1.Bölüm

524 45 26
                                    

"Bu elbisenin içinde bir peri gibi gibi gözüküyorsunuz küçük hanımefendi."   
Prenses aynanın karşısına geçmiş, yansımasına bakıyordu. Tatmin olmamış bir şekilde eteğini tuttu. Görüntüsünü beğenmemişti, çok sıradandı. İlk defa diğer insanlardan özel olmak istiyordu çünkü bu akşam babasının ellinci yaş balosu vardı. Ülkenin en güçlü kralının balosunda ise kızı sıradan olamazdı. Özellikle de ülkenin diğer eyaletlerinden gelen kraliyet ailelerinin karşısında. Neticede ev sahipliği yapacaklardı.
"Bilemiyorum Mei . Bu elbise çok sade kaçmadı mı?"
Eteğini kabartmaya çalışırken yardımcısı Mei prensesin eline hafifçe vurarak onu durdurdu.
"Böyle gayet güzel oldunuz. Bu şekilde bile diğer eyaletlerin prensesleri sizi kıskanacakken daha fazla süslemeye ne gerek var?"
Dedi samimi bir dille. Prenses hafif yana dönüp aynadaki yansımasına umutsuzca baktı.
"Söyleyin bakalım, kim için bu hazırlığınız?"
Anlamlı bir şekilde gülümsedi Mei. Prensesin yüzü bu ani tepkiye karşı istemsizce ciddileşti . Gözlerini Mei 'den kaçırmaya çalışınca karşısındaki kadının gülümsemesi iyice yüzüne yayıldı, artık kesin olarak anlamıştı.
"K..kimse için hazırlamıyorum."
Dedi. Küçük şımarık bir kız çocuğu gibi başını önüne eğmiş parmaklarıyla oynuyordu.
Mei prensesin ellerini avucunun içine alıp yatağa oturttu ve o da yanına oturdu.
"Dinliyorum Juvia'm, biliyorsun ben senin ablan sayılırım."
Dedi gülümseyerek. Adeta gözleri parlıyordu. Juvia göz ucuyla ona baktı.
"Nerden çıktı şimdi bu birden? Ben sadece... Babamın balosunda güzel görünmek istedim hepsi bu."
Dedi Mei'yi kandırmak umuduyla. Ama başaramadığı bakışlarından anlamıştı. Mei derin bir nefes aldı.
"Madem Prenses öyle diyor... Seni sıkıştırmak istemem."
Dedi ve hiç tatmin olmamış bir şekilde yataktan kalktı. Göz kırpıp konuşmaya devam etti.
"Camolt Prensi Ryuga olmalı değil mi?"
Prensesin gözleri büyüsü ve yanındaki yastığı alıp ona fırlattı.
"Mei!"
Mei gülerek yastığı tuttu ve ona geri attı.
"Çok fazla hareket etmeyin. Kıyafetiniz kırışacak prenses."
Dedi ve kıkırdayarak odadan çıktı.

****

Juvia bomboş olan salona geçti ve büyük pencerelerden dışarıya baktı. Sarayları okyanusa çok yakındı. Yavaş yavaş gelen kraliyet gemilerini görünce pencereden uzaklaşıp çalışanlara ve babasına haber verdi.
Davetliler yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Kısa zamanda salon yüzlerce insanla dolmuştu. Rahatsız edici sessizliği misafirlerin canlı sesleri ve gülüşmeler doldurmuştu. Juvia ve babası gelen misafirlere minnetlerini sunduktan sonra orkestra yavaş bir müzik çalmaya başladı.
İlerleyen saatlerde diğer eyaletlerin prensesleri ile beraber Juvia bir köşeye geçmiş müzik eşliğinde içeceğini içiyordu.
Dans eden çiftleri hüzünle izledi.
"Sonsuza kadar yanlız yaşayacağım sanırım."
Diye mırıldandı kendi kendine. O sırada yanında oturan arkadaşı gülerek onu dürttü ve fısıldadı.
"Pek sanmıyorum. Şu gelene bak."
Juvia "çaktırmadan" işaret ettiği yere baktı. İşte hayallerinin prensi yüzündeki gülümsemeyle ona doğru yaklaşıyordu. Hemen gözlerini başka yere çevirdi ve arkadaşının yıldırım hızıyla söylediklerini dinlemeye başladı.
"Elini uzattığında kibarca gülümse ve ne dese tebessüm edip katıl. Asla o gülüşlerini yapma, bir prensese yakışmaz. Ayağına da basmamaya özen göster. İlk izlenimlerinin kötü olmasını istemezsin. Yanına geldiğinde de onu farketmemiş gibi yap ki ulaşılması zor bi kız olduğunu şimdiden anlasın. Hadi göreyim seni! "
Sadece birkaç saniye içinde söylemişti tüm bunları. Juvia hiçbirini anlamadığı halde 'tamam' anlamında kafasını salladı. Pres Ryuga Juvia'nın karşısına geçtiğinde hafifçe eğilip ona elini uzattı. Kızları baştan çıkardığını düşündüğü o gülüşünü takınarak konuştu.
"Bu dansı bana lütfeder misiniz prensesim?"
Juvia derin bir nefes alıp sakin olmaya çalışarak gülümsedi.
"Tabi, neden olmasın?"
Elini yavaşça onun avucunun içine koydu ve ayağa kalktı. Arkadaşı Rose'a yan gözle baktı. Rose baş parmağını kaldırmış gururla ona bakıyordu.
İkisi el ele dans pistinin ortasına doğru yürüdüler. O sırada daha yavaş bir müzik çalmaya başladı. Prens Ryuga gözlerini Juvia'nın gözlerine kenetlemişti. Zaten tüm kızları o mavi gözleriyle etkilerdi.
"Senin gibi küçük bir cadının bu kadar güzel bir prenses olacağı kimin aklına gelirdi?"
Juvia tek kaşını kaldırarak gülümsedi.
"Buna teşekkür etmeli miyim?"
Prens Ryuga yapmacık bir şekilde güldü.
"En son beş yıl önce mi bir aradaydık?"
Juvia gülerek beş yıl önceyi hatırladı. Ryuga'nın söylediği gibi küçük bir cadıdan farksızdı. Bir prensese göre fazla kaba, tavana tırmanabilecek kadar enerjikti. En önemlisi de Ryuga'yı küçükken bir güzel dövmüştü. Ama bu onun sevgisinin göstergesiydi eskiden.
Onu dövdüğünü hatırlayınca gülümsemesi silindi ve boğazını temizledi. Hatırlamamasını umarak salona göz gezdirdi.
"Evet, evet. Beş yıl önceydi. O yediğim dayağı asla unutmam."
Tabi ki korktuğu olmuştu. Mahçup bir şekilde Ryuga'nın gözlerine baktı.
"Üzgünüm."
Dedi. Ryuga gülerek konuştu.
"Aslında -"
Sözünü büyük bir patlama kesmişti. Müzik aniden durmuş, gülüşmelerin yerini çığlıklar almıştı. Pencerelerin hepsi kırılmış camlar etrafa satılmıştı. Prens Ryuga Juvia'yı korumak için kendini ona siper etmişti. Tüm insanlar kaçışıyordu. Krallar ve prensler kılıçları çekmiş bekliyorlardı.
Her şey o kadar ani olmuştu ki Juvia afallamış bir şekilde etrafına bakınıyordu. Daha bir saniye önce dans ediyordu. Ne ara bu güzel ortam bir cehenneme dönmüştü. Tüm dekorlar dağılmış masalar devrilmişti.
Camdan içeri, ucunda kanca olan kalın bir halat atıldı. Kanca beton zemini delip saplanmıştı. Halatta sallanmalar olduktan sonra camdan içeri insanlar girmeye başladı. Hepsi tuhaf giyinimli garip tiplerdi. Çok geçmeden salon tamamen boşalmış, sadece o adamlar ve krallarla prensler vardı. Bir de devrilen masanın arkasına saklanan ayağı yaralanmış Juvia..
Kılıç sesleri etrafta uçuşurken Juvia emekleyerek kaçmaya çalıştı. Bir an gelen refleksle arkasına baktı.
Bunlar, saldırı yapan insanlar, korsanlardı! İçini daha çok korku kaplamıştı. Çünkü annesinin ona küçükken anlattığı masallarda korsanlar korkunç yaratıklardı onun için.
Nefes nefese emeklemeye devam etti. Taki bir çift ayak onun önünde durana kadar... Deri eskimiş çizmelere baktı. Başını yavaşça kaldırınca deri çizmelerin sahibini gördü. Anlnında yara izi olan siyah saçlı bir korsandı. Sırıtarak Juvia'ya bakıyordu.
"Juvia Loxar değil mi?"
Juvia korkudan donakalmış hareket edemiyordu.
Zaten en son hatırladığı da boynundaki büyük bir acı ve etrafın yavaşça kararıp yok olmasıydı.

***

KORSAN -Gruvia-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin