Ben Ve Biz

8 0 0
                                    

10 YIL SONRA..

Hafif rüzgar bedenimi yalayıp geçerken istifimi bozmadan son vedalarını eden turkuaz gökyüzüne bakmaya devam ettim. Gecenin koyu tonları kendini güneşin parlaklığına  teslim ederken sessizlik sadece etrafta değil içimde de hakimdi. Kalp atışlarım ilk defa bana karşı tezat olmayacak şekilde suskun ve sessizdi. Benimle mücadele etmek için fazla yorgundu belkide.

 Damarlarımdaki kan ise her zamanki gibi delice akmak yerine sanki bu mükemmelliği  bozmamak için akmaktan vazgeçmişti. Kirpiklerim kirpiklerime kavuşmaktan korkuyordu. Sırf ses çıkar diye. Vücudum yutkunmamı engellemek istercesine savaşıyordu benimle. Kulaklarım farklı bir ses yakalayıp bu anı bozmaktan korkarmış gibi tartarak alıyordu sesleri. Çektiğim nefesi susturmak için adeta havayla kavga ediyordu göğüs kafesim. Hareketsiz bedenim bana uyum sağlamak istemişti sonunda. Onlarda anlamıştı anın güzelliğini ve muhteşemliğini. Bozulmaması gerektiğini...

 Kuşlar beni anlayıp daha yavaş ötüyorlardı sanki. Hiç çıkmamışlardı bugün ortaya. Onlarda bekliyordu. Bizde bekliyorduk. Dünyanın susmasını bekliyorduk hep birlikte. Susmasını ve gözlerini açmasını. Güneş bile bunu bekler gibi duygularla saçılıyordu etrafa. Çarpan her bir ince ışık hüzmesi boş bir heyecanla geri yansıyordu. Gecenin bitmesini istemeyen rüzgar, bulutları sürüklüyordu etrafta. Güneşi durdurmak adına can havliyle oradan oraya koşturuyordu. Sönmek istemiyordu. Çaresizce tepiniyordu ve biz onu izliyorduk. Acınası halini göremiyordu bir türlü. Bize katılması gerektiğini anlayamıyordu. Işık arttıkça çaresizce savunmaya çalışıyordu kendini. Sıcağın korkunç ellerinden kaçmaya çalışırken kendi kendini boğduğunun farkında değildi. Son vuruşlarını yapıyordu adeta. Çöp kutularının etrafında dolanıp aklınca huzuru bozmaya çalışıyordu. Poşetlere çarpıp ses yapıyor, arada suratımıza sertçe çarpıp uyarmak istiyordu bizi. Yavaş yavaş öfkeleniyordu etrafımdakiler. Rahatlarını bozan rüzgarı cezalandırmak için öfkeden kuduruyorlardı. Hissedebiliyordum. Kızıl ateş zihinlerimizi okurcasına daha da yayılıyordu etrafa. Bakılamayacak kadar parlaktı artık. Her bir köşeye, her bir deliğe sığmak istercesine yayılıyordu. Rüzgarı yok etmek, öldürmek ona kalmıştı sanki. Bu etraftakileri daha da coşturmuştu. Artık sessizlikten eser yoktu. Kafes dövüşünü aratmıyordu etraf. Herkes rüzgarın cezasını izlemek, acı çektiğini görmek için adeta çırpınıyordu. Rüzgar yine bozmuştu oyunu. O mükemmel durgunluk, sessizlik çoktan bozulmuş, yerine insanı boğan bir gürültü hakim olmuştu. Kuşlar kanatlarını vura vura bağırırken, çöp kutusunu eşeleyen kedi ukalaca etrafta dolaşıyordu. İlk korna sesleri çığlıklarını bırakmıştı sonunda(!). Güneş artık o kadar masum değildi. Veya narin. O ince işlemeli parmakları ile etrafı okşamak yerine kaba elleriyle havaya işkence etmeyi tercih etmişti. Hah! Her zaman katil olmayı seversin zaten seni küçük yıldız.

 Bu ukala hengâmeye vücudum da tepkiliydi artık. Nedensizce kanım hızlanmış, göğüs kafesim basınçtan kırılacak seviyeye gelmişti. Adrenalin denen hormon damarlarımda asi bir vahşilikle koşuyordu. Beynim olanları kavramaya çalışıyor, ne yapması gerektiğini şaşırmış gibi davranıyordu. Gözlerim neler olup bittiğini ona anlatmak için iyice açılmış, kirpiklerim hızla açılıp kapanarak ona rahatlamasını söylüyordu. Kısaca tüm bunlar artık buradan defolup gitmem gerektiğini anlatıyordu bana.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 27, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Bulut HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin