Moskova
Günyeli Keskinaslan
Soğuk. ..
Bastığım zemin, soluduğum hava, içtiğim su, seviştiğim kadın bile. . .Ama asıl sorun soğuk değil. Belalı şehrin belalı insanları ve bitmeyen pislikleri. Ama bu hayatı ben seçtim. Ve cezamı çekmek zorundayım.
Neredeyse kayanr derecede olan suyu kapattım.Askıdan aldığım havluyu belime sardım ve banyodan çıktım. Kapı girişinden başlayıp yatak ucuna kadar uzanan kıyafetlerin arasından bana ait olanları alıp giyinmeye başladım. Son olarak komodinin üstünden telefonumu alırken gözüm beyaz nevresimler içinde yatan bedene takıldı. Şu an bende o yatakta olabilirdim. O soğuk bedenle günah dolu bir gece geçiriyor olabilirdim. Ta ki telefonum gecenin bir yarısı görev aşkıyla çalmasaydı.
Ceketimi üzerime geçirip atkımı boynuma dolarken telefonum tekrar titredi.
"Evet"
"..."
"Adres ne?"
"..."
"Tamam. İlgileniyorum."Sikeyim!
Ne yani, gecenin bu vakti saçma sapan bir yan kesicinin peşine mi düşecektim? Bu işlere çaylaklar bakmalıydı. Ben siktiğimin yan kesicileriyle uğraşmak için eğitim almadım onca sene. Bunlar hep o Sergei olacak piçin işiydi. Aklınca yola getirmeye çalışıyor beni.
Teşkilatta üstümüz olan Sergei tam bi Türk düşmanı. Herif ben daha teşkilata gelmeden hakkımda planlar yapmış. Ancak aldığım eğitimleri öğrenince nefretini dizginlemeye çalışmıştı. Ben de bir Türk olarak bu davranışı göz önünde bulundurarak çok üstüne gitmemiştim. Taa ki toplantı esnasında iğrenç bir olayı Türk ırkına benzeterek lanse edene kadar. Eee nezaketimiz kadar öfkemiz de Türk bizim. En son hatırladığım şey masanın bir ucundan diğer ucundaki Sergei'ye uçtuğumdu.
Sonrasında prosedür işledi. Hakkımda inceleme yapılmasına karar verilecekken birden Sergei iti atılıp şikayette bulunmadığını ve beni affettiğini söyledi. Ben tam yola geldi derken meğer şerefsizin planı farklıymış. O olaydan beri ne kadar gereksiz iş varsa bana yıktı. Puşt!Sergei itinin yaptıklarını düşünüp kinimi tazelerken verilen adrese gelmiştim. Issız bir arazi ortasındaki harabe binaya doğru ilerlerken hala sağlam olan tabeladan buranın aslında bi fabrika olduğunu anladım. Yani en azından eskiden öyleymiş.
Belimdeki silahı çıkarıp emniyet kilidini açtım. Bir elimde fener diğer elimde silah dikkatli bir şekilde sürgülü kapıdan girdim ve etrafa göz gezdirdim. Feneri yere tuttuğumda gözüme çarpan kırmızı lekeler çarptı. Feneri yerde gezdirip lekeleri takip ettiğimde bunların V şeklinde olduğunu anladım.
Ahh yine bir grup ergen V for Vendetta izleyip kendilerini uydurma bir dava düşüncesine atmış olmalıydı. Büyük ihtimalle yalan bir ihbar ile de kendilerini göstermeye çalıştılar.
Geri zekalılar.
Silahımın emniyetini kapatıp tekrar ait olduğu yere koydum. Arkamı dönüp geldim kapıya doğru ilerlerken birden kapının sürgülenme ve ardından kapanma sesi geldi. Çevik bir hareketle silahı tekrar elime aldığım anda fabrika birden aydınlandı. Gözüm anı gelen ışığa alıştığında gördüğüm tek şey tabandaki V harfleriydi. Sadece bir tane değildi. Çok fazlaydı ve hepsi aynı yöne doğru çizilmişti.
Aniden kafama dank eden gerçekle aydınlandım. Bunlar V değildi. Bunlar işaretti. V harfi sandığım okların hepsinin sivri ucu aynı yöne bakıyordu. Oklarını gösterdiği yöne döndüm. Karşımda kömür rengi bir duvar ve üstünde yine kırmızı renkte bir yazı...
'HOŞGELDİN '
Boynumda hissettiğim sızıyla elim boynuma gitti. Ardından gelen uyuşukluk ve onu takip eden karanlık. ..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLSİLE
General FictionArdı kesilmeyen cinayetler... Soğukkanlı bir seri katil... Kördüğüme dönmüş olaylar... Ve bu düğümü çözmek için kurulmuş bir ekip. Aşk, gizem, heyecan ve komedi. Silsile 'ye hazır mısınız ?