Yapacak Başka Bir İşin Yok

2.6K 252 44
                                    

" Biliyor musun? Neden buraya daha önce taşınmadık?"

Sanki tarih tekerrür ediyordu. Jongin ile olan tüm anılarım zihnimde canlanıyordu bir kaç haftadır. Gerçek gibiydi ve bunun gerçek olma ihtimalini düşünüyor olmam tüyler ürperticiydi. Son kavgamızı etmeden sekiz-dokuz ay öncesiydi sanırım bu sefer  zihnime dolanlar. Ayrı eve taşınmıştık. Mutfak sandalyesine oturmuş yemek yapışını izlerken aniden bu soruyu yöneltmiş, uğraştığı şey her neyse bir kenara bırakıp masanın üzerine, tam karşıma oturmuştu. Sandalyem ile masanın arasındaki ufak boşluktan çıplak  bacakları sarkarken kollarını boynuma dolayıp minik bir öpücük kondurmuştu dudaklarıma.

"Çünkü bu kadar eğlenceli olacağını tahmin etmemiştik."

"Evvet Sehun-ahh !"

Tüm şirinliği ile çıplak bacaklarını ileri geri sallarken neşeyle söylemişti. Bacaklarını hareket ettiği boşluktan kurtarıp ellerimin arasına almıştım. Sanki aynı dakikaları yaşadığım hissi yetmiyormuş gibi, bir de o sütun bacaklara tekrar dokunuyormuşum hissi yayılmıştı bedenime. Lanet. O bacaklara bayılıyorum. O günde böyle söylemiştim zaten.

" Tanrım, bunlara bayılıyorum." 

"Ne? Bunlara da bayılıyor musun?" diyerek munzur bir cevap ile üzerindeki tişörtü çıkarıp kıkırdayışı da hatırladığım kareler arasındaydı. Sonrasında belime dolanan bacakları ile odamıza geçişimiz..

İlk başlarda onu çok özlüyor oluşuma bağlasam da uzun zamandır buradaydım ve geldiğim ilk günden beri onu özlüyordum. Bu his farklıydı. Belki de bir şeylere işaretti. Belki Jongin'de beni özlemişti. Olabilirdi.

"Sanırım haddimden fazla özlüyorum Chanyeol."

" Miranda Kerr'i mi?"

"Hayır tabi ki ! Jongin'den bahsediyorum."

" Her neyse. Eski hayatından eski bir sevgili. Bu gece de çıkıyoruz değil mi bir şeyler içmek için? Bana söz ver."

"Hayır, hayır, hayır Chanyeol. Bu gece dışarı falan çıkmayacağım."

"Ne?"

"Bu moralimi daha da bozuyor."

" Peki ne yapacaksın? Kendini mi öldüreceksin? Üzülme ama sen zaten bir ölüsün Sehun."

Chanyeol ve biz ölüler ile ilgili bitmek bilmeyen esprilerinden yalnızca biriydi bu. Üzerine bir de bu iğrenç espriyi külüstür arabasına yaslanarak yaptığında ve sadece kulakları göründüğünden iğrençlik seviyesi daha da bir artıyordu. Bununla birlikte kulakları esprilerinden daha komik olduğu için bunlara göz devirmekle yetiniyordum.

"Bilmiyorum. Belki."

"Sanki seni mutlu edecek bir şey var da." Külüstürünün içine yerleşirken yine de burun kıvırdığını görmüştüm. Arabanın içinde  evime doğru ilerlerken anılar zihnimi garip bir şekilde tekrar dolduruyordu.

" Seni seviyorum Sehun.."

" Bende seni."

"Gerçekten mi?"

***

Chanyeol beni eve bıraktıktan sonra günlük tavan izleme rutinime devam etmiştim. Yani Eric ve göbüşü gelene kadar. Bu sefer yalnız da gelmemiş yanında krem peyniri kutusunu da getirmişti.

"Krem peynirimi sen mi bitirdin?"

Cevap vermedim. Çünkü bu evde yalnızca ikimiz vardık ve ben bir ölü için fazla yemek yiyordum. Buna karşın kendime Eric gibi göbekten bir dost edinmemiştim. Cevabı bilmesine rağmen sorusunu tekrar yeniledi.

" Sehun, peynirimi sen mi yedin?"

"Sakin ol Eric, sana başka bir krem peynir alırız."

"Hayır önemli olan bu değil. Sadece şimdi biraz yemeyi planlıyordum."

"B planın falan yok mu? "

"Sehun hep aynı şeyi yapıyorsun!" 

Boş krem peyniri kutusunu yatağımın üzerine fırlattığında Eric'in iyi gününde olmadığını anlamış, biraz sinirle yataktan doğrulmuştum.

"Tamam! Tamam! Gidip sana krem peynir alacağım!"


Eric ile olan savaşı bu sefer kaybetmiştim. Şimdi markete gelmiş rafların arasından Eric'in en sevdiği krem peyniri arıyordum. Sonunda bulduğumda sepete birkaç abur cubur daha eklemiştim. Her halukarda vereceğim para Eric'ten çıkıyordu. Sonuçta müdürümdü. Tam başka bir reyona dönecekken birinin bana seslendiğini duydum. Tanıdık bir ses.

"Sehun?"

"Ahh, Suho?"

"Er ya da geç seninle karşılaşmayı umuyordum."

"Burada ne işin var?"

" Ölüyordum, uğrayayım dedim."

" Nasıl yani?"

"Sadece şakaydı. Aslında gelmemde senin de az da olsa payın var."

"Öyle mi? Sana olan 200 dolar borcum için buralara gelmene gerek yoktu."

"Her zaman komik biriydin ama hayır, sebebi bu değil. biliyorsun insanlar hep intiharların üçlü olduğunu söylerler. Bunda gerçeklik payı var. Bilirsin, etrafındaki insanlar intihar etmeye başlayınca kendi kendine beni farklı yapan ne diye soruyorsun. Anlıyor musun? Ben neden hala hayattayım? Sonra birden bire anladım. Cevabını bilmiyorum. Gel gelelim beni en çok etkileyen senin değil Jongin'in intiharı oldu."

" J-jongin mi?"

"Evet Jongin."

"Ö-öldü mü?"

"Evet o da senden bir ay sonra intihar etti. Bunu bildiğini sanıyordum."

"Tanrım bilmiyordum!"

Kucağımda krem peynir ile koşarak marketimsi yerden çıktığımda arkamdan Suho'nun bağırışlarını duysam da aldırış etmedim. Chanyeol'e gidip her şeyi anlatmalıydım.

" Peki borcun olan 200 dolar ne olacak? Paramı hala istiyorum!"

***

" Yani demek istediğim, bu şehirde olmadığından fazlasıyla eminim. Çünkü ben öldükten bir ay sonra intihar etmiş ve biz hiç karşılaşmadık. İstersen buna iç güdü ya da başka bir şey de diyebilirsin. Hadi Chanyeol, en kötü olasılık biraz dolaşmış oluruz."

"Kim ? Biz mi?"

"Tamam.."

" Buraya geldiğinden beri kaç kez biriyle yattın?"

"Neden bunu soruyorsun?"

"Sadece bir soru."

"Sanırım hiç."

"Sanıyor musun?"

" Hiç. Ama konunun bunlarla ne ilgisi var?"

"Hem de çok ilgisi var. Sperm sayın fazla olduğu için evrenin hiç bir yerinde kimsede olmayan bir beden dışı tecrübe yaşadığını sanıyorsun."

"Chanyeooll..Sperm sayım mı fazla? Tamam Jongin ile tek seferde birkaç tur yaptıktan sonra burada kurumuş olabilirim fakat önemi yok. Yani söylediğin saçmalık. Hem ne zamandan beri insanlar sperm fazlalığından hayal görüyor? Ayrıca iç güdülerimi destekleyen birini de gördüm.Gelmeyeceksen de izin ver arabanı ödünç alayım."

"Birden bire böyle alıngan olma tamam mı? Tek söylediğim gitmen için yeterli bir sebep olmadığıydı. O adamın yalan söylemediğini bilemezsin."

" O zaman bunu spermlerimi işin içine katmadan söylemeliydin. Her neyse, Jongin'i unut. Gelmen için başka bir sebebin var."

"Neymiş o sebebim?"

"Yapacak başka bir işin yok."

"Haklısın. Bekle anahtarları alayım."








wristcutters: a love storyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin