Hyper Harpy arabasının anahtarını elinde evirip çeviriyordu. Arabası antika model bir Ford'du. Rengi parlak siyahtı. Tamponları büyük ve dışarı doğru çıkıktı. Kapı kolları da tamponları gibi gümüş renkliydi. Koltuklar kırmızı deriydi. Antika olmasına rağmen modifiye edildiği için modern ve yeni gözüküyordu. Evinde daha bunun gibi birçok araba vardı. Hatta son model spor arabaları da vardı. Fakat babası bunları sergilemek için almıştı kullanmak için değil. Tabi Harpy babası farketmediği sürece arabaları kullanırdı, zaten o koca evde kimin girip çıktığı anlaşılmıyordu.
Harpy'nin babası bir Yakuza'ydı. Yaşına rağmen işinde de iyiydi. Bu nedenle iyi de para kazanıyordu. Bir İtalyan mafyası kadar olmasa da lüks içinde yaşıyorlardı. Harpy de tek oğluydu, babasının tek varisiydi. Babasının aşkla pek alakası yoktu fakat mirasını bırakabileceği bir oğul istiyordu. Sadece çocuk sahibi olmak için bir kadınla birlikte oldu. Bir yıl sonra da kadın kapının önüne çocuğu bıraktı ve bir daha da geri dönmedi. Harpy de annesini hiç merak etmedi, zaten annesi hiç olmadığından anne kavramını öğrenmedi ve gerek de duymadı. Babası gerektiğince ilgileniyordu onunla. Bir sonraki yakuza lideri olabilmesi için eğitiyor hatta normal insanları tanıması için okula bile gönderiyordu. Okulda belirli derslere gider sonra de çekip giderdi ya da çatıya çıkıp uyurdu. Kimse bir şey diyemezdi çünkü öğrenciler hatta öğretmenlerde Harpy'nin hergün başka bir lüks arabayla okula korumalarıyla gelmesinden onun bir yakuzanın oğlu olduğunu anlamışlardı. Bu durum zengin koca arayışında olan kızların ilgisini çekmişti. Harpy'nin görüntü açısından da sorunu yoktu. Küçük bir suratı, v şeklinde bir çenesi küçük Japon burnu, büyük gözleri ve süt beyaz bir teni vardı. Okuldaki birçok kızdan daha güzeldi. O bu okulda olduğu sürece diğer erkeklerin hiç şansı yoktu.
Harpy'nin pek arkadaşı yoktu, zaten onunla karşı karşıya konuşabilen bir avuç insan vardı okulda. O konuşanlara da kendisi pek arkadaş diyemezdi.
O gün gene okula vardığında özgüvenli çocuklardan biri yanına geldi. Uzun boylu bir çocuktu. Açık kahverengiye boyatılmış kıvırcık saçları vardi ve çoğu kızın erkeksi bulduğu uzun at gibi uzun bir suratı vardı. Her zaman uykulu ve sarhoş gibi gözüken gözleri vardı ve bu onun kabahatlı biri gibi gözükmesine sebep oluyordu. Ama en fazla okuldan kaçmıştır ya da gizlice sigara içmiştir. Harpy gibi hiç kimse paralı katillik yapmamıştır."Oi, Harpy! Bu akşam boş musun? Okul çıkışı bir yerlere gideceğiz sen de gel" dedi genç. Harpy yavaşça kafasını sesin geldiği yöne çevirdi ve bir iç çekti:
"Size kaç kere söyleyeceğim sizin eğlenceleriniz beni eğlendirmiyor, ayrıca bu akşam işim var".
"Tamam tamam bu kadar kasıntı olmak zorunda değilsin" dedi genç. Biraz duraksadıktan sonra:
"Merakımdan soruyorum, bu iş dediğinne? Kızlar içeriyorsa ben de varım" diye atıldı hemen. Harpy söylesem mi söylemesem mi diye içinde küçük bir tartıştıktan sonra gayet ifadesiz bir suratla:
"Adam kaçırıp fidye isteyeceğim" dedi. Karşısındaki genç doğruyu söyleyip söylemediğini anlamaya çalışır gibi üstüne doğru eğildi, kaşlarını çatıp Harpy'nin suratını dikkatlice süzdü. Sonra geri çekilip:
"İyi peki, öyle olsun" dedi. Özetle kimse Harpy'yle uğraşmak istemiyordu, o da bu durumdan memnumdu.
Akşam dediğini uygulamak için otoyola çıktı. Orada hep otostop çeken birileri olurdu çünkü arabaları bozulunca yolda kaldıklarında başka seçenekleri kalmazdı. Harpy onlardan birini kaçırıp sonra ailelerini arayıp geri almaları için fidye isteyecekti. Kendi ailesine de biri para getirmeli değil mi? Babası çalışırdı çalışmasına fakat sadece büyük iş varsa yapardı. Onun dışında kendini yormak istemezdi. Yıllar geçtikçe de zor işler azalıyordu, babası tabii para getirirdi hatta ara da bayağı kasa dolusu banknot şeklinde olurdu. Ama bir iki yılda bir bulurdu böyle işleri.
Harpy son şeritte arabasını orta hızda sürüyordu. Otoyolun kenarındaki ağaçları izlemeye dalmışken otostop çeken takım elbiseli birini gördü. Takım elbise giydiğine göre iş adamı olmalıydı. Ne kadar zengin olursa o kadar para kazanırdı. Yaklaştıkça takım elbiselinin sandığından daha genç olduğunu farketti. Genç bir iş adamı ha? Babası CEO falandır belki diye düşündü. Sola çektiğinde genç ona gülümsedi (sol çünkü Japonya'da trafik terstendir).
"Buralardan kimse geçmiyordu çok teşekkür ederim" dedi ellerini birleştirip kafasını hafif eğdi. Tam arka kapıyı açıcakken durdu:
"Öne oturayım istersen kendini şoför gibi hissetme" dedi gene gülümseyerek. Harpy'nin işine geliyordu bu, hiç tereddüt etmeden kabul etti teklifini.
Harpy yol boyunca genci dikkatlice izledi. İkisi de pek konuşmadılar. Gencin uzun düzensiz kesilmiş saçları vardı, saç modeli ona televizyonda gördüğü J-Rock grubu üyelerinin saçlarını hatırlatıyordu. Kendisininkinin aksine gözleri daha küçüktü. Burnu da biraz büyüktü ama yine de bir oyuncak bebeğinkini andırıyordu. Çocuk durmadan sırıttığı için dişlerini tek tek sayabiliyordu. Kedi gibi sivri hafif yukarda duran köpek dişleri onun olduğundan daha da genç gözükmesine sebep oluyordu. Bu sırıtış Harpy'nin sinirine dokunuyordu, tam hazır ıssız yerlerdeyken şurada bir yerde dursam da halletsem bu işi diye düşürken yolcu:
"Burada bir iki dakika ara verebilir miyiz? Araba tuttu da..." dedi gene suratındaki o çocuksu sırıtışla. Harpy de yavaşlayıp yol kenarında bir cepte durdu. Şimdi tam zamanı diye düşündü Harpy. Elini arabanın kenarına attı ve silahını çıkarttı. Tam tetiği çekecekken o da yanındakinden bir klik sesi duydu. İkisi de aynı anda birbirlerine dönüp:
"Sakın kıpırdama ve cep telefonunu uzat" dediler. Sonra ilk önce birbirlerine şaşkınca baktılar sonra ikisinin de elinde olan silahlara baktılar. Harpy'nin planı pek beklediği gibi gitmiyordu. Kimdi bu?
----------
Bilmeyen varsa Yakuza birnevi Japon mafyasıdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
selcouth00セルカウト(aesthetic)
FanfictionHikayede isimler dogdugunuzda annenizin veya babanizin size verdigi isimler gibi degildir kullanici adlari seklindedir. Nasil olsa hicbirimizin hayati esasinda bize ait degildir. Hikaye yaoi (boyxboy) icerir istege bagli smut bolum gelebilir fakat y...