BİRİNCİ BÖLÜM

17 3 2
                                    


Genç adam, parmaklarının ucunu kot pantolonunun ön cebine yerleştirmiş, başı önde yürüyordu. Esmer, kaşı gözü yerinde diye bileceğimiz, orta boylu ve otuzlu yaşlarda olan genç, oldukça yorgun bir halde olan bitenleri umursamadan ilerliyordu.

Tavırlarından çevresine karşı oldukça ilgisiz davrandığı anlaşılıyordu. Dikkatini dağıtabilecek bir çığlık sesi, insanları sağa sola savuracak bir kavga çıksa bile tepki vermeden yanından geçip gideceğini sanırdınız. Ancak yürürken, ustaca manevralarla kalabalığın içinde kendine tenha alanlar bulup, çapraz yollar çizerek hiç kimseye çarpmadan, rahatsız etmeden bir gölge gibi ilerliyordu. Rotası çizilmiş bir gemi gibiydi. Dikkatsizce çevresini kontrol etmeden yürüdüğünü sanmanıza rağmen hata yapmadan ilerleyen gencin tüm bunlara rağmen her an olumsuz bir durumla karşılaşacakmış tetikte yürüdüğü ise ancak çok dikkatli bir izleyici tarafından fark edilebilirdi.

Şoför koltuğunda, korna sesiyle kendine yol açmaya çalışan trafik arsızı bir dolmuş şoförün son ve uzun çalan korna sesiyle ilk kez başını yerden kaldırdı. Zabıtaların mesai saatinin sona ermesinden istifade ederek sokakları istila eden sokak satıcıların bozuk şiveleriyle satmaya çalıştığı ucuz işporta mallarına bakındı. Uzaktan çocukların hemen fark ederek babasına "Bana balon alır mısın?" diye düşünerek bir sopayla yüksekte tuttuğu rengarenk balonları satmaya çalışan baloncunun önünde durdu, onunla konuştu. Baloncu ellerini birleştirerek bir halka yaptı. Sopasını aşağı doğru elinin içinde kaydırarak yere indirdi. Gencin tarif ettiği balonun hangisi olduğunu anlamak için sopanın en tepesine doğru elini atarak birkaç balonu eliyle yakaladı. En son kırmızı kalp şeklinde bir balonu koparıp gence verdi. Aralarında bir konuşma daha geçti. Baloncu sattığı kırmızı balonun havasını indirdi. Genç adam balonu alarak pantolonunun arka cebine yerleştirdi. Aldığı balonla birlikte gözlerindeki anlamsızlık yok olmuş, içini sevinç kaplamıştı. Tekrar hızlı adımlarla yürümeye başladı.

Aldığı balon bir nebze olsun hareketlerini, yüzündeki ifadeyi bununla birlikte ve tavırlarını değiştirmişti. Amaçsızca ve hızla yürürken bir anda tavır değiştirmiş, fark ettirmeden çevresinde olan biteni tuhaf bakışlarla izlemeye başlamış, çevresini kolaçan ederek sokakta neler döndüğünü anlamaya çalışıyordu.

Ara ara, geriye doğru dönerek gerisini kontrol etmeye çalışıyordu. Takip edildiğini sanırdınız. Hedefine yöneltilmiş bir ok misali ha bire yürüyordu.

Üzerinde lacivert Lacoste marka bir tişörtle oldukça şık görünüyordu. Günlerdir kesmediği kirli sakalı ve uzun zamandan beri uzamış çirkin ense tüyleri, hafiften sararmış ama düzgün sıralı dişlerinin bakımı yapılmış olsaydı oldukça yakışıklı sayılabilirdi.

Bir simitçinin önüne geldiğinde aniden durdu.

'Simit kaç para?' dedi.

'Simit bir lira!' diye bağırarak genci cevapladı.

"Kulağım duyuyor, bağırmana gerek yok." diyerek yüksek sesten rahatsız olduğunu anlatmaya çalıştı.

"Bağırmaya alışmışız! Kızma Abi... Bağırmak işimizin parçası! Bağırırsak çıkarıyoruz ancak ekmek paramızı!" Dedi simitçi.

"Bir simit." diyerek cebinden beş lira çıkardı.

"Sana ikisi bir buçuk olsun !" diyen simitçinin tezgâhından, bir tane daha simit aldı.

Simitçinin verdiği şeffaf küçük poşetinin içinden bir simidi alarak ikiye böldü. Bir parçasını tekrar poşetin içine koydu. Kopardığı küçük parçayı yemeye çalışırken, yürümekten vazgeçti. Bir Beko beyaz eşya mağazasının önünde durdu. Vitrinde bulunan ev eşyalarıyla ilgilenen kişilere beyaz eşya satabilmek için müşterileri içeriye yönlendirmeye çalışan genç tezgâhtar kıza bir şeyler sordu.

Kız sağ elini kaldırarak önce sağ tarafını işaret etti. Daha sonra sol elini kullanarak başka bir yönü tarif etti. Elini birçok kez yukarı aşağı sağa sola hızlıca sallayarak uzun bir mesafeyi anlatmaya çalışıyordu. Elindeki şeffaf poşeti kızın yakından görebileceği bir seviyeye yükselterek, poşetin içindeki simidi isterse paylaşabileceğini anlatmaya çalıştı. Poşetteki yarım simidi, kızın eline tutuşturdu. Genç kız kapıdan içeriye girmeye hazırlanan müşterileri bırakmış, gençle daha yakından ilgilenmeye başlamıştı. Yol tarifi ettiği gençle sohbete tutuşmuşlardı. Alıcı gözlerle genci süzüyor, arkasından bitip tükenmeksizin sorular soruyordu. Genç, mağazanın vitrinindeki eşyaları izlerken, cevap vermesi sırası geldiğini anladığında utangaç bir şekilde cevap vermeye çalışırken, kendisine yöneltilen sorulardan niçin ve neden sorgulandığını anlamaya çalışıyordu. Genç kız bir biraz bekle anlamında bir hareket yaptıktan sonra hızla içeri yöneldi.

BİR ŞEYİM YOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin