Çığlık çığlığa uyandım o sabah."oh be ruyaymis"deyiverdim hemen.Bu neydi şimdi vicdan azabı çekiyordum sanirim derken annem girdi odaya hadi kahvaltıya "peki anne" diyerek gecistirdim onu.Hemen hazırlanarak mutfaga gittim ve kahvaltıya oturdum.Anne ve babamla Ingiltere işini konuşuyorduk ve tabiiki onay verdiler saygı duyuyorlardı kararima.Kahvaltimi bitirdikten sonra hemen odama gidip çantamı, bavulumu aldım ve kapıya yöneldim.Anne ve babamla vedalaşmak kolay olmadı ama ayrılmayı basarmistik. Büyük parka doğru yürümeye başladım heyecan ve korkuyla.Cevap gelmemişti ama yinede gidiyordum iste bir umut.Söyleyeceğim şeyleri kafamda belirledigim Alp'e söyleyeceklerim kafamda tekrarladım.Gitmeyecektim Ingiltere 'ye nasıl gidebilirimki nasıl bırakırım onu burda aramızda hiçbirşey olmamasına rağmen.Hem annem babam arkadaşlarım falan.Ama gitsemde çok mutlu olabilirdim.Büyük parktaydim ama o orada değildi.Uzun bir aradan sonra kocaman bir hayal kırıklığıyla Martin Michel'i arayıp kararimin olumlu yönde olacağını bildirdim.uçak biletimi almıştım.Tam uçağa binecekken
-SERAA
-....?
-Gitme
-Neden gitmeyeyim?bir mesaja cevap bile vermiyorsun.buluşmak neyime sen benim neyimsinki? kimsin sen?nasıl vazgecirirsin beni?
-Çünkü seni seviyorum.
benn sokkk!! ben iptal!! ben vefat!!
- Şaka mı bu ?
-Hayır
-Herşey için çok geç gitmem gerekiyor
-Gitme
-Gitmeliyim
Hizlica uçağa bindim.
-Ya sen sevmiyormusun?
Bende seviyorum hemde çocukluğumdan beri ama bunu nasil soylerim.Kendime hakim olamadan mutluluk gözyaşları içerisinde boynuna sarildim.Belki cook uzun zaman olmuştu ama seviyordum onu.Biz tabi cikamaya başladık.Gitmedim Ingiltere 'ye ona inandım ve hayallerimden vazgectim.Annemleride burada beni daha çok mutlu edebilecek şeylerin olduğunu söyledim.