Multimedia: Kayra
Gözüme gelen ışık falan yoktu. İğrenç bir şekilde de kalkmadım. Alarmım çaldı ama o insanın beyninin erör vermesine neden olan bir şekilde değildi bu sabahki ki bu neşem burağın kapımı açıp yatağama atlamasıyla sona erdi.
" Ne yapıyorsun kurbağacıık? "
" Şimdi de kurbağacık mı olduk prenses ? "prenses mı her zaman böyle diyosun ama olmuyor böyle ya!?" deyip gıdıklamaya başladım. Çok gıdık alıyordu bana da benim ona yaptığım gibi gıdıklamaya başladı.Ki fazla gıdıklanmayan biri olarak ben tepki vermedim.
Ellerini teslim olurcasına kaldırana kadar onu gıdıklamaya devam ettim.
" prenses! " diye anırarak odamın kapısına koştu. Ama hala orda beni öldürecekmiş gibi bakışlar atıyordu. Üstündeki pjama ile harbiden bir kurbağacııktı.
Yeşil bir V yaka bir t shirt ve altına da koyu yeşil bir eşofman vardı. Ama eşofman denecek bir tarafı varsa tabi. Ayakları gözükmüyordu. Yere değecek kadar uzun bir şey di bu. Ama halinden memnundu bence ve burağı yeterince tatlı gösteriyordu.
" Çık odamadan diye bağırarak ayıcıklı terliğimin bir tekini alıp ona doğru fırlattım. ama ne yazık ki ona isabet etmeyip kapıya çarpmıştı.
Nasıl bir çocuk bu ya sen gel mutlu bir şekilde ilk ve son(!) kez uyanan erva Atasoy'u uyandırıp sonra da cadı diye anırıp odamdan çıkan burak poyrazoğlu sen çok fazla oldun. Gerçekten iç sesimin bunları dediğine inanamıyorum. Bir kurbağacıık için bunları düşünmem bile gereksiz. Yarım saatten beri uyanmış ve burağın sayesinde bir işkence çekmiş olan ben anca yatağımdan kalkabilmiştim ki kapı yine o aynı hızıyla açıldı,
"Halam çağırıyor cadı lütfen kahvaltıya insin aşağı dedi. "cadı kelimesine baskı yaparak söylemesiyle yeniden celallenip ayağımın dibinde duran terliğimin diğer tekiyle bir bakışma yaşayıp, eğilip elime aldım. Ve kurbağacıık yani meşhur burağımız hala kapıda dikiliyordu. Elimdeki terliği bir kere sallayınca yine çıktı odamdan ve bu kapının kapalı kalması iki saniye sürdü ve yine kapı açıldı.
Sadece kapıdan kafasını sokmuş bir şekilde bana bakan burak" Saygılar... CADI?!! " dedi ve yine çıktı.
Gıcık şey!?
Banyoya girip, elimi yüzümü yıkadıktan sonra tam aşağı inecektim ki karşımdaki boy aynası mani oldu. Bir pembe pijamalarıma aynada baktım birde t shirtün uçlarından tutup baktım. Ne ara bu kadar pembe sever olmuştum . Üstümdekileri çıkarıp, okul kıyafetlerimi üstüme geçirdim. Hafif bir göz kalemi ve rimel işte tamam! Belime kadar gelen sarı saçlarımı da omzumdan arkaya attım. Hemen aşağı inip masaya oturdum. Burağın yanına umutun karşısına oturdum. Masadayken sessizliği babam bozdu.
" Okula alışabildin mi burak?" dedi babam.
"Evet alıştım. Ervayla aynı sınıfta değiliz ama sevdim okulu. Ve teşekkür ederim okul masraflarını karşıladığınız için. "
" Ne demek oğlum!?biz de senin ailen sayılırız."
"Teşekkürler"
Bla bla bla gibisinden alakasız şeyler konuşulduktan sonra dış kapıya doğru ilerledik. Saate baktığımda 7.35 ti. Artik burağın arabasıyla gittiğimiz için biraz daha geç kalkıyorum. Önceden yürüyerek gittiğim için erken çıkmam gerekiyordu. Annemler o kadar servisle git deselerde ben yürümeyi tercih ederdim ama şimdi kurbağacığımız (!) yani diğer değişle burakla gittiğim için merak etmiyorlar diye düşünüyorum.
Ayakkabılarımı ayağıma geçirip dışarı çıktım ve arkamdan burakta. Arbaya binene kadar hiç konuşmadık. İki dk sonra burak radyoya uzanıp müzik açtı. Bende sessizce müziği dinleyip kafamı pencereye çevirdim.
"Ne o prenses bunların hepsi yatağına atladığım için mi yoksa prenses dediğim için mi prenses?"
" Hay ben senin prensesini.. var ya!? "
" Ayhh Erva bende senin çok seviyorum bitanecik kuzenim benim "
" Evet burak tamam"
Okula gelmiş, arabadan inmiştik. Burak yanıma sokulup, elini omzuma attı.
" Aferin burak iştee böyle!"
Koridorda yürürken geçen burağın göz kırptığı kızdı o ama bir bakışı vardı anlatamam. Ben zafer gülümsememi takınmışken, bhrak önüne gelen saçlarından elini geçirdi. Aramızda 5-6 santim falan vardı kurbağacııkla. Şu 'kurbağacıık' olayı da ana sınıfından beri var.
Yani bilirsiniz 'küçük kurbağa' şarkısı vardır. Her ana sınıfında yapılan işkencelerden biri işte.
Ve burak orda kurbağa kostümü giyip, o şarkıyı söylemişliği olmştu. Ona zola verilen bu kurbağa karakterine etmediği laf kalmamıştı. Ve ana sınıfındayken arkadaşları faln kurbağacıık diye seslenirlerdi. Allah ım ne lanet bir anı!!! İşte bendeki de inat onu sinir etmeyi sevmiyor değilim yani. Beni sınıfımjn kapısına bıraktıktan sonra biraz daha ilerleyip, yan sınıfa yani kendi sınıfına girdi.
Bende sırama doğru ilerleyip, oturdum üçüncü sırada tek oturan bir mal ben vardım galiba. Yani yanı boş olanlar vardı tamam da dördüncü sıra nedir ya. Neymiş ben dersleri çok iyi dinliyormuşum derslerim iyiymiş ben arkada dinleyemezmişim de hep şu edebiyatçı yüzden ya.!!
Sınıfta 10 kişi faln vardı. Ama en önemlisi de bir azra bozkurt vardı burda!
" Günaydın! aşkım böceğim bitanem canım bebeğim!!!"
" Yine Ne istiyorsun burak mı?"
" Başka hiç kimse umrumda değil bir burakk! ! "
" Dün konuştuk, yakalşık iki saat mesajlaştık. "
" Maşallah(!) ne ara numarasını aldın da bu iş oldu. "
" Bu iş olmadı daha ama benim en iyi arkadaşım sayesinde olacak!? "
" o tamam ya kesin! "
Ve sınıfa doruk girdi, o güler yüzüyle.
" Günaydın "diyerek selam verdi doruk.
" Günaydın " dedik aynı anda azrayla.
Dorukta azranın yanına oturuyordu. Benim bir önümde. Derse edebiyatçı girdi. Bu adamı gerçekten anlamıyorum ya! Bir insanın bu kadar anısı olabilir mi ya?
Yok neymiş küçükken de böyle kitap okurmuş! Merak ettiği kitapları gider ookul kütüphanesinden alırmış. Bizde onun gibi okumalıymışız faln filan.
Bir doğum gününde de annesine gitmiş yalvar mış faln kitap aldırmış hediye olarak ta. Annesi senin taşındaki çocuklar parkta oyun oynuyorlar sen niçin bu kadar fazla kitap okuyorsunlar falan.
Bla bla bla bla!!!
birden kapı çaldı. Sınıfa bir çocuk girdi. Böyle bir tatlılık olamaz ya,
Öğretmen evet der gibi başını salladı.
"Galiba yeni geldin bu okula "
" Evet efendim yeni geldim"
" Adını ve soyadıı öğrenebilir miyiz? "
" Kayra deniz "
" Bende edebiyat öğretmenininiz ahmet sayer, boş bir yere geç "
" adının kayra olduğunu öğrendiğim çocuk sınıfı gözleriyle tararken benim yanımun boş olduğunu görünce tebessüm edercesine gülümseyerek yanıma oturdu. Kibarlık amaçlı bende gülümsedim. Dedsin sonuna kadar hiç konuşamadı. Sadece ahmet cevap verirken ki duyabildiğim sesinin tınısıydı. Zil çalmış ve hoca sınıftan çıkmıştı. sonra da arkasından herkes teker teker çıkmaya başlamıştı. Azra arkasına dönüp kantine gideceğini söyledi. Başımla onaylayıp, cüzdanımdan aldığım on lirayı elime aldım. Şu okul eteklerinden nefret ediyorum ya ne cebi var ne de birşeyi? Pantolonun nesi var işte be!
"Geçebilir miyim? " diye sordum kayraya dönerek.
" Tabii" diyerek çekildi.
" Bende sizinle gelebilir miyim? Yani okulu bilmiyorum o yüzden " ben bu soruyla afallarken " Tabii olur kayra "diye atladı azra.
" Öyle değil mi erva? "diye bir soru yöneltti bu seferde azra.
" Evet neden olmasın. " diye cevap verdim hemen.
Doruk nihan hocanın yanına aşağı inmişti, geçen ders der notu ve konularla ilgili bişey konuşmak için.
Ortada kayra yanlarında ben ve azra, bu şekilde yürüyorduk. Bu durumu hoş karşılamayan karşımızda duran
Buraktı!...Vote ve yorum lütfen!?