Seçilmiş

365 5 2
                                    

İzmir, yeni bir şehir, yeni bir hayat, yeni bir okul... Bir buçuk yıl önce İstanbul’a gittiğimde de aynısını söylemiştim. İlk defa yaşamak için başka bir şehre gidiyordum. 19 yıl aynı evde yaşamıştım, ama artık ben İstanbulluyum. O zaman için çok heyecanlanmıştım, ama hiçbir şey umduğum gibi olmamıştı. Ama hissediyorum, bu kez her şey farklı olacak. Hem burası doğduğum, büyüdüğüm yere de çok benziyor zaten hem de çocukluğumdan beri en yakın arkadaşım olan Deniz’le aynı evde kalıp aynı üniversiteye gideceğim. Fakültelerimiz farklı ama hiç önemli değil.

Dönem ortası okul değiştirmek pek görülür şey değil, ama mecburum. Şimdi herkes bana bakacak, beni gösterecek ve hakkımda konuşacaklar. İlgiyi her zaman sevmişimdir, ama fazlası beni bunaltmaktan başka bir işe yaramıyor. Hayatımda ilk defa ilgiden bıktığım an daha anasınıfındayken olmuştu. Bayılmıştım, 5 dakika baygın kalmıştım ve her zamanki gibi gördüğüm kâbusun etkisiyle ağlayarak uyanmıştım. O günden sonra da kâbuslar peşimi bırakmadı zaten. Uyurken, bayıldığımda, her zaman oradaydılar.

Eşyalarımı yerleştirirken daldığım hayallerden Deniz’in sıcakkanlı sesiyle uyandım. O benim haricim bir şekilde hep sevecen, çabuk sinirlenmeyen, altın gibi bir kalbi olan bir kızdı. Ben onu hep kişiliği açısından kıskanırken o da beni hep güzellik açısından kıskanırdı. Uzun bacaklarım, yoğun çikolata kahvesi iri gözlerim, manken gibi vücudum ve doğuştan dalgalı yoğun kahverengi saçlarımı hep kıskanmıştı. Ama bunlar hiçbir zaman arkadaşlığımızı bozmadı.

-Hayalperest, hadi yemek yiyoruz.

Gülerek ‘Ah, tamam kanka geliyorum.’ Dedim ve elimi yıkamak için yeni evimin lavabosuna gittim. Yemeği yerken muhabbete daldık. Konuşurken bir süre sonra, ‘Bileğindeki beni kaşımayı bırakmazsan yara yapacaksın.  Sonra benim başıma ekşiyeceksin.’ Dedi. Sonra komik olmayan taklidimi yaparak ’Elim acıyooo’ Dedi. Ben de ‘Hahaha, çok güldüm Deniz’ diyerek pizza tabağını lavaboya koydum ve ona dönüp ‘Ben biraz dolaşıcam,  deniz havasını özledim’ dedim. Deniz ise ‘Sen bilirsin, ben kahvemi elime alıp Supernatural izlemeyi tercih ediyorum’ dedi.

Vestiyerdeki aynanın karşısına geçip kendime baktım. Saçım nemden dolayı biraz kabarmıştı, Sonra odama gidip makyaj yapmaya karar verdim. Rimel ve biraz parlatıcı sürdüm ve odamdaki aynaya bakıp gülümsedim. Üstüme siyah kabanımı alıp topuklu, uzun çizmemi giydim. Uzun boyuma rağmen topukludan pek vazgeçemeyen bir insanım. Normalde hep Converse giyerim, ama kışları 2 yıldan uzun zamandır düz çizme giydiğimi hatırlamıyorum.

Evden çıkar çıkmaz kendimi deniz kenarına attım ve telefonumdan müzik açıp kulaklığımı taktım. Denizi içime çekerken huzur buluyordum. Yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra dalga kıranlardaki banka oturdum ve gözlerimi kapatıp gevşedim. Daha sonra kalktım ve dolaşmaya başladım. Bir kafeye oturdum ve bir sütlü kahve siparişi verdim. Tam otururken karşımdaki masaya bir erkek oturdu. Türk olamazdı, Türk’e benzemiyordu. Sarışındı, uzun boyluydu, 1.85 vardı. Yeşil gözleri delici bakıyordu. Gözleri aynı anda hep oyuna susamış bir çocuk gibi, hem de olgun bakıyordu. Onu görür görmez başım ağrımaya başladı, nefes almakta zorlanıyordum. Bir süre sonra başım dönmeye başladı ve gözlerim karardı. Bileğimdeki diş büyüklüğündeki hafif şişkin ben –kendilerinden nefret ederim- acımaya başladı. Sanki kaynar suyun içinde duruyor gibiydi. Dudaklarımdan istemsiz bir inilti çıktı, bu onun dikkatini çekmiş olmalıydı, gözleri bana döndü. Gözleri yavaşça kaşıdığım üçgen biçimindeki bene kaydı ve gözleri fal taşı gibi açıldı. Ve aniden gözlerim karardı ve düştüm. 

SeçilmişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin