Çünkü babam bana ölmeden bir gün önce " Canım kızım. Eğer bana birşey olursa sakın üzülme. Çünkü seni öyle görmeye dayanamam. O yüzden hep gül ve annene destek çık. " demişti. İşte bu yüzden sağlamım. Ders zili çaldı. Herkes gelip "Başsağlığı" diledi. Ama bir şey beni Alevlerin konuşmasına çekti.
"Nolmuş buna" dedi Alev. Sıla
"Babası ölmüş." dedi. Alev
"İyi olmuş" dedi. Gözüm döndü. Alev'in yanına gittim. Boğazından tutup kaldırdım ve bir tane suratının üstüne çok sert bir yumruk geçirdim. Acıyla yere yığıldı. Burnu ve ağzı kanıyordu. Kimse bana engel olamadı. Çünkü acımı biliyorlardı. Onun üstüne çıkıp
"Sen nasıl bir insasın? Seni geberticem! Seni öldürecem! " diyerek bir yandan vuruyor, bi yandan ağlıyorum. Sonra biri bana sarıldı ve beni kaldırdı.
"Bırak beni! Öldürecem onu!" deyip ağlıyorum.
"Sakın ol. Şimdi 10'a kadar sayacağız. Derin bir nefes al." dedi. Bu Rüzgar'dı. Dediğini yaptım.
"1,2,3,4,5" dedi ve biraz durdu.
"Şimdi gözlerini sıkıca kapat ve devam et." dedi yine. Dediğini yaptım. Çok iyi geliyordu.
"Herşey güzel olacak. 6,7,8,9 ve 10. Şimdi uslu bir kız ol ve aşağıya Selin'le in. Ben geliceğim." dedi ve Selin'e işaret yaptı. Alev'i de kolundan tutup kapıdan çıktılar. Ben neden bilmiyorum ama sakindim!
Rüzgar'ın Ağzından
Sıra bendeydi. Alev'i kolundan tutup müdürenin yanına götürdüm. Bütün öğretmenler oradaydı.
"Getirdim hocam" dedim ve Alev'i bıraktım. Hoca
"Anlat bakalım Alev kızım ne oldu?" dedi. Yalandan bir ağlamaya Alev
"Valla bilmiyorum hocam. Birden üstüme atladı" demez mi... Nasıl da yalan söylüyor! Deliricem!
"Yalan!" diye bağırdım. Tüm gözler bana döndü.
"Bu yalancı , kızın niye üzgün olduğunu sordu. Babasının vefat ettigi öğrenince acımasızca 'iyi olmuş' dedi. O da dayanamadı. Size soruyorum. Siz olsanız ne yapardınız?" dedim. Müdire
"Doğru mu bunlar?" dedi. Ses gelmeyince
"Sana diyorum kızım! Doğru mu bunlar?!" diye bağırdı. Yutkunarak "Evet" anlamında başını salladı. Müdire cıklayarak
"Yazıklar olsun sana! Nasıl bir vicdandır bu?" dedi ve beni dışarı çıkardı. Kiraz' ı öyle görmeye dayanamıyorum.
Kiraz'ın Ağzından
"Biraz daha iyi misin tatlım" dedi Selin."
İ

yiyim. Hemde çok. Neden bilmiyorum ama kızamıyorum. Rüzgar beni çok rahatlattı. " dedim. Selin'le birbirimize baktık. Sonra kahkaha atmaya başladık.
"Güzel dövdüm ama. Ağzı burnu birbirine dağıldı." dedim kahkaha attım. Sinirlerim çok gerildi.
"Ama kendini görmeliydin. Çırpınıyordun. Onu öldürücem diye bağırıyordun." dedi kahkaha atarak.
"Ooo! Hanımlar sizi böyle görmek ne kadar güzel" dedi hangi arada geldiğini bilmediğimiz Rüzgar.
"Noldu?" dedim sakince.
"Hocaya herşeyi anlatıp teslim çıktım." dedi.
"Bakın ne diyecem. Bizim tayfayı toplayalım. Sonra dondurmacılar gidip dondurma alalım. Orada yiyip evlere dağılalım. Hem sende rahatlarsın." dedi Selin. Rüzgar'a baktım. Elimi omzuna atıp
"Çıkışta işin yok değil mi?" dedim. Şaşırdı.
"Y...yok. Niye?" dedi.
"O zaman bizimle geliyorsun" dedim.
"Ama Selin bizim tayfa dedi. Yani sen, Selin ve Mert olmayacak mı?" dedi.
"Ve sen." dedim.
"Ne yani şimdi sen beni tayfana mı aldın?" dedi. Of çocuk ne taş kafalı çıktı!!!
"Sende is-" dememe kalmadan
"Tabi tabi! Neden olmasın ?" dedi. Ona Elimi uzattım.
"O zaman Mert'in iğrenç şakalarına, Selin'in moda konuşmalarına ve benim asabiliğime hoşgeldin." dedim. Elimi sıkıp
"Hoş buldum." dedi. Çıkışta dondurma gittik. Ve her zamanki gibi Mert'in soğuk espirilerine mağruz kaldık. Dondurmacıya vardığımızda en son siparişleri ben ve Rüzgar verdik.
"Çikolatalı, soslu, fındıklı dondurma" dedik aynı anda.
"Sen de mi ?" dedim.
"Galiba" dedi. Dondurmalarımızı alıp iki sandalye çekip oturduk.
"Ooo! Bakıyorum tarzlar aynı" dedi Mert.
"Tesadüf" dedim.
"Çok da güzel bir tesadüf" dedi Rüzgar bana bakarak. Gözlerime bakıyordu. Kafamı çevirdim. Selin'le konuşmaya başladık. Ama o hâlâ bana bakıyordu. Sonunda Mert onun dikkatini çekti. Onla konuşmaya başladı. Oradan kalkıp evlere dağıldık. Rüzgar beni eve bıraktı. Ve kapıyı örter örtmez kapı çaldı. Selin geldi.(Evi bize yakın.) Nefes nefese kalmış. İçeri aldım. Odanın kapısını örter örtmez
"Ne iş?" dedi. Suratına 5 saniye boyunca mal mal bakıp
"İş?" diyebildim.
"Sen ve Rüzgar işi"
"Nolmuş ben ve Rüzgar'a?"
"Hemen kaynaştınız."
"Kaynaşmak?"
"Offfff! Man kafa! Sana ilgi gösteriyor!"
"Kim?"
"Rüzgar!!!"
"Rüzgar?"
"Evet Rüzgar"
"Eeee?"
"Sana ilgi gösteriyor!!"
"İlgi?!"dememle okkalı bir tokat yemem bir oldu.
"Sağol. Bu bana lazımdı." dedim.
"Ama nasıl rahatladım bilemezsin." dedi keyifle.
"Eeee? Başa sar."
"Çocuk diyorum sana diyorum ilgi diyorum gösteriyor diyorum" dedi
"Bence abartıyorsun. Sadece babam öldüğü için beni üzmemeye çalışıyor." dedim. Odaya bir sessizlik çöktü.
"Hem ayrıca sen nereden uyduruyorsun bunları?" dedim.
"Valla ben bilmem. Ben diyeceğimi dedim. A buraya da yazıyorum sen demiştim diyeceksin" deyip parmağını yakası ve çekmeceme sürdü.
"Oraya buraya parmağını sürme." dedim. Böylece akşamı ettik. Pijamalarımı giyip yatağıma yattım. Birden telefonuna mesaj geldi."Merhaba ben Rüzgar." bende şöyle yazdım."Selam Rüzgar. Numaramı nereden buldun?" "Bir kuş söyledi"
"Seliiin!!!" "Evvet doğrudur😊. İyisin değil mi?😐" "İyiyim. Sayende . Çok teşekkürler😉" "Her zaman😎"yazmış. Gülümsedim." Neyse seni tutmayayım. By.🙆"yazdı. Bende "by" yazıp çıktım. Ama aklıma Selin'in söyledikleri geldi. Sahi desen bana bu kadar ilgi gösteriyor? Yoksa! Beni seviyor mu? Amaaan Kiraz roman yazma hemen tanışalı kaç gün oldu daha. Kendi kendine gelin güvey oluyorsun. Uyu artık!!!
1055 kelimeyle sizi başbaşa bırakıyorum.😄😄

SADECE SEVDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin