Yatağın yanından sarkan kolunu güçlükle kaldırıp karnının üzerine koydu. Korkuya kapılmış bir şekilde etrafı seyrediyordu. Beyni nerede olduğunu algılamaya çalışırken, çocuğun gözleri yanında uyuya kalan kıza kaydı. Kendini kızı izlerken buldu. Kızı uyandırıp Seni tanıyor muyum? Diye sormak istemişti ama bunu yapabilecek gücü kendinde bulamıyordu. İstemsizce kızın yüzünü incelemeye başladı. Suratında onu tanıyacak bir parça arıyordu. Odaya hemşirenin girmesi ile irkildi, yatağın ayakucunda kollarını yastık yapan kız da uyandı. Kız oturduğu yerden hemşirenin yaptıklarını izledi. Çocuk da öyle. Hemşire serumu çıkarıp gittikten sonra kıza çevirdi yüzünü. Sen kimsin? Ben buraya ne için geldim? Demek için kendini hazırlarken kız konuşmaya başladı.
" Kaza geçirdin. Onun için buradasın. Tanrıya şükür ki bana geri döndün. Beni tanıyamadın değil mi? Ben..."Kızın cümlesi bitmeden çocuk elini kulağına yerleştirdi. Beynini uyuşturan bir ses yankılandı kemiklerinin arasından. Bağırmak istese de kelimeler dökülmedi dilinden. Yüzünü buruşturdu. Acısını kafasını iki yana sallayarak belli edebildi sadece. Kızın buğulu sesini zar zor duyuyordu. Az önce gelen hemşire tekrar içeri girmişti ama oğlan gözlerini açıp bakamıyordu bile. Elleri yavaşça kulağından aşağıya doğru indi. Kemik boşluklarından yankılanan ses azalmaya başlamıştı. Kadın her ne yaptıysa bu ona iyi gelmişti ya da kızın elini tutuyor olması korkutmuştu içindeki şeyi. Tanımlanamayan güven verici sesi tekrar duyduğunda güzel gülüşünü kondurdu yüzüne. Kız çocuğun diğer elini de tuttu.
"Beni tanıyamıyorsun değil mi?"Kız yutkundu. Çocuğun boş gözlerinin içine baktı. Uçsuz bucaksız karanlıkta yer çekimine yenik düştüğünü hissetti. İçi ürperdi. Derin nefes alıp devam etmeye çalıştı sözlerine. Elleri titredi. Boğazına dikilmişti kelimeler. Sökülemiyordu yerlerinden. Bu senin için de zor. Diye geçirdi aklından. Çocuğun ağzından çıkacak tek bir kelimede arıyordu cesaretini. Çıkamadı onlar da yerinden. Ağzını açsa belki dökülecekti bütün kelimeler. Tıpkı sabahleyin olduğu gibi. Acı verici ve bir o kadar da akıcı...
Çocuğun göz kapakları kapanıyordu yavaştan. Sanki ağır bir cisim yerleştirmişlerdi her birine. Dayanamayıp kapattı gözlerini huzurlu ve kısa bir uykuya daldı güzel gözleri. Kız saçlarını okşayıp çocuğun anlından öptü.
Çocuk aniden gözlerini açtı. Ne olduğunu kavramaya çalıştı. Bu sırada kız hala elini tutuyordu. Kafasını kıza çevirdi. Kız tatlı ve istekli bir gülümseme ile çocuğa baktı. Çocuk kızın beklenti içerisinde olduğunun farkındaydı fakat elinden bir şey gelmiyordu. Çocuk bir anda kafasında anlamdıramadığı sesler duymaya başladı. Başına ağrı girdi. Kafasındaki seslere anlam veremiyordu. Yüzünü buruşturdu. Kız, çocuğun yüzüne endişe ile bakmaya başladı. Kafasındaki seslere aldırmadan kızı rahatlatmak için ağzını açtı. Boğazına doluşan kelimeler çıkamadı ağzından. Çıkaramadı sesleri birer birer.
İyiyim...Kız yemek getirdi. Çocuk serum takılı eliyle kavradı kaşığı. Acıyla inledi. Elini salladı. Kızın her an endişeli olan gözleri yeniden ona dikildi. Çocuğun zar zor yemek yiyişini izledi. Dayanamadı camdan ayrılıp yanına gitti. Oturup yedirmeye başladı. Ağzına giren her lokmayı zar zor yutuyordu. Boğazının acıdığı yüzünden belli oluyordu. Yemek bitti, çocuğun ağzını sildi. Çocuk tekrar güzel gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Tanımadığı bu kıza yakınlığını anlamlandıramıyordu. Kafası iyice karışıyordu.
Eğer yanımda ise yakın hissettiğim biri olmalı...Kız aniden yerinden kalktı. Kucağında tuttuğu tepsi gürültüyle yere düştü. İkisi de irkildi. Kız yerdekileri toplarken çocuk ayaklarını indirdi. Kız toplayıp kalktığında gözleri birleşti. Birbirlerinin gözlerinde kaybolmuşlardı. Çocuk kızda tanıdık bir şeyler kız ise umut arıyordu. Her ikisi de aradığını bulamadığında kız yatağın yanından ayrıldı. Çocuk ayaklarını geri yatağa çekti. Onları göğsüne dayadı. Tekrardan elindeki seruma baktı. İyi hissediyordu. Çıkartabilirdi. Çıkarttı. Tek bir kelime bile edememişti. Sormak istediklerini soramamıştı. Kendi kelimeleri içinde boğuluyordu. Tekrar yankılandı beynini uyuşturan ses. Kulakları çınladı. Başı ağrımaya başladı. Kafasına vurunca geçecek gibiydi. Defalarca vurdu. Kız fark edince yanına geldi. ellerini tuttu. Bu sefer gözleri korku ile bakıyordu. Göz göze gelemediler. Çocuk gözlerini sıkıyordu. Saçlarını çekiştiriyordu. Ayak parmakları çarşafı sıkıyordu. Kız daha fazla korkmaya başladı.
''Lütfen gözlerini aç ve bana bak.''Kızın gözlerinden yaşlar süzüldü. Çocuk gözlerini açıp ona baktı. Sesler yükselmeye başladı. Kıza bakıyordu ama göremiyordu. Gözlerinin önünden görüntüler geçmeye başladı. Zamanı belli olmayan. Sadece acıya yer verilmiş olan. Garip ve hüzünlü anılar geçti gözünün önünden. Saniyeler içerisinde milyon tane kare. Belki milyar... Tekrar kapadı gözlerini sımsıkı. Gideceklerini umdu. Olmadı. Gitmediler. Zihnine düştü her şey. Hafızası güçlendi. Hissettiği yakınlığın sebebini biliyordu. Kızın döktüğü her damlanın sebebini.
"Kalbinin beni tutamamış olduğunu düşündüm. Artık, beni tanıyorsun değil mi?"
Çocuğun yaşadığı karmaşa hala devam ediyordu. Kızın dedikleri, bulundukları yere gelmeden önceki o son sahne... Yine de dayanamadı kalbi. Yavaşça yok oldu bütün hisleri. Sakinleşti bütün düşünceleri. Boğazda kalan kelimeler bir çırpıda dökülecekti şimdi.
Oğlan kıza yaklaştı. Gözlerini kızın dudaklarına kilitledi. Kısa bir duraksamadan sonra çocuğun ağzından ilk kelimeler çıktı.
" Benim yanımda gülüşün soluyordu. Peki ya şimdi, gülümseyebilir misin?"Bana çok fazla yardımı dokunduğu için sevgili arkadaşım youngblood-03'e çok teşekkür ederim. Tek bölümlük bir hikayedir.
Medya: INFINITE - Can You Smile
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can You Smile |✔
Short Story❥ Bir oğlan ve bir kız, birbirlerini hatırlatan tek bir gülüş... ❝Oğlan kıza yaklaştı. Gözlerini kızın dudaklarına kilitledi...❞ © Tüm hakları saklıdır by.Coinin_s 🐰