"Bana tüpümü uzat" dedi anne çocuğuna. Çocuk tereddüt etti, fakat hayır diyemedi. İsteksizce masadaki tüpe uzandı. İçindeki ot yanıyordu, otdan çıkan dumanların akciğerine girdiğini hissediyordu. Daha çok solumak istiyordu.
"Daha ne kadar bekleyeceğim" dedi annesi kızarak. Çocuk koltukta oturan annesine döndü, saçları seyrelmiş, gözleri kızarıp şişmiş, suratı sarkmış annesine baktı. Elindeki esrar tüpünü verdi. Çünkü biliyordu ki iyi bir oğul itaat ederdi. O da bunu yaptı, hep itaat etti.
Çocuk buzdolabını açtı, içeride bira ve biraz hazır noodledan başka bir şey yoktu. Çocuk bir kutu noodle'ı aldı ve musluğa yöneldi. Musluğu sıcağa getirdi ve vanayı açtı. Suyun akmasını beklerken bir kaç damla paslı su damladı sonra kesildi.
"Anne?" diye seslendi çocuk.
"Ne var gene?!"
"Yine suyu kesmişler." dedi çocuk yavaşça sesi kısılarak.
"Hepsi senin yüzünden oluyor. Daha çok çalışmalısın. Onun yerine evde oturup buzdolabını boşaltıyorsun. Ben mi çalışayım senin yerine ha?" diye kızdı annesi ona.
"Ama anne buzdolabını da dolduran benim" dedi çocuk çıplak yara dolu ayaklarına bakarak. Elleri çalışmak çatlamış her yeri yara olmuştu. Suratı hep pisti ve soğukta dilenmek kırmızı kırmızıydı. Üstünde kirli beyaz bir atlet altında da yamalı bir pantolon vardı.
"Annenle nasıl böyle kibirli konuşursun. Seni doğuran kadına böyle davranmazsın. O dokuz ay ne büyük acılar çektim biliyor musun sen? Ben olmasam sen de olmazdın. Hiç mi annene değer vermiyorsun?". Çocuk soğuk ve terlemiş ellerini ovuşturarak:
"Hayır" dedi.
"O zaman git çalış eve yemek getir biraz da sigara al".
"Ama anne sigara-"
"Sus konuşma. Sadece sana söylediklerimi yap". Çocuk hala yere bakarak kafasını eğdi ve yırtık ayakkabılarını giyerek dışarı çıktı.
Karanlık ve soğuk sokaklarda dolaşıyordu. Etrafta insanlar arkadaşlarıyla sevgilileriyle dolaşıyorlardı. Bazen seke seke yürüyen mutlu çocukları görüp kendisi de gülümsüyordu. Bazen sokak kedilerine rastlıyor onların yumuşacık tüylerini okşuyordu. Bazen ilginç kediler görüyordu. Örneğin bir gün iki gözü de farklı renkte olan bir kedi görmüştü. Sahibinden kaçmış olmalıydı, cins bir kediydi. Bazen de kuyruğunu köpeklere kaptırmış çirkin kedilere rastlıyordu. Yara bere içinde suratları çizik çizik olurdu. Yemek için diğer kedilerle dövüşürlerdi. Ama çocuk onları çirkin olsalar da sever okşardı. Kim bilir ilk doğduklarında ne kadar tatlı yavru kedilerdiler diye düşünürdü. Kendisine benzetirdi onları.
O gün yine her zamanki yerine geçti, sokağın köşesinde trafik ışıklarına ve küçük bir restorana yakın bir yerdi. Küçük bohçasını önüne koyar ve beklerdi ve beklerdi. Bazen 500 yen verirler baazen 1 yen bile vermezlerdi. Eve boş dönemezdi. O da saat çok geç olana kadar beklerdi. Annesi o saatlere doğru sızar diğer akşama kadar uyanmazdı. Bazen uyurken nefes almadığın hissederdi. Çocuk annesinin bu durumundan yararlanıp geceleri dolaşır, etrafı izlerdi. Fakat bugün öyle olmadı. Bir adam aceleyle bir taksiyi durdurdu, elinde deri bir iş çantası vardı. Adam siyah bir smokin giymişti ve gece olmasına rağmen güneş gözlüğü takıyordu. Adam taksiye hızlıca bindi. Şoföre endişeyle bir şeyler söyledi ve şoför gaza bastı. Adam tam çocuğun önünden geçerken iş çantasını camdan aşağı fırlattı. Çocuğun bir iki adım önüne düştü. Çocuk sağa baktı, sola baktı ama kimse yoktu. Adam birine fırlatmamıştı. Muhtemelen çocuğun o karanlık köşede oturduğunu bile farketmemişti. Çocuk tekrar emin olmak için etrafına baktı, yukarı binaya baktı. Birkaç sokak ilerisini görmek için kafasını uzattı ama hala kimse yoktu. Fakat çocuk çantayı almadı. Biraz daha bekledi. En sonunda merakına yenik düştü. Olduğu yerden emekleyerek çantaya uzandı. Çantayı alıp geri köşesine döndü. Yavaşça düğmesine basıp açtı. Kilitli değildi. Kapağını yine yavaşça kaldırdı. İçindekini görünce anında kapadı. Tekrar etrafına baktı ve iyice köşeye gömüldü. Kimsenin olmadığından emin olduktan sonra kapağını tekrar açtı. İçinde para vardı. Hem de ne para. Bu annesiyle kendisini bir yıl idare ederdi. Çantayı tekrar kapadı ve heyecanla doğruldu. Gülümsedi. Bunu annesine götürüp onu mutlu etmek istiyordu. Sonunda annesi ona aferin diyecek onu sevip okşuyacaktı, kedi gibi. Çocuk evine doğru koşturdu.
Tam evine yaklaşmışken genç bir oğlan gördü. Yaşlıca bir kadın ona bağırıyordu. Biraz uzaktalardı. Çocuk ne hakkında konuştuklarını duyamadı. Genç oğlan ofluyor pufluyordu, muhtemelen annesi olan yaşlıca kadın ona bağırırken etrafına bakınıyor duymazdan geliyordu. Annesi en sonunda sinirlenip tokat attı gence. Genç yediği tokatla beraber ilk önce elini annesine kaldırdı, sonra yapamayacağını anlayıp geri indirdi. Sonra elini acıyan yanağına götürdü. Sonra annesi şikayet ede ede apartmana geri döndü. Genç oğlan tek eliyle yanağını tutarken ağızına bir sigara koydu sonra çakmağıyla yaktı. Çocuk o anda evine gitmekten, parayı annesine vermekten vazgeti. Sırtını döndü ve diğer yöne ilerlemeye başaladı. Sesli düşünerek:
"Heralde anneler artık çocuklarını sevmiyorlar, ot çekmelerine izin veriyorlar" dedi çocuk ilerlemeye devam ederken. Sonra annesinin kızarık gözleri önünde belirdi. Onu sesini duyar gibi oldu. Bütün o ettiği kötü lafları... Çocuk yumruğunu sıktı:
"Sen o lanet olası esrarını içmeye devam et. O uyuşturucular damarlarına beynine işlenirken ben de seni sevdiğimi ve seni doğurduğumu söyeleyeceğim. Sonra beni sokaklarda çürümeye ve açlıktan ölmeye bıraktığın için teşekkür edeceğim. En sonunda artık bütün hislerini kaybettiğinde hafızan zarar gördüğünde, benden hala nefret ettiğini söyleyeceksin."
Çocuk tuttuğu çantaya sıkıca sarıldı ve yürümeye devam etti. Arkasına bakmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
selcouth00セルカウト(aesthetic)
FanfictionHikayede isimler dogdugunuzda annenizin veya babanizin size verdigi isimler gibi degildir kullanici adlari seklindedir. Nasil olsa hicbirimizin hayati esasinda bize ait degildir. Hikaye yaoi (boyxboy) icerir istege bagli smut bolum gelebilir fakat y...