2.Bölüm

367 47 24
                                    

YO MİNNAAĞ!  YENİ YEPYENİ YESYENİ Bİ HİKAYEYLE MERHABALAR ^-^ İNŞ BU HİKAYEYİ BEĞENİRSİNİZ. İYİ OKUMALARR. YORUMLARINUZI V3 OYLARINIZI EKSİK EYMEYİN LÜTFEN ^3^


Juvia gözlerini yavaşça açtı. Boynunun arka kısmında hissettiği şiddetli ağrı yüzünden yüzünü buluşturdu ve refleks olarak eli ağrıyan yere gitti.
İnanılmaz bir baş ağrısı vardı ve gözleri, tahminince o ağrı yüzünden, etrafı bulanık görüyordu.  Her şeyden iki tane görmesi başını döndürmüştü ve bu yüzden tekrar gözlerini kapattı.
Ani gelen bir sarsıntı yüzünden gözlerini hızla açtı ve etrafına bakındı. Tahta bir odanın içerisindeydi. Etraf toz dumandan neredeyse gözükmüyordu. Sadece odanın içerisinde, yine tahtadan, bir bank vardı
Ve az önce bu  küçük oda sallanmıştı. Güneş ışığının geldiği yere baktı. ' Gündüz mü oldu' diye geçirdi içinden korkuyla.
Tavana yakın küçük yuvarlak pencereden gelen ışık odayı aydınlatmaya yetmiyordu.
Odadaki bankı pencerenin altına çekti ve üstüne çıkıp pencereye yetişmeye çalıştı. Dışarıya baktığında bastırmaya çalıştığı korkuyu daha fazla içinde tutamadı.
Issız denizin ortasındaydı ve muhtemelen dün saldıran korsanların gemisinde esir alınmıştı. Ufuk çizgisine kadar baktı ufak bir kara parçası görmek için. Ama okyanusun tam ortasındaymış gibi hiçbirşey yoktu sudan başka.
Yutkundu. Yavaş yavaş aşağı indi ve telaşla etrafına bakındı. Derin derin nefes almaya başladı. Duvarlar üstüne geliyormuş gibi hissetti. Nefesi yetmemeye başlamıştı. Hızla kapıya doğru koştu ve yumruklamaya başladı.
"Açın şu kapıyı!"
Sinirden gözü yaşarmıştı.  Kapıyı yumruklamayı  yavaşça bıraktı ve yere çömeldi. Başını dizlerinin üzerine koydu ve mırıldanmaya başladı.
"Yine o kötü kabuslardan birisi Juvia."
Ağlamamak için gözlerini kırpıştırıp dişlerini sıktı.
"Korkak olma. Sadece sana bir rüya."
Her ne kadar kendini bu küçük yalana inandırmaya çalışsa da başaramadı. Derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve tekrar kapıyı yumruklamaya başladı.
"Açın şu kapıyı piç kuruları! "
Ard arda yumrukladı kapıyı. Arada tekme de atıyordu.
Kapı birden açıldı ve eli boşa gitti. Kapıyı açan kişi bileğinden tutarak durdurdu onu.
Juvia'nın diğer eli yukarıda kalmıştı.
"Piç kuruları ha? Bir prensese yakışmayan sözler bunlar."
dalga geçerek konuşmuştu. Juvia hemen elini ondan sertçe çekerek bağırmaya başladı.
"Siz kim olduğunu sanıyorsunuz!  Bu yaptığınızın cezasız kalacağını mı sanıyorsunuz? Babam en kısa zamanda sizi yakalayacaktır!  Sizi pişman et-"
"Korkak baban kaçtı."
Karşısındaki adam lafını kesmişti. Juvia duydukları karşısında şok olmuştu.  Ses tonunu alçaltarak konuştu.
"Yalan söylüyorsun."
Bu sözüyle siyah saçlı adamda bir sırıtma belirdiği sırada Juvia konuşmaya devam etti.
"Benim babam hiçbir şeyden kaçmaz."
Omuz silkti.
"Demek kaçıyormuş.
Herneyse, kaptan sana sorular soracak."
Kemerinde bağlı olan halatı çıkarıp seri bir hareketle Juvia'nın ellerini bağladı. O kadar hızlı hareket etmişti ki Juvia direncek fırsatı bulamamışdı bile.
Halatın bir kısmını uzun bırakarak o kısmı tutarak Juvia'yı çekiştirmeye başladı.
Merdivenleri çıktıktan sonra güverteye vardılar. Juvia karanlık ortamdan günışığına çıkınca gözlerini kıstı.
Güvertede birsürü insan vardı. Juvia'yı iterek yere düşmesini sağladı. Elleri bağlı olduğu için düşüşü sert olmuştu.
"O bizim tutsağımız olsa da bir bayan olduğu için nazik olmalıyız, değil mi Gray?"
Kaptan olduğunu tahmin ettiği yaşlı adam konuşmuştu. Gray dediği korsan Juvia'ya iğrenerek baktı.
"Nazik mi?"
Dedi alaycı bi şekilde gülerek.
"O adamın kanını taşıyor.Ne nazikliğinden bahsediyorsun?"
Dedi dişlerinin arasından. Kızıl saçlı bir kadın sakinleştirmek amacıyla Gray 'nin sırtına hafifçe vurdu.
"O da babası gibi bir çöp."

Diye mırıldandı Gray kimsenin duyamacağı bir şekilde. Sonra da sinirle arkasını dönüp yeniden  merdivenlerden aşağı indi.
"Natsu, arkasından git."
Dedi kaptan. Pembe saçlı birisi kafasını sallayıp hızla merdivenlerden indi.
Juvia hiçbir şey anlamamış bir şekilde etrafına bakındı.
"Prenses Juvia Loxar."
Yine yaşlı adam konuşmuştu.  Juvia ona sertçe baktı.
"Kimsiniz siz?"
Yaşlı adam boğazını temizledi.
"Soruları biz soracağız.  Şuan tek bilmen gereken baban istediğimizi yapana kadar burada kalacağın."
Juvia öne atıldı.
"Ne istiyorsunuz bizden?"
Yaşlı adam onu duymamazlıktan gelip konuşmaya başladı.
"Babanın işlerine yardım ediyor musun?"
Bu soru karşısında şaşırmıştı.
"Size bilgi vermek zorunda değilim.
Dedi  ukalaca bir tavırla.
"Hayır, zorundasın."
Keskin ses tonu Juvia'yı ürpertmişti. Biraz duraksadıktan sonra konuştu.
"Kraliyet işleriyse bazılarına sadece fikirlerimi söylüyorum. B..başka bildiğim bir iş yok."
Kaptan gözlerini kısarak dikkatlice ona baktı.
"Emin misin?"
"E..evet. Eminim."
"Öyleyse neden burda olduğunu da bilmiyorsun."
Juvia gözlerini devirdi.
"Eğer bilseydim baştan sormazdım."
O sırada halatı arkadan sertçe çekildi onu uyarmak için.
Kaptan derin nefes alıp sinirini yatıştırmaya çalıştı. Zaten önyargısı yüzünden tayfadaki diğer insanlar gibi Juvia'ya karşı bir kini vardı.
"O zaman bilmek hakkın."
Dedi sert bir sesle.
"Baban kendi kurduğu anayasayı çiğneyen bir hain. Kral olmayı hak etmeyen birisi."
"Yanılıyorsunuz. Babam kurallarında katı biridir. Asla öyle bir şey -"
"Sözümü kesmeden dinleyeceksin Joxar!"
Sesini yükselmişti kaptan. Juvia yutkunup gözlerini kaçırdı.
"Baban haritada yeri bile olmayan adalara gidip ordaki yoksul halkı zalimce katledip tüm varlıklarını çalan ve onları kendi hazinesine ekleyen bir korsan."
J

uvia bunları duyunca şaşkınlıkla gözleri büyüdü. Anlattığı şey ona saçma gelmişti. Babasını tanıyordu. Asla öyle şeyler yapmazdı.
Juvia kendisiyle çelişkiler yaşarken kaptan nefretle konuşmasını sürdürdü.
"O pislik kral, dostumuzu da acımasızca öldürüp kellesini bize yolladı. Oysa o kızın yaptığı tek şey yine kurban giden bir adadaki küçük bir çocuğu kaçırmaya çalışmasıydı.
BU BİZİM İÇİN SAVAŞ DEMEKTİR! EĞER BABAN KENDİ KELLESİNİ İKİ HAFTA İÇİNDE BİR ASKERİYLE BİZE YOLLAMAZSA FAİRY TAİL'İN AZABINDAN KURTULAMAYACAKTIR!"
Kaptan Sinirden kıpkırmızı olmuş yüzündeki damarlar belirtmişti.  Güvertede bağrışmalar olmuştu.
Juvia ise ağzı açık bir şekilde o kızgın korsanların arasında elleri bağlı bir şekilde oturuyordu.
Duydukları karşısında şoka girmiş, hareket edecek cesareti kendine bulamamıştı.
Fairy tail... Şuan fairy tail korsanlarının yanındaydı. Fairy Tail'in şanını duymuştu tabiki. Acımasız tayfa olarak bilinirdi bu korsanlar.
"Erza!  Loxar'ı zindana götür."
Diye emir verdi kaptan. Yine o kızıl saçlı kadın Juvia'nın yanına gelip onu kaldırdı.
"Hadi yürü."
Juvia korkudan titreyen bacaklarına söz geçirmeyi denedi ve sendeleyerek yürümeye başladı.
Merdivenlerden aşağı indiler. Kızıl saçlı kadın yalnız kaldıklarında konuşmaya başladı.
"Eğer kaptanla ukalaca bir tavırla konuşmasaydın böyle olmazdı prenses."
Juvia nefes almayı unuttuğunu farkesince nefesini verdi.
"Bizim nefretimiz babana. Sana değil. Korkmanı gerektirecek bir durum yok."
Zindanın önüne gelince durdu ve anahtarla kilidi açtı. Juvia'ya içeri girmesini işaret edince Juvia sessizce içeri girdi.
Kilidi tekrar kapatınca kızıl saçlı kadın Juvia'nın gözlerine baktı.
"Bir günlük burada kal. Ondan sonra Güvertede dolaşmana izin verilecek ."
Dedi ve yürümeye başladı.  Anahtarların sesi sessiz koridorda yankılanmıştı.
"Ve ufak bir tavsiye,  aklındaki tilkilere hakim ol. Buradan kaçış yoktur."

***

KORSAN -Gruvia-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin