1. BÖLÜM YİNE KORKULU BİR GECE

153 38 19
                                    

"Okul çıkışı aşağıdaki parka gelsene kanka?" diyen meleğe döndüm. onaylamak adına kafamı salladım ve okuduğum kitaba gömüldüm. Dilara İngilizce ödevini yetiştirmeye çalışıyordu, Merve matematik çalışıyor, melek ise furkanın doğum günü hediyesini düşünüyordu. bende kitaptaki veya filmlerde ki karakterler gibi olduğumun hayalini kuruyordum.
tabiki olmayacak bir hayali kuruyordum, zaten ben hep böyle olmayacak veya başkalarının hayatı olan hayalleri kurup duruyordum. kalktım ev en sondaki camın mermerine oturup kafamı camdan dışarı çıkarttım. kapı açılınca kafamı çevirdim ve servet hocayı yani müdür yardımcısını görünce, yerimden âdeta sıçradım ve vampir hızıyla yerime geçtim, ama servet hoca çoktan görmüş ve bana "eğer bir daha seni orda görürsem ordan aşağıya atarım" demişti bile. gülerek söylemesi içimi rahatlatsada aklımdan keşke atsanda kurtulsam diye geçirmeyide eksik etmiyordum. zil çalınca bizim bütün öküzler koşarak ve anırarak dışarı çıktı biz yani dram cemiyeti en son olarak çıktık ve aşağıdaki parka gittik park genelde sessizdir çünkü; herkes çıkışta arsadaki kavgaları izlemeye gider. bizde parka gidene kadar birbirimize şakadan vurarak küfür ederek gittik. parka gelince ben koşarak salıncağı kaptım ve konuşmaya başladık. dilara yurttan kaçmayı planlıyor, ben eve gidip babamın içkili halini görmemek için kaçıcak yer arıyor bir şekilde, melek yurdun müdüresini çıldırtma planları yapıyor, Merve ise alıcağı kitapların listesini yapıyordu. bu arada benim en yakın dostlarım yani kardeşlerim yurtta kalıyorlar. Dilara sekiz yaşında akrabası tarafından tacize uğrayıp ailesine anlatmış ancak ailesi inansada akrabası olduğundan birşey demeyip dilarayı dövmüşler ve yurda bırakmışlar. orada Merve ve melekle tanışmıştı. melek içinde sıkıntıları olsada belli etmeyip hep saklayıp ne annesini ne de babasını tanıyan ve yurtta kalan bir kız. mervede annesini babasını hiç tanımıyor ama bulucam annemi diye tutturuyor. bide bunlar kırgın çiçeklere bayılırlar çünkü; onları kendileri gibi düşünürler. haksız da değiller çünkü acayip benzeyen bir hayatları var. neyse biz konuştuk konuştuk şimdi sıra eve gitmekte vedalaştık ve eve doğru yürümeye başladım. eve gittim ve hiç etrafa bakınmadan merdiven altında ki küçücük odamda gittim ve kapıyı da kapatıp kilitledim. içkili, babam olucak adam da gelince tam oldu. annemle kavga etmeye başladılar. bende yastıkla kulaklarımı kapatıp duymamaya çalışıyordum ama nafile içimde babama karşı o kadar büyük bir nefret vardı ki adını duyunca bile nefes nefese kalıp elimi sıkıyordum. beş yaşında ki kardeşim kapıyı tekmeyip "aba aç kabıyı" deyince açıp hemen onu içeri alıp avutmaya çalıştım "bak onlar sadece konuşuyorlar kavga etmiyorlar tamammı" dedim. oda bunları yememiş olmalıki "ben peş taşında ola biyiyim ama talak değilim" dedi. konuşması beni güldürürken gelen çığlıklar benim ayla'yı odaya kilitleyerek yukarı koşmama sebep oldu. annem yerde yatıyordu. annemi görünce sinirlerim tepeme çıktı. bende bağrınarak babamın göğsüne sert yumruklarımı vurmaya başladım. kendimi yırtarcasına attığım çığlıklar bütün mahalleyi ayağa kaldırdı, ama ben sinir kırizine girip babamı hırpalamaya başlamıştım. zaten içkili olduğundan yere düştü bende bu sefer onu tekmelemeye başladım. sonra kapıyı açtım ve onu iterek evden çıkarttım kapıyı da mahallelinin bağrışmaları arasında sert bir şekilde yüzüne çaptım. elim ayağım titriyordu yere çöktüm dizlerimi çektım kafamıda üzerine koydum ve ağlamaya başladım. nefes alamıyordum her dakika o adamı öldürmek istiyordum ama o benim babam ona vurduğumda canım yanıyor ama onu görünce dahada acıyordu. annem yanıma gelip bana bir bardak su uzattı anlı kanıyordu. suyu kenara bırakıp anneme pansuman yaptım. sonrada yattı zaten odama gittim kapıyı açınca ayla koşarak bacaklarıma sarıldı. hıçkırarak ağlıyordu sadece "korkma" demekle yetindim. başka ne diye bilirdim ki onuda yatağına yatırdım, ama ben uyuyamıyordum evin içinde defalarca turladım. babama olan nefretim kat ve kat artarken ondan nasıl kurtulacağımı planlıyordum. belki izmire kaçarız belki onu hapse tıktırırız saat altı buçuk olmuştu bile bende hiç uyumamıştım kahvaltıyı hazırladım ve ayla'yı uyandırdım o yemek yerken bende üstümü giyindim hemen kendim çalışarak aldığım telefondan meleği aradım.
-alo
-kanka çok kötüyüm ya
-ne oldu lan
-babam
-yine mi ya annen babanı niye boşamıyo
-bilmiyorum ama az kaldı öldürücem onu
-saçmalama mal
- öyle değil sence benim yermi onu öldürmeye süründürücem
-he ödüm patladı hadi gel bekliyoruz seni
-tamam geliyorum
Dedim ve telefonu kapattım okula gittiğimde bizimkiler çantalarıyla tuvalette beni bekliyorlardı bende yanlarına gittim beni gören melek direk "kaçalımmı?" dedi Dilara ve ben kafamızı sallar ken Merve "olmaz sınavlar var " dedi gözlerini devirmesinin ardından melek celallenerek konuşmaya başladı " sen kal o zaman Merve görende üniversiteye hazırlanıyoruz sanacak biz daha lise ikiyiz ya sen eskidende böyleydin senin yüzünden hiç bir şey yapamıyoruz al test kitabını hayvan gibi çöz " dedi haklıda yani Merve de umursamazca "gidin o zaman " dedi melek de "tamam kurtuluruz senden" dedi ve tuvaletten çıktık Merve sınıfa bizde arka bahçeye gittik raşit abi görmeden kaçmamız gerekiyordu önce çantaları çitlerden aşağıya attık sonrada çitlere tırmandık ikisi de aşağıya inmişti ama ben ayağımın takılması sonucu bir çocuğun kucağına düştüm o kadar tatlıydı ki ben hayatımda böyle bir şey görmedim çok ama çok yakışıklıydı beni yere bıraktı ve "daha dikkat etmelisin küçük kız " kalbimden ve beyninden vurulmuşa döndüm daha demin yakışıklı kazma bana küçük kız dedi Dilara'nın dürtüklemesiyle düşüncelerimi yüksek sesle hatta ağızım çıktığı kadar bağırarak söyledim "daha demin yakışıklı kazma bana küçük kız dedi ya" diye bağırdığımda yaklaşıklı kazma durdu bana döndü ve sinir bozucu kahkalarıyla ve yarım kendini bir şey sanan gülüşüyle yoluna devam etti tamam belki o sinir bozucu gülüşüyle çok tatlı olmuş olabilir ama o bana küçük diyemez diyemez'i dışımdan söylemiş olmam lazım ki melek "ne diyemez? kim diyemez? ne saçmalıyon kız?" dedi bende konuyu değiştirmek amacıyla "nereye gidiyoruz?" dedim melek'de "kafeye gidelim havamız olsun resim çekilip fecede paylaşırız üstüne birde ayarlı söz yazarız sonra gelsin like ler " dedi sadece yandan attığım gülüşle yürümeye devam ettik yolda duraksadım "kanka biz hangi kafeye gidicez " dedim melek'de tırnaklarıyla uğraşırken "tabiki yunus'un kafesine " dedi ve ilerden gelen kuzenim emre'yi gördüm yanıma geldi ve beni çekerek "iyi mısın?" dedi bende umursamaz bir tavırla "niye kötümü olmam lazım?" dedim gözlerini açarak "yok da ayla ağlıyordu sonrada baban onun kolundan tutup götürdü" dedi beynimin uyuştuğunu hissettim gözlerim dolar ken çantamı yere atıp koşmaya başladım kalbimin acıması çokmu normal bilmiyorum ama göz yaşlarımın yanağımdan süzüldüğünü hissede biliyorum bütün bedenimi nefret sararken ben sadece "onu öldürücem" diyerek umutsuzluk içinde koşuyardum tam caddede durdum çünkü nereye gideceğimi veya ne yapmam gerektiğini zerre kadar bilmiyordum kendi etrafımda dönerek ne yapmam gerekiyor onu düşünmeye başladım lanet olsun aklıma zerre kadar bir şey gelmiyor başarısızlığımın kardeşimi o şerefsizin elinden alamadığım hiç bir şey yapamadığım duygusu kendimi yere atıp çığlık çığlığa kendimi yırtarcasına çırpınmama sebep oldu herkes başıma toplanınca başımı ellerimin arasına aldım nefes alamadığımı hissetmeye başladığım sırada emre gelip beni kaldırdı ve sallayarak "aylin ne yapıyorsun sen? Senin ağlamaya vaktin varmı? O adam kardeşine ne yapacak belli değil senin sinir kırizine girmene veya durmana umudunu yitirmene vaktin varmı?" dedi ağlamamı kesip "o adamı nerde bulabilirim" dedim o da umutlu bakışlarıyla "biz nereye gidicemizi iyi biliyoruz kuzen o piçi yanına sadece bir kişi alır onun yanına gidelim" dedi aklıma babamın en yakın arkadaşı geldi aklıma olsa olsa kumarbaz Ahmet alırdı o pezevenk'de aynısı kumar oynayıp içki içip kızlarını oğlunu ve karasını döverdi kızlarından biri benim en yakın arkadaşlarımdan biri açık öğretimden sağlık lisesi okuyor babası yüzünden gece gündüz çalışıyor kız kardeşi ayla gibi beş yaşında ikisi de aynı kreşe gidiyorlar ve gittikleri kreş bedava yoksa giderlerdi zaten arkadaşım cansu çok tatlı ve temiz kalpli bir insan ama yapılan bütün haksızlıklara göz yumuyor ben bunları düşünerken cansuların evine geldik emre zili çaldı ve halime teyze kapıyı açtı her yerinde morluklar vardı zorla yaptığı güler yüzünü "kocan nerde? veya benim şereften yoksun babam nerde? Halime teyze" diyerek bozdum "bilmiyorum ki kızım kesin yine kumar oynuyorlardır" dedi elimi yumruk yaptım "tamam iyi günler" dedim ve babamın her zaman gittiği kahveye gittim emre "sen dur ben bakıp-" derken lafını kesip içeriye bir hışımla içeri daldım yerde oturmuş ağzı burnu kanlar içindeki ayla ve başında ona bağrınan babam!

İnşallah beğenirsiniz bu kitabım benim için önemli cansu kısmı karanlığın meleği kitabıma ayit 3 kitabımıda birbirinin içinde anlatıcam bilginize olumlu , olumsuz ve öneri yorumlarınıza açığım oy vermenizi sizden rica ediyorum benim gibi TEOG ve benzeri sınavlara giren veya girecek arkadaşlara başarılar diliyorum Allah rahmet eylesin

HEPİNİZE MUTLULUKLAR DİLERİM :) :)

KÜÇÜK KATİLMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin