"Hope," dedi ince bir ses. "Hope kalk artık, hadi yemekhaneye inelim."
"Hope!" dedi yeniden "Hope Mikaelson kaldır kıçını artık yataktan!" diye tiz sesiyle bağırınca yataktan doğruldum.
Sesli nefes verip baygın ve uykulu bakışlarımı karşımda duran Mila'ya attım.
"Günaydın, " dedim var ve yok arası bir sesle.
"Günaydın mı? Öğle oldu şapşal," Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım
Ne ara öğle olmuştu? Bu saate kadar nasıl uyuyabilmiştim?"Sabah kahvaltısını kaçırdın aç olmalısın. Gel öğle yemeğinide kaçırma." dedi kapıya doğru adım atarken.
"Tamam," dedim usulca. "Üzerimi bir giyineyim."
Kapının kulpunu açıp bana yandan bakış attı. Parmağını bana doğru uzatarak şakadan bir ikazda bulundu.
"Geç kalma sakın."
"Kalmam."
Kapıyı kapatıp çıktı. Bende üstümdeki pijamaları çıkarıp dolabtan mavi kot pantolon aldım, beyaz bir bluzle dolabın kapağını kapattım.
Üstümü giyindiğim zaman aynaya bakıp kendimi inceledim. Her zamanki gibiydim.
Odadan çıkıp alt kata -yemekhaneye- indim. Bayağı kalabalıktı.
Bizim dörtlüyü köşedeki masa da gördüm. Bana da her ayırmışlardı. O uzun sıraya girdim ve üşenmeden(!) sıramı bekledim.
Saatler süren sıradan sonra yemeğimi almış ve masaya oturmuştum.
"Yeni telefon almak istiyorum ben," dedi Layla. "Telefonum külüstürün teki, bu telefonla o harika okula gidersem rezil olurum."
Mila alayla sırıttı. "Hangi parayla alacaksın peki?"
Layla gözlerini öfkeyle kısarak Mila'ya ölümcül bir bakış attı. "Senden farklı olduğum için kıskanıyorsun beni öyle değil mi?"
Mila kaşlarını kaldırdı. "Çok merak ediyorum, ne farkın var benden?"
Bu sefer Layla alayla sırıttı. "Babam beni yeni bir evlilik yapabilsin diye yetimhane köşelerine atmadı canım."
Layla'nın yanında oturan Clara gözlerini büyüterek Layla'ya baktı. Masadaki herkes sessizdi.
Hepimizin buraya geliş bir sebebi vardı fakat aramızda en acılı hikayeye sahip olanlardan biri de Mila idi.
Babasıyla yaşıyormuş önceden. Annesi onu doğururken ölmüş. Zaman geçtikçe adam dayanamamış yalnızlığa. Evlenmek istemiş.
Ama evlenmek istediği kadın kısır bir kadınmış. Mila'yı kızı olarak görmemiş hâl böyle olunca adama şart koymuş.
Ya benimle, ya Mila'yla.
E bu baba olacak adamda kadını seçmiş, Mila'yı da yetimhaneye atmış.
Mila bu konuda oldukça hassas. Bize hikâyesini ilk anlattığında ağlamaktan bayılmıştı.
Ve şuanda gözleri dolu bir şekilde Layla'ya kırgınlıkla bakıyordu. Yüzündeki hayal kırıklığı anlaşılmayacak gibi değildi.
"Kimse için üzülme, Hope."
Kaşlarımı çattım. Bu da neydi? Kimsin sen?
En iyisi hiç duymamış gibi davranmaktı. Evet, evet. Kesinlikle hiç duymamış gibi davranmak en iyisi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gereksiz Prenses
Teen FictionBenim adım Hope. Tüm olağanüstü varlıkların yaşaması için benim ölmem gerekiyor. Herkes benden nefret ediyor. Herkes ölmemi istiyor. Beynimde dönüp duran sesler içimi kavuruyor ve kendimi öldürmem için beni ikna etmeye çalışıyor. Direniyorum; Acı çe...