-1-

8.8K 439 31
                                    

- Selam Ezik!

- Hey Ezik!

- Naber Ezik!

- Akşam bize gelsene Ezik! Yerleri filan temizlersin hem parasını da veririz merak etme!

- Uğraşmayın şununla! Ezikliğini yüzüne vurmayın yazık! Sadaka verin yeter!

Ah, hergün aynı hikaye. Sabah işleri güçleri yokmuş gibi gelip benimle dalga geçerler. Birgün okula gelmesem eksikliğimden ölüp giderler herhalde. Sınıfa girip çantamı sırama koyduktan sonra kantine inmeye karar verdim. Tam sınıftan çıktığım sırada kendimi yerde buldum. Kendini bişey sanan gerizekalılar -ve burhan- bana çelme takmıştı. Herkes başıma toplanıp fotoğrafımı filan çekmeye başladılar. Tam yerimden kalkıcakken burhan gelip üzerime oturdu ve bana

- Nereye gidiyosun daha fotoğraf çekmemiz bitmedi

dedi. İtiraf ediyorum çok heyecanlanmıştım burhan ilk defa bu kadar yakınıma geliyodu ama bi o kadar da kızgındım. Ve bu sefer kızgınlık ağır bastı. Burhanı hızlıca itip ayağa kalktım. Şimdi yerde olan oydu. Bu sefer ben onun üstüne oturdum ama söyleyebilcek havalı bişey bulamadığım için mecburen oturduğum yerden kalktım. Tam gidicekken aklıma dizilerde çok söylenen bi söz geldi ben de söyliyim dedim.

- Bi daha bana bulaşma yoksa kötü olur.

Kabul ediyorum çok özenti kaçmıştı ama böyle bir durumda söylenebilcek sözler konusunda pek iyi sayılmam. Arkamı dönüp yürümeye başladığımda herkesin beni izlediğinin farkındaydım ve yaptığımla gurur duyuyordum. Her ne kadar ondan hoşlansam da birisinin ona karşı çıkma zamanı gelmişti. Hem kim bilir belki de bu direnişimle kötü de olsa beni farketmesini sağlamışımdır. Bu da bir gelişme.

Son dersten bir önceki tenefüste 9. sınıflardan bi kız gelip bana kimya hocasının beni labaratuarda beklediğini söyledi. Ben de bir yandan hocanın beni ayağına çağırmasına söylenirken bir yandan da merakla labaratuara gittim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde içerde sadece burhan vardı.

- Harika şimdi de beni boşu boşuna labaratuara mı çağırıyosun? Bravo sana. Ben gidiyorum.

- Otur şuraya da bi beni dinle.

- Bana emredemezsin.

- Otur da bi dinle. Seninle önemli bişey konuşucam.

- Çabuk ol derse geç kalıcam.

- Bugün koridorda gösterdiğin cesaret beni gerçekten şaşırttı. Şimdiye kadar kimse böyle bi cesaret örneği göstermemişti. Ben de diyorum ki bizim gruba katılsan. Hem popüler olursun hem de bundan sonra kimse seninle uğraşmaz, uğraşamaz. Ne dersin?

- Ben asla senin kuçu kuçularından olmam. Sahi onlar nerde? Masanın altındalar mı yoksa bahçeye dolaşmaya mı gönderdin?

Bu küstah tavrım onu çok kızdırmıştı. Öyle ki bi süre bişey söyleyemedi. Sonra biraz sakinleşti ve konuşmaya başladı.

- Sana kibarca bi teklifte bulunmuştum ama kabul etmedin. Bundan sonra bu okulu sana zindan edicem. Burdan ağlaya ağlaya kaçıcaksın. Görürsün sen!

Sanırım çok da sakinleştiği söylenemez ama ben de altta kalır mıyım? Tabiki de hayır.

- Elinden geleni ardına koyma.

- Merak etme koymıcam.

- Ay çok korktum.

- Korksan iyi edersin.

- Of hiç seninle uğraşamam. Zil çaldı o minik tehditlerine sonra devam edersin tamam mı canım.

Bunları söyledikten sonra sınıfa çıkmaya başladım. Zil de çalmıştı zaten. Umarım sınıfa hocadan önce varırım diye düşünürken sınıfın kapısının kapalı olduğunu gördüm. Bu demektir ki hoca sınıfa gelmişti. Napıcam ben diye düşünürken kendi kendimi cesaretlendirdim. Ben koskoca burhana kafa tutmuştum bi tarihçiden mi korkucaktım? Bu cesaretle sınıfa girdim ama sınıfta müdür yardımcısının konuşma yaptığını görünce tüm cesaretim söndü tabiki. Sonuç olarak bahçeye yollandım ve hayatımdaki ilk devamsızlığımı almış oldum. Ama o kadar da üzülmüyodum bence burhana kafa tutmaya değerdi. O sırada burhanı gördüm. İti an çomağı hazırla. Aslında onun burda olmasına sevinmedim değil. Kaç kız hoşlandığı çocukla yalnız kalma şansını yakalar ki? Bir de aramız kötü olmasaydı süper oludu valla. Peki o neden bahçedeydi ki? Büyük ihtimalle o da derse geç kalmıştır. Oh olsun. O bunu çok önemsemese de ben kendimi şimdiden zafer kazanmış gibi hissediyodum. O benim yanıma mı geliyo? Yok canım gelmiyodur. Ama gerçekten geliyo. Of şimdi ne dicek acaba? Geldi ve hiçbişey söylemeden yanıma oturdu. Hayret ilk defa uslu durduğunu görüyorum. Bu sefer konuşmayı başlatan ben oldum.

- Bakıyorum sen de dersten atılmışsın.

- Ben senin gibi ezik diilim canım. Kendi isteğimle girmedim.

- Neden bana sürekli ezik diyosun?

- Çünkü eziksin.

- Sen de züppesin ama ben sana böyle söylemiyorum.

- İstesen de söyleyemezsin zaten.

- Züppe.

- Bunu bi daha söylersen..

- Züppe züppe züppe!

- Seni mahvedicem!

- Tabi yakalarsan!

Bunu söyledikten sonra ayağa kalkıp koşmaya başladım. O da peşimden geldi. O kadar uzun süre koştuk ki ikimiz de nefes nefese kalmıştık. Artık koşamıyodum. Durup beni yakalamasını beklemek en iyisiydi. Tam durucakken iki el beni belimden sarıp geriye çekti. Ne olduğunu görmek için arkama döndüğümde bir çift yeşil gözle karşılaştım. Aman tanrım bu gözlerin sahibini biliyorum. Bu burhan... Bana bakıp gülümsüyodu. Ama bu seferki sen eziksin ve yine kazanan benim gülüşü diildi daha masum bişeydi tıpkı küçük çocuklarınki gibi. Masum ve sevgi dolu...

EZİK.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin