Final'e son 3 bölüm :') -Belki 4-
Sabahın erken saatlerinde Lay, Yan ve Kai ile yola koyulmuştuk. On iki saattir aralıksız yürüyüşün ardından ise hiçbir sonuca varamamıştık. El mecbur, geceyi geçirebileceğimiz uygun bir ortam hazırlamaya çalıştık orman içinde.
" Ne oldu bilmiyorum. Gece olmadan bulacağımıza emindim. " Yan oturduğu taş parçası üzerinde üzgüce mırıldandığında Lay düne oranla oldukça anlayışlıydı.
"Aslında bence bu iyiye işaret. Yani, geçen sefer de kaybolmuştun, öyle değil mi? "
" Evet, haklısın. Bu gerçekten iyiye işaret. "
İkili altı saat ile on iki saat arasındaki o altı saatlik farka aldırmadan etrafa pozitif sinyaller yaymaya çalışıyordu. Birbirlerini teselli ederken Kai ile odun toplamak için ayaklanmıştık. Kai önde ben arkada otların arasında dolanıyor, bulduğumuz odunları kucağımızda topluyorduk.
" Umarım en azından kampa dönüş yolunu bulabiliriz. "
" Evet, bu iyi olur. "
" Yani, nerede olduğumuza dair bir fikrimiz yok. Yaklaşık on iki saattir aralıksız yürüyoruz. Yani, ne kadar hızlı gittiğimizi bilmiyorum ama-"
Kai'nin hala ilerlediğini düşünüyordum fakat konuşmaya ve odun toplamaya o kadar dalmıştım ki eliyle beni durdurmuştu.
" Ne?" Ona doğru bir adım attığımda taşlar birbirine sürterek ses çıkarmıştı.
"Sus!"
"Ne oldu?"
" Dinle, dinle, dinle." Sessizliği sağlayıp ormanlıktaki doğal seslere kulak verdim. Bu inanılmazdı.
" Sende duydun mu?"
" Evet ama...Bu ses sanki..."
Gözlerimiz buluştuğunda ikimiz de sesin geldiği yöne doğru koştuk. Fazla uzakta değildi. Kısa sürede o mükemmel deniz manzarası bizi karşılamıştı.
" Lanet olsun.."
" Gidelim. " Elimi kavradığında kayalıklardan sahile doğru indik. O an tüm güzel anılarım zihnime hücum etti. Ellerimin arasındaki sıcaklığı sanki bu dünyadan beni çekip çıkartmış gibi. Sanki zaman akşam yemeğini çok kaçırdığı için minik göbeği ile dalga geçtiğimden sahile yürüyüşe indiğimiz o akşam vaktiydi. Sanki zaman Jongin ile ilk buluşmamızı unuttuğum o sahil gibiydi. Belki ilk tokatımı yediğim bir akşam üstü gezmesiydi. Kim bilir. Hepsi birer birer kafamın içinde bir yerlerde canlanıyordu ve ben sanki yeniden diriliyordum. Anıların yüzümde oluşturduğu tebessüm ile baktım Kai'ye. Ellerimizi ayakkabılarını çıkartmak için ayırmıştı. Sonrasında paçalarını kıvırdığında ana dönüp geri geri yürümeye başladı. Elimle sahili işaret ettim.
" Nasıl olur da kimse sahilin kampa bu kadar yakın olduğunu söylemez?"
" Belki onlar da bilmiyordur. Belki de ilk biz biliyoruzdur. "
"Hatırlıyor musun? Geçen gün şeyden bahsediyordun. Hayatta olduğun zamandan özlediklerinden ve geri dönmek istediğinden. Bende sana hiçbir şeyi özlemediğimi söylemiştim."
Kıyıdan uzaklaşıp bir köşede bağdaş kurduğunda yanına oturmuştum. Elindeki ayakkabılarını bana doğrultmuştu.
" Altını çizerek söylüyorum. Özleyecek bir anım yok fakat son zamanlarımı o kadar berbat geçirmeme neden olan şeyi merak ediyorum. "Acaba uyuşturucu kullanmaya başlamadan önce nasıl bir güzelliğin elimden kayıp gitmesine izin verdim?" İşte. Tam olarak merak ettiğim bu. Ve evet, öyle söylemiştin. "
" Aslında... Burada seninleyken, eskiden olduğum halimi özlüyorum. "
" Eskiden nasıldın? "
" O zamanlar mutluydum. Elbette buraya gelmeden önce, ama..."
" Evet?"
" Burada, senin yanında olmak bana eski halimi hatırlatıyor. Sadece, bilmiyorum. İnsanın böyle bir şeyi böyle bir yerde hissetmesi garip. Yani biz, hepimiz ölüyüz. "
" Biliyor musun? Hatırladığım son anılarımda tanıdığım tüm insanlar ya yarı ölü ya da ölüydü. Sen gerçekten iyi idare ediyorsun Sehun. "
" Öyle mi düşünüyorsun? "
" Evet, kesinlikle. "
Başı önde elindeki taşı havaya atıp tutarken, o ağzından hiç düşmeyen sakızını yine çiğniyordu. Taş bilmem kaçıncı kez eliyle buluşmadan havada yakaladığımda yüzünü bana çevirmişti. Anlık bir hamleydi dudaklarını dudaklarım arasına almam.
***
Gecenin ilerleyen saatlerinde sahilin başka bir köşesine geçmiş ve birbirimize sarılarak uyumuştuk. Tamamen Jongin'di. Kai'den uzak. Her şey eskisi gibi, olması gerektiği gibiydi. Uykumun ortasında Lay'in adımı haykırdığını işitiyordum. Gözlerimi araladığımda Kai'nin - ya da Jongin mi demeliydim?- kolumun üzerinde uyuduğunu gördüm. Tabi bu manzaranın güzelliği saniyeler sürmüştü çünkü sahil gece göründüğü gibi değildi. Başımı birkaç santim soluma çevirdiğimde görüş açıma sayamayacağım kadar çok prezervatif girmişti. Uyku sersemi Kai'yi uyandırmadan biraz daha doğrulduğumda uyuduğumuz yerin sahilden ziyade bir prezervatif havuzu olduğunu farketmek bende şok etkisi yaratmış, hızla Kai'yi uyandırmıştım.
" Dikkat et Kai! Ayakakbılarını giy, üzerine basma. "
Biz toparlanırken Lay çoktan yanımıza ulaşmıştı.
" Umarım burada uyumamışsınızdır çocuklar. "
"Aslında, evet. "
" Burası uyuşturucu kullananların ve fahişelerin toplandığı yer. Onlar için bile fazla iğrenç bir yer. Artık gidebilir miyiz?"
Hızla bize yakın yoldan ilerlemeye çalışsak da nafileydi. O kadar çok prezervatif vardı ki her adımda ayağımız kayıyordu.
" Sizinle birlikte sizi ararken Yan'da kayboldu. Onu bulmamız gerek. "
Lay 'Buralara çok sık gelirdim ' edası ile prezervatif gölünün üzerinde süzülürken söylemişti. Bir bu eksikti. Freddy'i bulmak istiyorsak öncelikle Yan'ı bulmalıydık ve işin garip tarafı ikisi ile de işimiz olmamasına rağmen bu yola çıkmıştık.