Her şey o kadar mükemmeldi ki. Arkadaşlarımla beraber sevgilimi bekliyorduk. Onun bugün doğum günüydü ve ben şapşal sevgilime en güzel hediyeyi verecektim. Bebeğimizi. Benim dün haberim olmuştu ona hediye almak yerine bu haberi vermeye karar verdim. İkimizden birer parça olan bebeğimizden hangi hediye daha güzel olabilirdi ki? Akın her zaman ki gibi söylenmeye başladı. Mızmız kuzenim benim.
"Nerede kaldı bu damat? Saat kaç oldu!" demesiyle telefonumun çalması bir oldu. Ekrandaki 'Ömrüm' yazısını görünce derin bir oh çekip telefonu açtım.
"Sevgilim neredesin sen? Bak kızmaya başlıyorum. Sana böyle dedim inanmazsın tabi ama bilirsin ben sana kızamam ki. Hem bak bizimkiler.." cümlemi tamamlamama izin vermeyen yabancı sesin söylediklerini anlamaya çalışıyordum. Adamın söylediği sözler kalbime tek tek saplanırken dizlerimin beni taşıyamayacağını fark edip yere yığıldım. Hıçkıra hıçkıra ağlarken çocuklar hemen yanıma koştu. Bana soran gözlerle bakarken Ece titreyen ellerimi tuttu.
"Nehir ne oldu söylesene." sesiyle Akına baktığımda gözlerimi Akına diktim. Dudaklarımdan zorla o iki kelime dökülürken kararan gözlerime engel olamadım.
"Deniz... Bıçaklanmış."
...
Hastanede gözlerimi açtığımda olanların bir rüya olmasını diledim. Gözlerimi açıp doğruldum. Çocukları etrafımda görünce şaşırdım.
"Neden benim yanımdasınız? Denizi yalnız bırakmayın." diyerek kolumdaki serumu hızlıca çıkardım. Arkamdan bağıranları yok sayarak görevlilerden birinin yanına yaklaştım.
"Affedersiniz Deniz Gündoğdu hangi odada kalıyor? " diye sordum. Kadın bana acı dolu baktı.
"Üzgünüm Efendim. Deniz Beyi bu sabah kaybettik."
Korkuyla bir adım geri atarken Akın gelip kolumu tuttu. Onu yakalarından tutup sarsmaya başladım.
"Yalan söylüyor değil mi? O kadın yalan söylüyor. Deniz nerede. Hangi odada kalıyor. Akın konuşsana. Yalan desene. " gözlerimden boşalan yaşlar görmemi engellerken etraftakiler bana acıyla bakıyorlardı. Akının gözleri dolmuştu. Ölmez Deniz bırakmaz beni.
"Nehir.. ben.. üzgünüm."
Hıçkırarak dizlerimin üstüne çöktüm.
"Hayır.. Bırakma beni o. Bırakamaz. Daha evleneceğiz biz. Akın bizim evlenmemiz gerek. Akın ne olur şaka de Akın. Bebeğimizi söyleyecektim ona ben. Derinimizi söyleyecektim. Akın .." kelimelere devam edemedim. Akın da yanıma oturmuş ağlıyordu. Ece beni uzaktan izlerken bir anda dışarı çıktığını gördüm. Zaten gerisini hatırlamıyorum.
...
Gözlerimi zorlukla açarken "Uyandı Ece." dedi birisi. Sesler kulağıma o kadar boğuk geliyordu ki kim olduğunu anlayamamıştım. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Deniz... Ölmüş müydü yani? Beni bırakmış mıydı? Söz vermişti bana. Beraber öleceğiz demişti. Neden yalan söyledin Deniz. Neden bıraktın beni yalnız başıma.
"Nehir iyi misin?" diye sordu Feyza. Hızlıca doğruldum yerimden.
"İyi miyim? Sence nasıl gözüküyorum Feyza? Doğum gününde kaybettiğim sevgilimden sonra nasıl olabilirim! Bebeğimi babasız büyüteceğimi öğrendikten sonra nasıl iyi olabilirim söylesene!" diye bağırdım. Herkes bana şaşkın bir şekilde bakıyordu.
"B-bebek mi?" Akın şaşırmıştı. Niye böyle bir tepki veriyordu ki?
"Evet. Bizim bebeğimiz. Derin." Derin. Ben hamile olmadan önce düşünmüştük bu ismi. Çocuğumuz olursa adı Derin olsun demiştik. Deniz seçmişti o ismi. Bende hemen kabul etmiştim. Ağlayamıyordum artık. İçimdeki yaşlar tükenmişti sanki. Gözlerim sızlıyordu. Güçlü olmak zorundaydım. Bebeğim için. Derin için.
"Bir dakika. Cenaze. Cenazeye gitmemiz gerek." dedim aceleyle ayağa kalkarak. Odamın içinde tur atarken Ata gelip durdurdu beni.
"Nehir sen iki gündür uyuyorsun. Ailesi beklemek istemeyip İzmire götürdü onu." Onu. Benden habersiz götürdüler mi yani? Öylece.
"Beni niye uyandırmadınız? O pislikler götürürken sesinizi niye çıkarmadınız." dedim kısılan sesime inat bağırmaya çalışırken. Cevap vermediler. Eşyalarımı toplamaya başladım. Kapıya doğru yürürken Ece kolumu tuttu. "Nereye?"
İstanbula gidiyorum ben. Denizle evleneceğimiz zaman kalacağımız eve. Artık kalamam burada." deyip çarptım kapıyı.
Her şey o kadar mükemmeldi ki. O gün... Onun doğum günü. Her şey siktir olasıca o günde oldu işte. Denizle söz vermiştik birbirimize. Beraber ölecektik. Onunla beraber ölmeyi o kadar çok isterdim ki. Ama içimdeki yaratık engel oluyordu buna. Bundan sonra sadece o vardı benim için. Derin.
...
Onsuz geçen günlerden sonra beni hayata bağlayan tek şey kızımız Derin olmuştu. Sinir krizleri geçirdiğim oluyordu. Bazen onu rüyamda görüyordum. Bazen uyanıkken hayali ile konuşuyordum. Ama doğumdan sonra geçti her şey. Ne kabuslar vardı artık ne sinir krizleri. Derinim ilaç gibiydi benim için. Bağımlılık yapan bir ilaç. Şimdi saçlarımla oynayan gözlerimi açmam için üzerimde tepinen bir ilaç.
"Anne hadi kalk artık. Bugün doğum günüm. Ben ne istersem onu yapmak zorundasın." dedi bayan çok bilmiş.
"Tamam ömrüm sen git televizyon izle. Anne gelecek az sonra."
Sarı saçlarını savurarak kalktı üzerimden. Kapıdan çıkarken arkasını dönüp öpücük yolladı. Bende ona aynısını yapıp tavanı izlemeye başladım. Bu ikimizin hayaliydi aslında. Tanışmamızdan bir ay sonra beni uyandırırken söylemişti.
"Üzülme sen sevgilim. Bundan birkaç yıl sonra seni ben uyandırmayacağım. Bizi uyandırmaya çalışan çocuklarımız olacak. O zaman her güne mutlu uyanacağız." demişti.
Uyanmış mıydım? Evet. O yanımda mıydı? Hayır. Koca bir hayır. Derin koşarak odaya girdi.
"Anne kapıda bir tane amca var. Sana bir paket verecekmiş." dedi. Koşarak kapıya gittim. Adamın gösterdiği yeri imzaladım. Üzerinde isim yazmıyordu. Paketi açtığımda ellerim titremeye başladı. Çerçevede bir fotoğraf vardı. Ve bu bizim Denizle çekilmiş bir fotoğrafımızdı. Onun doğum gününden önceydi. Mezun olduktan sonra gittiğimiz partide çekilmiştik. Bir de mektup vardı. Gönderen kısmında Denizin ismi yazıyordu. Kim bu berbat şakayı yapıyordu bana. Kim bu kadar aciz olabilirdi ki? Zarfı açtığımda kağıdın eskidiğini gördüm. Ama bu Denizin el yazısıydı. Okumaya başladım.
"Merhaba Ömrüm.
Ya da Nehir Gündoğan mı demeliyim? Evet biz şuan evli değiliz ama bu mektubu sen okuduğunda evli olmuş olacağız. Belki yanında Derinde olacak. Doğum günüm bugün evet. Ama benim doğum günümde bende sana hediye vermek istedim. Umarım beğenirsin hediyemi.
Öncelikle biz evli olunca nasıl olacak çok merak ediyorum. Çok kavga ediyor muyuz? Derin yaramazlık yapıyor mu? Sana mı benziyor bana mı? Kız ise eğer sana benzesin senin gibi güzel olsun kızımız. Erkek olursa da bana benzesin ama yine senin gibi baksın gözleri.
Ömrüm. Bu mektubu sana doğum günümde yazıyorum. Sen ise şuan... Evin içinde bana sürpriz doğum günümü ayarlıyorsun sanırım. O kadar çok koşturuyorsun ki. Bir de benden saklamaya çalışıyorsun. Sana bir sır vereyim mi ömrüm? Bana vereceğin hediyeyi biliyorum. Test sonuçlarını iyi saklayamamışsın. Ama üzülme sen. Az sonra bu mektubu kargoya götüreceğim ve 1 saat sonra eve geldiğimde sen üzülme diye şaşırmış gibi yapacağım. Söz veriyorum.
Sanırım sen bu mektubu okuduktan sonra ben işten erken geleceğim. Beraber kutlayacağız doğum günümü. Eh tabi birde Derin var. Eve geldiğime göre senden bir şey isteyeceğim? Bana sarma yapar mısın? Tanıştığımız gün bize getirdiğin sarmalardan. Bir de bunları sen ağla diye yazmadım. Benim Nehirim güçlü olmalı değil mi?
Akşam eve geldiğimde görüşürüz Ömrüm.
Seni çok seviyorum.
Ömrün...