Harekete geçmeliyiz!

59 3 2
                                    


Aradan biraz zaman geçmişti silah sesleri ve çığlıklar her ne kadar azalsa da korku giderek artıyordu...

Telefonlardan çok arama yapmaya çalışmıştık tabi başta ailemiz olmak üzere ambulans,polis gibi yerleri defalarca aramaya çalışmıştık fakat ne telefona bakan vardı nede camdan baktığımızda etrafta dolanan birileri...

Tüm dünya ölmüş gibiydi sanki doğup,büyüdüğümüz parktaki çocukların cıvıl cıvıl sesleri bir anda yok olmuştu.

1 Saat önceye kadar silah sesleri ve çığlıklar o kadar kötü bir hal almıştı ki insanlar evlerini terk edip arabaları ile başka yerlere kaçtılar...

Bundan sonraki yaşamlarımızı merak ediyorduk sürekli birbirimize ''biter dimi? böyle fazla sürmez filim çevirmiyoruz sonuçta!'' gibi cümleler söyleyip biraz rahatlamaya çalışıyorduk adeta The walking dead'ın ortasına düşmüş gibiydik...

ama emin olmalısınız ki dizi-film izlerken görüldüğü gibi değildi ''keşke gerçektede olsa yaa biraz zombi kafası patlatırdık!'' gibi şeyler düşünmüyor insan onun yerine bu zamanların çabuk geçmesini istiyor,ölmemek için dualar ediyorduk...

Yarım saat geçmişti aradan,planlar yapıyor hiçte işe yaramasa da telefondan ailelerimize ulaşmaya çalışıyorduk.

Ben bir anda hafiften insan sesleri duymaya başlamış gibi oldum,Doğan ve Doğukan'a ''sizde bazı sesler duyuyormusunuz?'' diyerek sessizce devamlı biraz daha yaklaşan seslere dikkat etmeye başladık.

Kalabalığın sesi o kadar değişken ve düzensizdi ki ağlayanlar,kahkaha atanlar,çocuk sesleri,yardım nağraları... hepsi karışıktı neler olduğunu her ne kadar korksakta bir o kadar da merak ediyorduk.

Gizli bir şekilde perdenin arkasından neler olduğuna baktık ortalık çok karışıktı herkes ayrı bir şey yapıyordu.

Sucunun camını kırıp suları çalanlar,''bu hastalıklar tehlikeli ve sonuçlarına katlanmak istemiyoruz!!'' diye slogan atanlar,büyük bir endişe ile çocuklarını izliham'dan kurtarmaya çalışan anne ve babalar,

silah zoru ile başkalarının elinden paralarını alan magandalar ve daha neler neler...

İçlerinde her ne kadar masum insanlar olsa da kötü insanlar da vardı etrafı yakıp yıkıyorlardı, sucudaki sulardan her ne kadar biz de almak istesekte onların arasına giremezdik asıl tehlikenin orada olduğunu biliyorduk ve daha da kötüsü birbirimizi kaybedebilirdik...

Bu yüzden evde kalıp neler olduğuna gizlice bakmaya karar verdik...

İşler iyice karışmıştı kalabalık iyice yaklaşıyodu ve birkaç adam çevredeki evlerin camlarına amaçsızca zarar veriyordu o attığı taş ve sopalardan biz de niyetleniriz diye korkmuştuk fakat şanslıymışız ki yönlerini değiştirdiler...

Biz hala olanlara anlam verememiştik böyle şeyler hep filmlerde olur sanırdık ama gerçektende oldu,gerçektende 2 arkadaşımla beraber hastalıklı bir dünyada tek başıma kalmıştım geriye kalan insanlarda kafayı yemiş gibiydiler ve bence

Doğan'ın tarif ettiği kanlar içinde,yaralı,yüzü solmuş bir virüslüden daha korkunçlardı...

Ne yapsaydık? bütün bu olanların sona ermesi umuduyla evde sessiz sakin otursamıydık? yoksa filmlerdeki gibi aksiyona dalıp dışarı mı çıksaydık? biliyorum...2. seçenek daha eğlenceli gibi geliyor fakat herşey gerçek olunca işler pek de öyle yürümüyor.

Evde kalıp herşeyin bitmesini umuyorduk.

Aradan birkaç gün geçti ve durum her zamankinden çok daha sessizdi ne sokağa çıkıp holiganlık yapan insanlar ne de virüslüler vardı...Dünya ölmüş gibiydi sanki telefonlarımızın da şarjı bitmişti elektirik hattı yenilenmediği için elektiriğimiz kesildi ve tekrardan şarj da edememiştik daha fazla böyle olamazdı sularımız giderek bitiyor,yemeklerimiz ise buz dolabı çalışmadığı için bozulmaya başlıyordu...Daha fazla dayanamazdık elbet son kalan 4 litre suyumuz da bitecekti ve susuz kalacaktık.

Hepimizin düşünmeye dahi korktuğu bir fikri ben ortaya atmıştım..''biliyorum siz de düşünüyorsunuz artık dışarı çıkıp yemek ve su bulmamız lazım sonuçta biz insanız!'' Doğan hemen karşı çıkmıştı

''saçmalama filim çekmiyoruz burda dışarısı tehlikeli!''

ben: ''filmlerin çoğunda bile insanlar susuz yaşayamıyor farkındasın dimi?'' deyince haklı olduğum için hiçbirşey dememişti..Doğukan'sa hiç karşı çıkmamıştı hatta bana hak verdiğini gözlerinden anlar gibiydim.

bu konuyu biraz tartıştıktan sonra dışarı çıkıp yiyecek ve içecek bulmaya karar verdik.

Planımız şuydu,hızlı koştuğumuz için doğukan ve ben 60 metre ileride sol taraftaki yağmalanmış olan markete çantalarımız ile koşarak gidecektik ve geriye birşeyler kalmışmı diye kontrol edecektik...(çok korkuyorduk)

Doğan ise apartmanın kapısından etrafı kollayıp kapıyı bizim için açık bırakacaktı.

Planımızı uygulamak üzereydik anlımdan akan teri yüzümde rahatlıkla hissedebiliyordum,kalbim dışardan duyulurcasına hızlı ve güçlü bir şekilde atıyordu ama yapmak zorundaydık..

Apartman'ın kapısına indik ve birbirimize son bir kez daha dikkatlice 'bundan eminmiyiz?' gibilerinden baktık ama ben her ne kadar korksam da kararlıydım...Kapıyı açtık ve markete doğru koşmaya başladık..

(3. BÖLÜM İKİ GÜN İÇİNDE SİZLERLE)

Vebâsal Son...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin