Başlıyoruz

9 1 1
                                    

Özel bir kolejde okuyan bir kızdım. Herşeyin içinde bulunduğu bir kızdım. Çok karmaşıktım ve çözülemezdim. Herkesin gizemli ve agresif diye tanımlandırabileceği bir modeldim. Ama kimse benim hakkımda birşey bilmiyordu. Taki bu seneye kadar. HADİ BAŞLIYALIM...
Yine mükemmel bir sabaha uyandım desem kesinlikle kocaman bir yalan kazanında yüzüyo olurum. Çünkü bugün cidden iğrenç bir gün. Okulun 1 günü ben son sınıfım. Allahtan bu sene o lanet insanalardan kurutuluyo olucam. Neyse bunları geçelim.

Yavaşça bu düşüncelerin ağırlığının altına ezilmeden yerimden doğruldum ve bacaklarımı birbirine kenetledim. Sonra gözlerimi açmak için 1,2 dakika beklediğim çünkü hemen açarsam yerinden fırlayabilirlerdi. Gözlerimi 2 dakikanın sonunda açtım eve ovuşturdum. Aynı zamanda fark ettimki eğer biraz daha bu yatağın üstünde debelenirsem idrar kesem patlıyacaktı. Kalktım ve koşar adımlarla lavaboya attım kendimi. Aynaya bakmadan tuvaletimi yaptım ve birazcıkda klozetin üstünde uyukladım.

Hadi ama bunu hepinizin en az 1 kere yaptığını biliyorum.

Neyseki uyuya kalmadan idrar kesemi boşaltmış ve aynanın karşısına geçebilmiştim. Hemen bir yüz taraması yaptım. Dudaklarım şişmiş ve gül kırmızısı olmuştu. Gözlerim uykudan yeni uyandığım için kısık bakıyordu. Siyah ve uzun kirpiklerimde buna uyum sağlıyordu tabiki. Kaşlarımda aynı düzlükte ve karmaşasında beni selamladı. Allahtan küçük bir burnum vardı yüzümde tek sevdiğim şeydi galiba. Biraz daha yüzüme bön bön aynada baktıktan sonra hemen bakım ve makyaj evresine geçebilmeyi akıl etmiştim.
Ben öyle ne kızları kıskandırmak için nede erkeklere güzel görünmek için makyaj yada bakım yapan kızlardandım. Ben sadece aynada kendini görünce bu tip ne lan? Dememek için bakım yapanlardım. Yani kısaca kendim için yapanlardan

Daha sonra bu düşüncelerden sıyrıldım çünkü annem aşağıdan "mira seni saçlarından tutup kafanı klozete sokmamı istemiyosan hızlı ol" diye çekirmişti. Bunu duyar duymaz bi anda aynanın karşına geçtim ve hemen kirpiklerimi kıvırdım zaten uzun ve dolgunlardı ama yinede bunu yapmaya bayılıyordum işte. Hemen 2 kat maskara üzerine normal dolgunluktaki dudaklarıma bir lip balm ve azıcıkta kaşlarımı taradıktan ve o karmaşadan çıkardıktan sonra hızla lavabodan çıkıp ışığı kapattım.
Hızlı adımlarla odama gittim ve kapıyı kapatıp dolabımın kapaklarını açtım. En sevdiğim renkler gümüş,siyah ve koyu bordoydu. Dolabımda hep bu renkler bulunurdu. Üstüme koyu bordu boğazlı bir kazak geçirdim altıma siyah dar bir pantalon giydim. Sonra bir tanede siyah şık bir kol çantası olarak kitapların bazılarını ona bazılarınıda elime alarak hızla olay yerini terk ettim.
Üçer beşer merdivenlerden atlayıp aşağı indiğimde annemin kahvaltı hazırladığını ve kahvaltı için hazırladığı börekleri lönk lönk yuttuğunu gördüm.

İçeri girerken kahkahayı koyverdim. Annem ne yapıyo la bu? Bakışlarını bana yollayıp söze girdi."ne gölüyosun be manda?" Diyince bön bön ona bakıp göz devirdim. Benim annem böyleydi işte aynı sizin yaşınızdaymış gibi size laf atar ve dalga geçerdi. Kısa bir süre bakıştıktan sonra eşyalarımı tezgahın üstüne koyup sandalyeme kuruldum.

Annem maşallah yine döktürmüştü açıkçası. İştahım bir anda açılınca bende hemen fırsattan istifade yemekleri höpürdettim. Sonra 15 dakika içinde yemek yeme seremonim bitince. Yavaşça yerimden doğruldum. Ve "ellerine sağlık nezahat" dedim. Anneme adıyla seslenirdim uyuz olsun diye. "Ben sana ne dediiiimm?!" Diye bir çekiriş duyunca. Ardırdan hemen kafama terlik yollayacağını anlamamla bir süper kahraman gibi merdivenlerden ışım hızı ile çıkıp lavaboya gittim.
Görünüşüme son bir kez baktım uçları su dalgası olan saçlarımı karıştırdım dişlerimi fırçaladım ve bir iki fıs parfüm sıkıp oradanda çıktım. Hızla tekrar aşağı inip tezgahtan çantamı koluma taktım. Anahtarımı aldım. Ayaklarıma dizlerime gelen uzun deri botlarımı geçirdim ve "ben çıktım bişi olursa... Neyse bişi olmasın" dedim. O sırada varlığını unuttuğum abim ve küçük kız kardeşim aşağıya indiler. Kız kardeşim Yağmur "hadi çık çık oksijenimi sömürüyorsun evdeki." Diye laf sokunca ona sadece gözlerimi devirmekle yetindim kendisi daha 14 yaşında ama çok konuşuyordu. Ardından abim "ona katılıyorum" diyip kahkahayı patlatı. Onada gözlerimi devirip "şuan gerçekten size inanamıyoouuğğrmm" diyince evde herkes gülmekten ağlama kıvamına gelmişti. Ardından saattin 8:40 olduğuna fark edince okula geç kaldığımı anladım ve "neyse siz güle durun ben çıktım." Dedim. Diğerlerinin söylediklerine aldırmadan kapıdan çıktım. Çıkar çıkmaz rüzgar beni kucaklayınca. Bir dahaki sefere üzerime siyah deri çeketimi almam gerektiğini aklıma not ettim. Ve sonra uçarak bisikletime bindim.
Aynı andada bisikletimin önündeki metal eşya koyma kısmına kitaplarımı ve çantamı koyuyordum. Bu işlem biter bitmez yola çıkıyordumki. "Salak kızzzz! Deri çeketini gel al" diye bir bağırış duydum. Şimdi o ceketi almazsam on saat söylenir ve beni öldürürdü konuşmaktan. O yüzden bisikleti yan tarafa dayayıp. Hemen çeketimi aldım. Teşekkür bile etmeden geri bindim. Hızlı bir şekilde bisikletimi sürmeye başladım.
Sürerken aklıma gelen bir gerçekle yıkıldım. Okulum ile evim 20 dakika uzaklıktaydı ve kesin geç kalmıştım. Bende bunu fırsat bilerek düşüncelere daldım. Abim adı Enes. Tam bir türk erkeği ve aynı zamanda maçolukta üzerine tanımam. İyi bir adamdır. 1 kere aşık oldu ve onun sonu çok hoş bitmediği için kendini tüm kızlara kapattı onun adına üzülüyordum. Abim tam bir buzdan adamdı dışarıya karşı. Ailemizi ve kendini böyle koruduğunu düşünüyordu. Ama içten içe acı çektiğini biliyordum. Babamızıda çok özlüyordu. Ben ve yağmur gibi. Yağmursa 14 yaşında daha ufak bir velet. Oda abimin aynısıdır "buzdan prenses" deriz biz ona. Kendine bir dünya yaratmış ve onun içinde yaşardı her zaman. Ailesi dışında kimseyi içine almaz. Bu şekilde kendini koruyor. Annemden böyle öğrenmişti. Ailede tek ben farklıydım. Ailemiz hep soğuk ve insanlarında soyutlanmış oldu. Ama bense yarı soğuk yarı sıcaktım. Yarım ateş yarım suydu. Buna alışmıştım ve garipsemiyorumdum.
Düşüncelerin içinde boğulmuş giderken Birisi "gözlemeni al kuzummm." Diye seslenince frenledim. Nasıl unutmuştum bilmiyordum. Ama yüzüme minnettar bir gülümseme yerleştirip. "müzeyyen teyzem bana gözleme mi yaptın yine kusura bakma kafam dalgındı unuttum ben" dedim mahçupça. "Olsun kızım olsun olur öyle dedi bak bunların hepsi bitecek tamam mı? İncecik kızsın azıcık yede kendine gel. Kahveni bugün yapmayı unuttum kızım sen alabilirsin umarım. Paran var mı? Yoksa vereyim mi?." Diye cümlelerini sonlandırdı. Kocaman bir sırıtış belirdi suratımda bu kadınla harika bir tanışma hikayemiz vardı. Bizim oradan 1 alt sokakta oturuyordu. Benimle aynı yaşta lise son sınıf bir torunu var ona o bakıyor. Çocuğun adı Cenk. Bu ninem sayesinde Cenk ile tanıştım. Yada zorla tanıştırıldım diyelim. Bi gün bisiklette son hız gidiyodum Müzeyyen teyzeyi görmedim ve ona çarptım. İçim parçalanmıştı. Birşey oldu diye içim içimi yerken aynı zamanda ona yardım ediyordum. Tamda o sırada Cenk bey teşrif ettiler oraya. Bana bağırdı çağırdı bende ona sonrasında Müzeyyen teyzeyi alıp götürdü tabi o günden sonra bende her gün Müzeyyen teyzeyi ziyarete gidip neyi var neyi yok diye bakar oldum. Müzeyyen teyzede beni bağarına basmış kızı ilan etmişti. Bu sayede Cenk ile barışmış sonra dost hatta kardeş olmuştum. "Daldın gittim kızım" dedi o sırada tekrar Müzeyyen teyzem. "Ya Müzeyyen teyze hakkını nasıl öderim bilemiyorum çok teşekkür ederim. Ayrıca kahve param var çok sağol." Dedim minnettar bir gülümseme ile. "İyi bakalım kızım Cenk seni bekledi ama geç kalınca sen çıkmak zorunda kaldı okulda yanına uğra ve gözlemelerini yemesini söyle biliyorsun yemiyo." Dedi sona doğru hüzünlenerek. "Tamam Müzeyyen teyzecim sen hiiiççç merak etme." Dedim ve gözlemeleri elinden kapıp gülümseyip el sallayarak yoluma devam ettim.
Saata baktım 9:00 olmuştu ve ben daha kahve alacaktım. Aman canım hep geç kalıyordum sonuçta alışmışlardı. dar sokağın içine girer girmez tekrar frenledim ve bisikletimi yana bırakıp. Koşar adımlarla içeri girdim desem yalan olur resmen içeri daldım.
"Süleyman amca içeride misin? Acilen bana benimkinden bi tane kahve vermen lazım." Diye seslendim. Gözlerim hiçbirşey görmüyordu şuan çok acele ediyordum.
Taki bi anda üstümün alev aldığını hissedene dek. Bir barzoya çarpmıştım. Şuan çocuğa bakacak mecalim yoktu zira alev almıştım resmen. "Allah yandım. Allah vallahi yanıyorum. Yetişin a dostlar tutuşuyorum." Diye saçmalayınca. Çenemi kapatmam gerektiğine karar verdim. Kafamı kaldırıp baktığımda. Gözlerim yuvalarından fırlayacak sanmıştım. Eski sevgilim mete ile çarpışmıştım. O benim ilk ve tek sevgilimdi karmışızdaki okulda okuyordu. Ve belalı bir tipti. Ona aşık olmuştum o ise beni aldatmıştı bende o günden sonra ne bir erkekle konuşmuş (enes hariç. Şşş istisnalar kaideyi bozmaz.) nede çıkmıştım. Bana baktı. Gözlerinin renginin 2 ton koyulaştığına kalıbımı basabilirdim. "Mira?" Dedi sorar sesle. "Yandım gerizekalı herif hala orada mira diyosun." Diye çemkirince. Başını iki yana salladı ve ıslak mendille ceketimi silmeye başladı. Heyecanlanmışa benziyordu. "Be..ben özür dilerim ya seni göremedim." Diye kekeledi. Gülmemek için alt dudağımla üst dudağımı birbirine bastırdım. "Çekil tamam çekil. Nasıl göremedim ya? 1.65 kızın neresini göremiyosun git gözlük al kendine ve bir daha karşıma çıkma şimdi kaybol." Diye ona çıkışınca afalladı. Beni görmemesi normaldi çünkü o 1.90 bi çocuktu. Azıma tüküreyim. Neyse bu pekte umrumda değildi şuan. "Tekrar özür dilerim ben gideyim." Dedi mahçupça. Bende ya sen git yada ben senin burada gözün ile götünün yerini değiştireceğim bakışı attım.
O sırada Süleyman abi geldi. " kızım iyisin ya. Sen bakma Mete oğluma gel ben sana hemen senin sıcak çikolatanı ve yanına bolca tarçınını vereyim" dedi. Başımı sallayarak onu onayladım. Şuan cevap verecek halim yoktu çünkü 2 dakika önce burada. Alevler içinde yanıyordum. 10 dakikaya Süleyman abi elinde büyük boy sıcak çikolata ile buraya doğru gelince. Hafifçe tebessüm ettim. Yeterli miktar parayı verip. "Sağolasın Sülayman abim." Dedim ve hemen çıkışa yöneldim.
Cidden Mete barzosu 10 dakika içinde hayat enerjimin hepsini çalmıştı içimden gülmek yada iyi bir pozitif birşey geçmiyordu. Bunu unutmaya çalışarak bisikletime atladım ve tek elimle bisikletimi kullanırken tek elimlede kahvemi yudumlayıp saçlarımın rüzgarda geri savruluşunu izledim. Biraz daha sakinleşmiştim.
10 dakikalık yolun sonunda dersin sonuna gelindiğini tahmin ediyordum. Okulun önüne geldiğimde çok daha sakindim yavaşça içeri girdim ve o sırada herkes okuldan yağmur boşalırcasına dışarı çıktı. Herkesin gözleri benim üzerimdeydi. Bu biraz rahatsız ediciydi ama ben okulda tamamen farklı tanınan ve tamamen farklı bir kızdım. Bu yüzden bu umrumda bile değildi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 01, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yunusların Yol Gösterici KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin