Imagine Dragons - Radioactive
Amsterdam
Deren Çetiner
''Özür dilerim. Bir daha izinsiz almam. Lütfen ...''
Yalvarıyordum. Dövmemesi için yalvarıyordum. Geçen sefer dövdüğünde canım çok yanmıştı. Üstelik morlukları hala duruyor. Bir de... Utanıyorum. Okulda sürekli neden her yerimin mor olduğunu sorup duruyorlar. Söyleyemiyorum. Babam dövdü diyemem ki. Eğer dersem, daha çok döver.
Yalvarışlarımla kemerini çözmekte olan eli durdu. Daha da yaklaştı ve yüzümü avuçlarının arasına aldı. Baş parmakları yanağımı okşarken ondan beklemediğim bir sakinlikle konuştu.
''Seni dövmemi istemiyorsun dimi? İyi ve tatlı kızları dövmek hiç güzel bir şey değil çünkü.''
Gözlerimden yaşlar firar ederken kafamı hızlıca sağa sola salladım. Ellerini yüzümden çekti. Parmağındaki alyansı çıkarıp sehpanın üzerine yavaşça bıraktı ve tekrar bana döndü. Sonrasında attığı tokatla bayılmadan önce duyduğum son şey onun acımasızca sözleriydi.
''Ama sen çok kötü bir kızsın Deren. Ve kötü kızlar cezalandırılmalı.''
Nefes nefese uyandım. Son zamanlarda çok fazla kabus görmeye başlamıştım. Her gece rüyalarıma giren çocukluğum bana uykuyu haram kılıyordu. Komodinin üstünde duran saate baktım.
03. 50
İşten önceki son birkaç saat.
Yastığımı kabartıp, kendimi uykunun kollarına bırakmaya hazırlanırken varlığını hissettiğim yabancıyla birden kaskatı kesildim. Elimi sakince yastığın altına götürdüm. Tenim metalin soğuğuyla buluşunca aradığımı buldum. Silahı sıkıca kavrayıp ani bir hamleyle yataktan kalktım ve hislerime güvenerek girişe doğrulttum. Hedefim oradaydı. Sokak lambasının odamda oluşturduğu loş ortamda belli olan silueti ürpermeme neden oldu. Bilim Kurgu filmlerindeki mutantlar gibiydi. Çok büyüktü. Tek fark karşımdaki kişi bir kurgu değil, gerçeğin ta kendisiydi. Bana doğru bir adım atınca ışık yüzünü aydınlattı ve ruhsuz bakışlarını sundu. Ardından bakışları kadar ruhsuz sesini bahşetti.
''Gitmemiz gerek. Seni bekliyorlar.''
Kahretsin... Türkçe konuşuyor. Şaşkınlık beni sarmalarken en son ne zaman birileriyle Türkçe konuştuğumu düşündüm. Çok uzun zaman olmuştu. Hem, kimler bekliyordu ki beni? Ah... Yine şu Almanlar olmalı. Yasa dışı işlerine karışılmasını istemeyen pislikler.
'' Ben hiçbir yere gelmiyorum.''
Bana çok uzun gelen bir süre boyunca ifadesizce baktı. Sonrasında yavaş ve kendinden emin adımlarla bana yaklaşırken ben de elimdeki silahtan fazlasıyla emindim.
"Yaklaşma. Yoksa seni kevgire çevirim. "
Kevgir mi? Kevgir neydi? Söylediğim cümlede bir anlam ifade ediyordu ama ne olduğunu hatırlamıyorum. Ancak kevgire dönme düşüncesi onu pek etkilememiş olacak ki hiç duraksamadı. Elimdeki silahı daha da sıkı kavradım. Artık namlunun ucu göğsüne dayanıyordu. Yüzünde hala umursamaz ve alaycı bir ifade vardı. Aynı alaycılıkla gözlerimin içine bakarak sırıttı. Bense her an gelebilecek bir hamleyi tahmin etmeye çalışıyordum. Büyük ihtimalle ceketinin kol kısmında veya beline sıkıştırdığı bıçağı çıkaracaktı. Belki onunda silahı vardı. Ben bunları düşünürken o beni şaşkına uğratacak bir şey yaptı. Arkasını döndü ve gitmeye başladı. Dışarı çıkıp kapıyı kapattığında dikkatli bir şekilde arkasından gittim. Ancak dışarı çıktığımda gördüğüm tek şey hiçlik oldu. Bir anda gitmişti. Tıpkı bir anda geldiği gibi.
Kapının bütün kilitleri kapatıp zinciri de geçirdikten sonra odama geri döndüm. Glock 19 tekrar yastığın altındaki yerini alınca adımlarımı banyoya yönelttim. Sıcak bir duş beni hem rahatlatacak hem de birkaç saat sonra başlayacak yoğun iş temposuna hazırlayacaktır.Yeni bir gün, yeni suçlar ve yeni pislikler.
Banyo kapısını açıp, geri kapatma gereği görmeden içeri girdim. Muslukları açıp suyun sıcaklığını ayarladıktan sonra üstümü çıkarmak için tişörtümün belini kavradım. Ancak hızlı bir şekilde kapanan kapı ve ensemde hissettiğim nefesle dondum. Biri vardı. Benim evimde, banyomda biri vardı! Kahretsin! İki kişiydiler. Başından beri banyodaydı. Nefes alışlarım yavaşladı. Yaklaşıyordu. Tam dibime gelince durdu ve kafasını eğdi. Nefesinin, tenimde bıraktığı izden anlıyordum. Önce ensem, sonra boynum. Kulağıma gelince duraksadı. Derin bir nefes çekti ama geri vermedi.
''Hallo''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLSİLE
Художественная прозаArdı kesilmeyen cinayetler... Soğukkanlı bir seri katil... Kördüğüme dönmüş olaylar... Ve bu düğümü çözmek için kurulmuş bir ekip. Aşk, gizem, heyecan ve komedi. Silsile 'ye hazır mısınız ?